Hepimiz darbe teşebbüsüne kilitlendik, ülkemizin diğer önemli sorunlarını unuttuk adeta. Demokrasi nöbetleri, darbenin perde arkası, heyecanlı senaryolar, kimin nerede nasıl yakalandığı filan derken, güneydoğu faciamızı ve bölücü terör örgütünün hainliklerini aklımıza bile getirmiyoruz şimdi. Oysa su uyur düşman uyumaz. Kim bilir ne dolaplar çeviriyor, ne tezgahlar kuruyor, ne mayınlar döşüyorlar altımıza bölücüler.Hazır başımız dertteyken,toparlanmaya ve silahlanmaya devam ediyor olmalılar.Hiç sesleri çıkmıyor da,ister istemez kuşkulanıyor insan… Verilmiş sadakamız varmış, badireyi ucuz atlattık sayılır. Allah korusun darbeciler bir muvaffak olsalardı var ya, kan gövdeyi götürür, iç harp tehlikesi bile yaşardık.Neyse, uçurumun kenarından döndük ve milletin birlik ve beraberliği aklına getirmesine,hiç değilse zor günlerde ülkesine sahip çıkmasına sevinçle tanık olduk. Şunu itiraf etmek zorundayız ki, Başbakan Binali Yıldırım görevini iyi yaptı ve ülkeyi derin ve ciddi bir krize sokan ortamı başarıyla yönetti.Yiğidi öldür hakkını ver,darbe teşebbüsüne ilk kafa tutan, paniği ustaca frenleyen, muhalefete akıllıca yaklaşıp desteğini kazanan o oldu.Darbenin kırılma noktalarında milleti meydanlara çağıran Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın rolü nasıl büyükse, Binali Yıldırım’ın toparlayıcı rolü de inkar edilemez. Hep söylüyorum, istihbarat bir ülkenin en önemli silahıdır.Hatta bazen tankın ve topun da çok önüne geçer.Son darbe teşebbüsü gösterdi ki,gerçekten büyük bir istihbarat zaafımız var.Bunu mutlaka ve en kısa sürede çözüme ulaştırmalı ve milli istihbaratı keskin bir milli çizgiye ustaca çekmeliyiz.Düşünün bir, ülkenin Cumhurbaşkanı darbe haberini çok rötarlı bir şekilde eniştesinden öğrenebiliyor.Canını 15 dakikalık bir farkla kurtarabiliyor.Başbakanımız darbecilerin ateşinden zor kurtuluyor,Ordumuzun tüm komutanları kolayca esir alınıyor.Allah hepsini korudu,yoksa çok feci sonuçlar yaşanabilirdi. Darbe teşebbüsünü bir telefonla haber aldığımda, saatler 20.35’i gösteriyordu. Fenerbahçe’nin efsane başkanı Ali Şen’le Bodrum Gümüşlük’te yemek yiyorduk.Müşterek dostumuz İlham Gencer, (belki inanmayacaksınız ama tam 93 yaşında) piyanosuyla nefis şarkılar söylüyor, bizi eskilere götürüyordu. İşte o sırada arayan eski bir dostum,hareket haberini verdi.Ben önce zelzele zannettim,on dakika sonra İstanbul’dan gelen ikinci bir telefonla,askerlerin köprüye doğru harekete geçtiklerini öğrendim.Ama en doğru haberi, Ali Şen’i Danimarka’dan arayan bir dostundan aldık. Danimarka televizyonu (Türkiye’de darbe) diye alt yazılar geçmeye başlamış… Bunu niye yazıyorum, benim gibi sade bir vatandaş darbe teşebbüsünü Cumhurbaşkanından 1,5 saat önce öğrenebiliyorsa, Ali Şen hem de Danimarka’dan 85 dakika önce haber alabiliyorsa, bunu çok önemli saymalı ve istihbarat zafiyetine en çarpıcı örnek olarak kabul etmeliyiz. Öyle etrafında yüzlerce korumayla dolaşmak, devletin tüm imkanlarına sahip olmak yerine,iyi ve sağlıklı bir istihbarata sahip olmak gerekir.İstihbaratın gücü,tüm tehlikeleri zamanında bertaraf etmeye yeter de artar bile… Demokrasi nöbeti iyi güzel de,bunu dozunda tutmak ve fazla abartmamak lazım.Milletin enerjisini boşuna harcamayalım, onu uykusuz bırakıp işinden gücünden etmeyelim.Kalabalıklar baştan iyidir, herkese moral verir ama,provokatörler için de bulunmaz bir fırsattır.Allah korusun bir olay çıkarsa,bastırmak zorlaşır ve çok insanı daha kaybedebiliriz.Canlı bombalar,mayın döşemeler,bölücü hainler, İŞİD militanları,Suriye ajanları yer yarıldı da içine girmediler ya..Aramızda dolaştıklarını ve ilk fırsatta hainliklerini sürdürebileceklerini unutmayalım.Aman dikkat… Zor günler yaşıyoruz. Böyle günlerde kurunun yanında yaşlar da yanar.Bizim millet ihbarı ve şikayeti çok sever. Bu bakımdan idarecilerimizin çok dikkat etmeleri gerekiyor. Birine mi kızdınız,düşmanınız mı var,alacağınızı tahsil edemiyor musunuz,onlara Fetullahçı dediniz mi bu günlerde, analarını ağlatırsınız..Siz siz olun, Nasrettin Hoca’dan bahsederken bile dikkat edin.Onu da Fetullah Hoca diye anlayabilirler.İşte o zaman yandığınızın resmidir.. Üzerinde durmak istediğim ve ısrarla altını çizdiğim bir önemli konu daha var.Şimdilik 50-60 bin kişiyi açığa aldık,işine son verdik,mukavelelerini iptal ettik.Anladığım kadarıyla bu rakam daha da büyüyecek.Peki yerlerine kimleri alacağız?Yine eş,dost,ahbapları mı kayıracağız, yoksa devletin ihtiyacı olan nitelikli,donanımlı,deneyimli ve tarafsız personeli mi işe başlatacağız? Bu çok mühim, Türkiye’de artık partilerin değil,devletin memurunu görmek istiyoruz.İşte şimdi ciddi bir fırsat çıktı karşımıza.Ülkeyi yönetenler inşallah bu fırsatı kaçırmaz ve iyi değerlendirirler. Son olarak,şeffaf devletin faydasına değinmek istiyorum. İktidarlar gizli kapaklı çalışmamalı. Bilgileri milletle paylaşmalı,basının önem ve ödevine saygılı davranmalı, muhaleletin sorularını cevapsız bırakmamalıdır.Parlamento iyi işler,basın ve medyanın haber alma özgürlüğü kısıtlanmaz ve muhalefetin görevi devamlı engellenmezse,demokrasimiz artık darbe teşebbüslerine filan muhatap olmaz. Türkiye maceraya,karanlığa,tehlikeye değil,aydınlığa ve güzelliğe layık bir ülkedir. Can Pulak