Mehmet Necati GÜNGÖR Bu başlığa hemen not düşmem gerek. İslâm, soyguna, harama izin veren bir din değil ki, usulünde soygun olsun. Tırnak içine aldığım bu cümleyi, sosyal medya havuzundan çektim. Bir bankada meydana gelen geceyarısı döviz soygunu üzerine paylaşılmış. Sosyal medya, aslında bir fikir ve düşünce havuzu. Halkın tepkilerini de, övgülerini de buradan takip edebiliyoruz. Sosyal medyanın “facebook” unu bana, genç yaşta kaybettiğimiz, unutamadığım kardeşim Prof. Serhan Oksay bildirmiş ve öğretmişti. Kendisine rahmet diliyorum. Yazı yazmamaya söz vermiştim kendi kendime. Hatta, yemek tarifi yapabileceğimi belirtmiştim. Oysa ben yemek yapmayı hiç bilmem. Yumurtayı kırmayı bile becerebildiğimi söyleyemem. Nitekim, ilk denemem fiyasko ile bitmişti. Yağa kırdığım yumurta kahverengiye dönüşünce iğrenip yiyememiştim. Döküş, o döküş. Yemek tariflerini internetten kopyalayacaktım. Ama, Türkiye’de gündem o kadar hızlı değişiyor, yüreğimizi ölçüsüz kabartan o kadar çelişkilere tanık olayoruz ki, yazmamak elde değil. “Ya herro, ya merro” deyip klavyenin başına oturuyoruz. Aslında bana da “klavye kahramanı” diyenler olabilir. Umurumda değiller. İslâmi usulde soyguna islami usulde halı yıkamadan geldim. Buna da sosyal medya havuzunda rastladım. Adam, kara minibüse koca harflerle yazmış: “İslami usulde halı yıkanır.” Daha önce Anadolu’nun muhtelif yerlerinde şöyle levhalar da görmüştüm: “İslami usulde traş yapılır.” “İslami usulde kasap.” “İslami usulde köfte.” “İslami usulde yemek.” Büyük Akif’in sözlerini hatırlatan levhalar. Dini çıkar aracı yapanlara ne demişti Akif? “Dini çevirdiniz maskaraya.” Din, böyle uluorta kullanılınca soygunlara da, halı yıkamalara da konu oluyor maalesef. Yemek tarifi mi? Unutun gitsin. Bence soygunu da unutun. Vuran gitti.