Mehmet Necati GÜNGÖR Demirel ekolünden geliyoruz. Demirel’in siyasi performansını hepimiz biliriz. Altı defa gidip, yedi defa gelebilen bir liderdi. Meydanların dilinden çok yi anlardı. Herkes O’nun iktidarını ve muhalefetini özledi. Özgürlükçü Demirel hep arandı. Şanlı muhalefeti içinse “O olsaydı bunlarn tozunu attırrdı” deyimi tekrarlanıp durdu. Ne yazık ki O’nun şanlı muhalefetini genç nesil göremedi. Halkla öylesine diyaloglar kurardı ki, hayran olmamak mümkün değildi. Muharrem İnce’yi izlerken hep O’n görür gibi oluyorum kürsüde. Kürsünün ve meydanların hakkını dolu dolu veriyor. Halk, O’nda kendisini buluyor. Mesajları vicdanları okşuyor. “Ben gelirsem, halk değil, devlet tasarruf yapacak.” diyor. Yüzü ileriye ve çağdaşlığa dönük. “Endüstri 4.0” dan söz ediyor meselâ. Geleceğin yeni mesleklerinden anlatyor. Gençler için çağdaş eğitim vadediyor. “Cumhurbaşkan olursam her yıl 10 bin genci yurt dışına göndereceğim” sözü gençlerde umut ve heyecan yaratıyor. Köy çocuğu olduğunu, kamyon şoförünün oğlu olduğunu iftiharla söylüyor. Nasıl ahır temizlediğini bile anlatıyor yüksünmeden. O’nu izleyenler kendilerinden bir parça buluyor. Tip olarak sevimli bir yüze sahip. Tebessümü çok güzel ve anlamlı. Cesur, zeki ve hazırcevap. İktidar ve yandaşlarnın korkulu rüyası. Rakiplerini iyi silkeliyor. Merkez sağdan gelen biri olarak kararım kesin: Oyum Muharrem İnce’nindir.