Şehircilikte ihmal ve gelişigüzel özensizce yapılan işler, sonuçları telafi edilemeyecek vahim hatalara, yurttaşların can ve mal kaybına yol açabilir ÖZEL HABER UTKU ŞENSOY (ANKARA) - Başkentte Kızılay gibi kritik ve önemli bir yerde, 1 metrenin üzerindeki bir kot farkını gelişigüzel genişlik ve yüksekliklerdeki 5-6 basamakla geçiştirmek, bırakın yaşlı ya da engelli yurttaşlarımızı hemen her yaştan insanımızı ciddi biçimde sıkıntıya sokuyor. Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki’ nin imar uygulamalarına ilişkin açıklamalarının gündeme damgasını vurduğu bir dönemde kentsel dönüşüm ya da imar uygulamalarından ziyade, kentlerde tanık olduğumuz mevcut durumu irdelemek istiyoruz. Örnek olarak başkentte Kızılay’ı seçtik. “Kamu yararı, Planlama Esasları ve Şehircilik İlkeleri Kavramları” kent planlamalarında üç temel bilenen olarak karnımıza çıkarken, “ihmal ve özensizlik” nedeniyle bazı aykırılıklar günlük yaşamı kabusa çevirebiliyor. Bu üç bileşenden en önemlisi kanımızca Kamu yararıdır. İdare hukukuna göre geniş anlamdaki kamu yararı; bütün idari işlemlerin nihai amacıdır. Burada dar anlamdaki kamu yararı ise; kamu hizmetinin kar amacı gütmeden, toplumsal ihtiyacı karşılamak amacıyla ve eşitlik ilkesini gözeterek, tarafsız bir şekilde yerine getirilmesi anlamındadır. Eşitlik ilkesinden söz etmişken, son yıllarda engelli bireylere yönelik kent kaldırımlarında yapılan işaretli yürüme yolu çalışmalarını takdirle karşıladığımızı belirtmemiz gerekir. Ancak bazı uygulamalar ve devam eden hatalar konusunda da uyarıda bulunmak vatandaşlık borcumuzdur. Birleşmiş Milletler üyelerinden 156 ülkenin kabul ettiği Engelliler Haftası çerçevesinde, geçen Mayıs ayında ülkemizde “Engelsiz Tasarım Bilimsel Çalıştayı” çerçevesinde, üniversitelerin çevre ve şehircilik bölümü öğrencilerine “evrensel tasarım kavramı” ile “farkındalıklarının artırılması” ve konu ile ilgili ilk kıvılcımların atılması hedeflenmişti. Çalışma gruplarında genç tasarımcı adaylarına; “tasarımcılarının, yaşlı ve engelli nüfusun, binaların ve dış mekânların herkes için erişilebilir olması talebini karşılayabilmesinin gerekliliği” anlatılmıştı. Tam da bu noktada başkenti mercek altına aldığımızda bazı şeylerin gözümüze battığını gördük. Başkentin göbeğinde her gün binlerce insanın geçtiği en işlek yerlerden biri olan Atatürk Bulvarı ile Meşrutiyet caddesinin kesiştiği köşede yıllardır çözüm bekleyen basamaklar her gün burayı kullanan yurttaşların yaşamını olumsuz yönde etkiliyor ve kent yaşamındaki kaliteyi düşürüyor . Orada bulunduğumuz kısa sürede bile birkaç kişinin gelişigüzel yükseklikte ve genişlikteki bu basamakları kullanırken gayrı ihtiyari sendelediklerine tanık olduk. Gelişmişliğe paralel olarak yirminci yüzyıl başında ortalama insan ömrü 47 iken günümüzde 76 yaşa ulaşmış olması, 2002 yılı verilerine göre ülke nüfusumuzun yüzde 12’sini engelli yurttaşlarımızdan oluşması bu tür kent yapılarına çok daha dikkatli olmamızı gerektiriyor. Giderek uzayan ömürle yaşlı ve engelli sayısının bu düzeyde olduğu bir ülkede, konfordan vazgeçtik, en azından eşitlik ilkesi çerçevesinde büyükşehir ve ilçe belediyelerdeki ilgili birimlerde çalışan kamu görevlilerinin kentlerimizdeki yol ve kaldırımlarda azami hassasiyet göstermesi gerekir. Bu konuda onların ihmal ve özensizlik hakkı olmadığını düşünenlerdenim. Kızılay gibi kritik ve önemli bir yerde, 1 metrenin üzerindeki bir kot farkını gelişigüzel genişlik ve yüksekliklerdeki 5-6 basamakla geçiştirmek, bırakın yaşlı ya da engelli yurttaşlarımızı hemen her yaştan insanımızı ciddi biçimde sıkıntıya sokuyor. Gerek kent merkezlerindeki kaldırım çalışmalarında, belediye ekiplerinin ya da sıklıkla kullanılan taşeron firmaların çalışmalarına hemen hepimiz tanık olmuşuzdur. Çoğu zaman işçiler başlarında mimar-mühendis gibi kadrolar olmaksızın işi götürmektedir. Oysaki kaldırım ve yol çalışma ve tadilatlarında üniversitelerde yetişmiş ve ne yazık ki birçoğu işsiz gençlerimize taşeron firmalara verilen ihalelerde inşaat-tadilat mahallinde sürekli bulunma zorunluluğu getirilebilse, hem işler daha düzenli yürür hem de istihdama önemli bir katkısı olurdu. Aksi takdirde sıradan bir uyarı levhası konulmasındaki özensizlik ve hesapsızlık bile ciddi sonuçlar doğurabilir. Başta İncek Bulvarı olmak üzere birçok yerde tanık olduğumuz kaldırım çalışmalarında gelişigüzel konulmuş panolarla bazen bir bir buçuk, bazen de iki hatta iki buçuk şerit kapatılmakta. Yoğun trafikte basitmiş gibi görünen uyarı levhalarının yerleştirilmesi ya da kum dökümü-hafriyat işleri esasen ciddi hesap hatta mühendislik hesabı gerektirir. Yoksa yaptım oldu, döktüm oldu mantığıyla yapılan gelişigüzel işler sonuçları telafi edilemeyecek vahim hatalara, yurttaşların can ve mal kaybına yol açabilir.
Editör: TE Bilisim