“Eskimeyenler”, İki Nokta Vintage&Coffee’de

Ankara Bülten Sokak’ta yer alan İki Nokta Vintage&Coffee’de bir yandan kahve içerken, bir yandan da ikinci el kıyafetlere bakmak mümkün. 1960’lı yıllardan günümüze kadar olan dönemin ikinci ellerini yurt dışından getiren Gözde Başak Sağlam, ikinci el kıyafet kültürünün Ankara’da da yaygınlaşmaya başladığını ifade ediyor

SULTAN YAVUZ (ANKARA) - Ankara Bülten Sokak’ta bulunan İki Nokta Vintage&Coffee, hiç eskimeyecek olan ikinci el kıyafetleri, kahve kokusuyla harmanlayarak meraklılarına sunuyor. İstanbul ve İzmir’deki gibi yaygın bir kültür olmasa da, Ankara’da da yavaş yavaş ikinci el kıyafetlere talep oluşmaya başladığından söz etmek mümkün. Özellikle fabrikasyon kıyafet ve aksesurların yaygınlaştığı günümüzde, ikinci el kıyafetler alternatif olarak karşımıza çıkıyor. İlgi duyulan ikinci el ürünler arasında 1950’li yıllardan, 1980’li yıllara kadar ortaya çıkan tüm moda akımlarının izini sürmek mümkün… 1970 yılına ait bir çantayı, 1960’lı yılların fularıyla tamamlamak, özgün tasarımlarıyla yeni bir tarz yaratmaya fırsat tanıyor. Günümüzde kıyafetin biraz da kendini ifade etme biçimi olduğunu düşünecek olursak, ikinci el satan dükkanların değeri daha fazla ortaya çıkıyor. “Kullan, at” ya da “modası geçti”gibi tüketim düşüncesinin aksine, ikinci el, geri dönüşüm ve kolektif kullanım anlayışını getiriyor. İki Nokta Vİntage&Coffee’nin sahibi Gözde Başak Sağlam da, ikinci elin büyüsüne kapıldıktan sonra, böyle bir mekan açmaya karar vermiş. Memur olan eşinin yurt dışı görevleri nedeniyle yurt dışında farklı şehirlerde bulunan Sağlam, burada gördüğü ikinci el kültürden hayli etkilenmiş. İkinci el ürünleri getirdiği Paris ise bu anlamdaki en iddialı yerlerden biriymiş. İkinci el kültürün Ankara’da çok yaygın olmadığını kaydeden Sağlam, ilk başta çekingen olsa da, buna üçüncü nesil kahveyi ekleyerek “denemek” istemiş. İki yıldır mevcut olan mekân için , “Konuklar bir yandan kıyafet alırken, bir yandan da oturup kahvelerini içsinler istedim” diyor. Kenidisinin de ablalarının ve kuzenlerinin kıyafetleriyle büyüdüğünü kaydeden Sağlam, ikinci el kültüre dair şunlar söylüyor, “Avrupa’daki ikinci el kültürü çok güzel ve gerçekten çok temiz ürünler. Türkiye’de ise İstanbul ve İzmir’de yaygın ama Ankara’da da yavaş yavaş gelişiyor. Aslında riskli bir işe kalkışmıştm, çünkü ürünlerin ikinci el olduğunu söylediğimde, “Aa, öyle mi?” diyerek, çıkıp gidenler de çok oldu. Ben tüm parçaları yurt dışından getiriyorum. Türkiye’den hiç almadım, mutlaka iyileri vardır ama “Benim teyzem öldü, kıyafetleri tertemiz, bakmak ister misiniz?” durumuna dönüştüğünü biliyorum. Biraz da işi kendimce keyiflendirmek için yurt dışını tercih ediyorum. Önceleri sadece kadınlar için getiriyorduk, erkek müşterilerimizden talep gelince, o alana da yöneldim. Biz kocaman evlerde, büyük gardroplar kullanıyoruz ama yurt dışındaki kültür daha dar alanda ve çok da eskimeden yenisine yer açmak üzerine kurulu… Burada dönem kıyafetleri de var, günümüze çok yakın ürünler de... Ben vintage’dan ziyade, ikinci el diye tanımlıyorum. Kıyafetleri seçerken, bilindik markalar olmamasına, Türkiye’de alamayacakları parçalar olmasına dikkat ediyorum ki bir farkımız olsun. İnsanlar artık farklı şeyler giymek istiyor. Özellikle çanta ve aksesuarlarda dönemler çok hissediliyor ama mutlaka dönem üzerinden gitmiyoruz. Temiz, herkesin hoşuna gidebileceğini düşündüğüm ürünleri alıyorum. Fiyat koyarken de, Euro üzerinden alındığı için kura göre değişiyor. Uçak, orada kalma maliyeti ve sonrasında kuru temizleme derken, buna göre hareket ediyoruz. Fakat bilindik markaların ateş pahası olduğunu düşünürsek, fiyatlarımız nisepeten daha iyi…” İkinci el kıyafetleri özellikle gençlerin tercih etmesinden memnun olduğunu dile getiren Sağlam, ikinci el ürünlerin, kendini ifade etmede fark yarattığını ve mekân olarak bunu kahveyle birleştirmesinin de oldukça keyifli olduğunu belirtiyor. Ekonomik kriz, kahve sektörüne de yansıyor Üçüncü nesil kahveciliğin son iki yılda arttığına dikkat çeken Sağlam, insanların nitelikli kahveye alıştıklarını ve yeni açılan her mekânın daha da güzel tasarlandığını söylüyor. Ekonomik krizin kendi sektörüne de yansıdığını kaydeden Sağlam, kahve fiyatlarının makul olmadığını ama insanların alıştıkları için 10 lira vermekten gocunmadıklarını ifade ediyor. Sağlam, “Bir yerde yemek yerken ya da içerken bir taneyle yetinemeyiz ama bir fincan kahve ile bir kahvecide iki saat oturabiliriz. Bu açıdan fark var. Genelde öğrenciler geliyor ve bir yandan ders çalışırken, bir yandan da kahvelerini yudumluyorlar ama üçüncü nesil kahve içiceleri arasında 45 yaşında insanlar da olabiliyor. Biz kahveyi Türk kavurucularından alıyoruz ama onlar yurt dışından getiridikleri için fiyat da dolara endeksli oluyor. Bu da bizim fiyatlarımıza mecburen yansıyor, son üç ayda üç kez zam geldi mesela. Her şeyin fiyatı arttı ama kriz zamanlarında ilk vazgeçilenin, bir lüks olduğu için bizim sektör olduğunu düşünüyorum. Sonuçta evde de kahve içebilirsiniz. Fakat yeni mekânlar açılıyor, bu da umutsuz olmamamız gerektiğini gösteriyor. Bence küçük işletmeler kazansın, insanlar yeni açılan yerlere gitsinler, ihtiyaç var. Biz sokakta büyüyen bir nesil olduğumuz için, ara sokakta işletme açınca o mahalle kültürüne de yeniden kavuştuk. Ben Bülten Sokak’ta olduğum için şanslı hissediyorum, tüm esnaf birbiriyle dayanışıyor.”