Mehmet Necati GÜNGÖR Türkiye’de siyaset hep yüzde 65 sağ, yüzde 35 sol dengesi üzerinden yürüdü. Bu dengeyi 1973 ve 1977 seçimlerinde sadece rahmetli Ecevit CHP lehine çevirebildi. CHP, O’nun liderliğinde ilk defa yüzde 42’lere ulaşan bir başarı elde etti. O dönemde biz merkez sağın partisi Adalet Partisi saflarında idik. Birçok arkadaşımızın Ecevit’e oy verdiğini üzüntüyle seyretmiştik. Anladık ki,  topluma doğru mesajlar verildiğinde, insanlara iyi dokunulduğunda bu oranlar sağ veya sol lehine her zaman değişebilirmiş. Habertürk’te Muharrem İnce ile yapılan mülakatı izlerken bunları düşündüm. Türkiye, siyasette bazı fırsatları ıskalayan talihsizlikler yaşadı. Bu doğru. Meselâ bu gün CHP’de sade bir milletvekili olarak bulunan değerli bir devlet adamımızı merkez sağın başına getirmek için çok uğraştılar, olmadı. Kendisi kabul etmedi. Belki haklıydı. Zira, bir önceki kongrede Mehmet Ağar’ın karşısında aday olmuş, kaybetmişti. Böyle bir yenilgiyi hak etmediğini düşünerek, DYP’nin seçmen ve delege tabanına itimadını yitirmiş olmalıydı. Sonrasında DP’nin başına geçmesi konusunda çok ısrarlar oldu, ancak bu tekliflere de kapalı kaldı. Bizce, merkez sağ açısından ıskalanan bir fırsattı, gerçekleşmemiş olması o kitleyi hayal kırıklığına uğrattı, ülke belki de bu yüzden çok şeyler kaybetti. Yıllar sona merkez sağ Meral Akşener’le bir ivme yakalayabilirdi, o da olmadı. Akşener, siyasete güçlü bir rüzgârla başladı. Kuracağı partinin en az yüzde 20’lerde oy alacağına inanan bir taraftar kitlesi vardı. Ne zamanki teşkilâtlanma işi Koray Aydın’a verildi, o zaman işin rengi değişti. Koray Aydın, hemen hemen bütün teşkilâtları eski MHP’liler üzerinden inşa etti. Milletvekilleri listelerinde de merkez sağın beklediği bir denge oluşturulamadı. Seçmen şunu düşündü: Aslı orada dururken, kopyasına niye oy verelim? Verilmedi ve İYİ Parti yüzde 10 oranını bile yakalayamadı. Akşener ise Cumhurbaşkanı adayı olarak yüzde 7.5 oyda kaldı. Bu, kaçırılan ikinci fırsattı. İnce, değişim istekleriyle üçüncü fırsatın kapısını aralamak istiyor. Habertürk’teki konuşmasında açıkça ifade etti. “Bu tüzükle, bu programla CHP bir yere varamaz.” Kendisi imza toplamadı ama, imza toplayan arkadaşlarını teşvik edecek gibi bir görüntü verdi. Siyaset, yenilgiyi sevmez. CHP’liler ise 9 seçimdir uğradıkları yenilginin acısını Kılıçdaroğlu üzerinden çıkarmaya çalışıyorlar ki, bunu doğru bulanlardan değiliz. Evet, değişim şart ama, bunu bizzat partinin genel başkanı Kılıçdaroğlu’nun İnce ile birlikte bir araya gelerek gerçekleştirmesi gerekir diye düşünüyoruz. Tüzük değişmeli, program değişmeli, önseçimle belirlenmiş adaylarla yerel seçimlere hazırlanılmalı. Öteden beri savunduğumuz siyaset stratejisi kendi aklımızca şu oldu: Siyaset parti kurullarında veya mecliste değil, sokakta insanlara dokunarak yapılır. Galiba, CHP’de bu eksik. Kılıçdaroğlu, partisinin başarısı için elinden geleni yapmış bir lider. Sadece adalet yürüyüşü, İYİ Parti’ye seçime sokmasındaki taktiği yeter. Hülâsa, başarı için lâzım gelen her şeyi yaptı. Eksik olan, değişim arzularına cevap vermemekse bu yapılmalı. Sosyal Demokrat bir Parti yoksul kesimlerden neden oy alamadı, bunun üzerinde derinliğine düşünülmeli. Muharrem İnce, siyasette önemli bir figür olarak yerini almıştır. CHP ve Kılıçdaroğlu, parti içinde oluşturacağı dengelerle İnce gibi değerleri harcamadan yoluna devam etmelidir.