Geçen hafta sonunda kardeşim Menderes Türel’in davetlisi olarak Antalya’ya gittim. Uçakların kalkmadığı, gidiş ve dönüşün sıkıntı yarattığı bu davette bin bir güçlüğe karşın Antalya’ya vardım. Spor adamlığını kimse ile tartışmayacağım Menderes kardeşimin, hem Antalya’ya kazandırdığı tesislerin açılış töreninde bulundum, hem de spor tesisi hakkında bilgiler edindim. Doğrusunu söylemek gerekirse, “Turizmin başkenti” olan Antalya, bu kez de “Sporun başkenti” olma yoluna girmiş. Artık, Antalya’daki sporun lokomotifi olan Antalyaspor’un, Süper Ligde “inişli-çıkışlı” durumu ortadan kalkması gerekiyor. Yani Antalyasporlular bu güzellikleri, sportif başarıları ile süslemek zorundalar. Gidişat bunu gösteriyor. Zira, 43 milyon lira yatırımla Döşemealtı’ndaki bu tesiste nelerin var olduğunu görünce, kenara itilen Ankaramızın “Zavallı” halini düşündüm. Antalyaspor’un yeni tesisleri 18 bin 500 metre kapalı olmak üzere 134 bin metre karelik alan üzerine kurulmuş durumda. Tesiste her şey düşünülmüş. İkisi küçük, 6 futbol sahası, antrenman alanı, futbolcu kamp merkezi ve dinlenme odaları, restoran, çok amaçlı spor salonu, tenis kortu, halı saha, fizik tedavi merkezi, fitness salonu, yarı olimpik yüzme havuzu, jakuzi salonu, spor müzesi ve 400 kişilik konferans salonunun yanı sıra daha fazlası sporumuzun hizmetine girdi. Bir çıkıntıyı da dile getirmek zorundayım. Tesislere girişte, dikkatimi çeken afişlerde Başbakan Binali Yıldırım’ın fotoğrafı yoktu. Bu güzelliklerin sunulduğu yerde, Büyük Atatürk, Cumhurbaşkanı ve Büyükşehir Belediye Başkanının afişi yer alırken, Başbakan’ın fotoğrafının olmaması kafamdaki soruları çoğalttı. Evet, Antalya’da hava güzeldi, açılan sportif tesisler mükemmeldi. Bundan sonra, bu tesislerden başarılı sporcuların çıkması en büyük dileğim. Zira, Antalyaspor’un Süper ligde “Paraşüt takım” olmamasını artık görmemiz gerekiyor. Yani tesis yapmak büyük başarı. Ancak, o tesislerin içini başarılı sporcularla doldurmadığımız sürece, verilen emeğe sadece “yazık olacak” demekten başka bir şey düşünemiyorum. Bu güzellikleri izlerken, bir Ankaralı olarak, tesis fukaralığımızı gündeme getirmek zorundayım. Tarihi 19 Mayıs Stadının ne zaman yıkılacağı ve yerine modern tesislerin yapılacağını dört gözle bekliyoruz. Ankara’da “sen-ben” kavgasını ortaya koyup, “kaosu” kucağımıza bırakanlara bir kez daha lanet ettim. Bakanı, 32 Milletvekili, partilisi veya partisizi görünürde olmasına karşın, sonuçta kaderine mahkûm edilen Başkent Ankara’nın bu kötü durumu daha ne kadar sürecek bilinmiyor. Hep birlikte göreceğiz, tesis fukarası Ankara’nın durumu içimi acıtırken, bu ülke insanının neler yapılabileceğini Antalya seyahatinde bir kez daha gözlerimle gördüm. 53 yıllık spor gazetecisi olarak, bir gün bizim de böylesi tesislere kavuşacağımız günleri özlemle bekliyorum. Ömrümüz olursa...