Birsen GÜRDİL Gül diyarı, mis kokulu Isparta, son yıllarda hızlı bir kalkınma hamlesi başlatarak turizmde bizde varız demektedir. Burdur, Afyon, Konya ve Antalya illerine komşu olan Isparta 8.871 km2 yüzölçümü ile büyük kentlerimizden biridir. 200 yılı sayımına göre nüfus büyüklüğünde ülke genelinde 42. Sırada bulunmaktadır. Akdeniz Bölgesinin güzel şehri Isparta, tarihi itibariyle de oldukça zengin bir geçmişe sahiptir. Baris Sabarta, Is-Barita, Hamamidabad, Sporada, Eis Barida, Saport ve Sparda adlarını taşıyarak günümüzde Isparta olarak tanıdığımız bu güzel şehir geçirdiği tarihi devirler içinde Etiler, Frigyalılar, İyonlar, Lidyalılar, Makedonyalılar, Selefküsler, Romalılar, Araplar, Selçuklular, Hamidioğulları ve Osmanlıoğulları’nın egemenliğinde kalmış olmanın bu kentte, bugünde tüm ihtişamları ile duran tarihi yapıların meydana getirilmesine neden olmuştur. 774 yılında Abbasiler tarafından ilk kez istilaya uğrayan Isparta, Kanuni’nin isteği üzerine Osmanlı topraklarına katılmıştır. Tabi, Isparta’nın tarihi varoluşunu böyle birkaç satırla izah etmek pek doğru olmaz. Fakat ne var ki pek çok ez istilaya uğrayan şehirde her gelen güç buraya pek çok eser bırakmakla kalmamış, tarım alanında da ilgi gören bir belde yaratmışlardır. Isparta’da sancak beyi olan Firdevs Bey, Dahi Mimar Sinan’a Cami, bedestan gibi ihtişamlı eserler yaptırmıştır. Isparta’ya yapılan eserler bununla da kalmamış Celali isyanları, Büyük Kaçgunluk Devrinde büyük zararlara sahne olan şehir, sık sık tekrarlanan doğal afetlere rağmen 1887,1888 yılları arasında Halil Hamid Paşa’nın gayretleri ile 7’si minareli, 7’si minaresiz 14 Cami, 64 mescit, 8 Rum, 1 Ermeni kilesinin yapıldığı bilinmektedir. Dini yapıtların yanı sıra eğitim amaçlı pek çok okulda yapılarak Isparta, o bölgenin imrenilecek bir kenti olmuştur. Bugün yetiştirdiği çok kaliteli gülleri ile şehir ve ülke ekonomisine büyük katkılarda bulunan bu mis kokulu ilimiz gül kokusunu değerlendirmek için il merkezinde 1908 verilerine göre, 40 tondan daha çok gülyağı çıkaran imbikhaneye sahiptir.  Günümüzde modern tesislerde üretilen gül yağları sayesinde dünya parfüm devlerinin bu ilimize olan aşırı ilgileri Ispartalıların yüzünü ekonomik olarak güldürmektedir. Bugün günübirlik, Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı, üniversite ve yerel kuruluşların el birliği ile oluşturulan Gül vadisi ve Gül parkları yerli ve yabancı turistlerin odak noktası olmaktadır. Nitekim Uzakdoğu ülkeleri Japonya, Tayland, Malezya ve Koreli turistler, kilometrelerce uzun yolu kat edip Isparta’da örf ve adetlerinde ayrı bir yeri olan güllerimizi görmek, incelemek için ülkemize, dolayısıyla Isparta’ya gelmektedir. Asyalı turistlerin büyük ilgisini çeken bu kentimiz aynı zamanda ilaç, kozmetik ve koku sektörünün de mercek altında tutulduğu bir yerdir. Dünya gül yağı üretiminde yüzde 65’ini sağlayan Isparta, ortalama yılda 25-30 milyon Euro gelir sağlamaktadır. Gül ekiciliği, yetiştiriciliği teşvikler sonunda duramadan geniş alanlara yayılması sonucu kaliteli gülün yanı sıra, bugün 120 çeşit ürün elde edilmektedir. Cilt bakımı, güneş ürünleri, krem, kolonyaları yanında tadına doyum olmayan gül reçelleri ile Isparta, gerçekten görülmeyi hak eden bir ilimizdir. Isparta’nın gül reçelinin lezzeti hiçbir markanın ürettiği tatla mukayese edilemeyeceği bir gerçektir. Ne yazık ki Ankara’da hakiki Isparta’nın o güzel kokulu güllerinden yapılan reçelleri bulmak mümkün değildir. Son yıllarda Ispartalı tarımcılar gülün yanı sıra, elma yetiştiriciliği de yapmaya başlamışlardır. Öyle ki bugün Türkiye elma üretiminin yüzde 26’sını gerçekleştirmektedirler. Elma derken, Isparta’nın kirazını unuttuk sanmayın, halk arasında “Napolyon kirazı” adıyla satışa sunulan tadına doyum olmayan bu meyvenin asıl adı Ziraat 0900’dır. Umumiyetle Arap ülkelerine ve Avrupa’ya pazarlanan kirazların sulu ve lezzetli olmasının yanı sıra tezgâhlardaki görüntüsü de insanlara al beni dedirtmektedir. Tarımsal ürünlerin yanı sıra Isparta sanayide de hale yapmış bir ilimizdir. Cumhuriyetin ilk yıllarından bu yana tekstil sanayisi, iplik, konfeksiyon ve yan üretimlerin ötesinde deri işlemeciliği, bez dokumacılığı, koku ve renk veren bitki üretimi, tuz, hali, çimento, yonga levha, barit, mermer, kereste gibi etkinliklere birde Eğridir Gölü’nün meşhur Sudak balığını da ilave edersek, Isparta, her konuda sorunları halletmiş bir kent olarak karşımıza çıkmaktadır. Balık ve Kerevit’in işlenip, tamamını Avrupa’ya ihraç eden ünlü firmalar, şehrin ekonomik, kültürel ve sosyal yaşamına da katkı sağlamaktadır. Bugün modern görünümü ile açılan alışveriş merkezleriyle değil çevre illerin, Türkiye’nin pek çok ilini geride bırakmıştır. Tabi, bu konuya değinmeden yazıma son vermek istemiyorum. Isparta’yı ülke genelinde, hatta dünya bürokrasisinin geçerli olduğu her yerde köylü Süleyman Demirel adı ile daima anılan müstesna bir devlet adamının memleketi olmasıdır. Köyden çıkıp, bir ülkenin başına geçip, Cumhurbaşkanı olarak kariyerini tamamlayan, barajlar kralı büyük insan Demirel’i, saygı ile anmak hepimizin hakkıdır. Isparta’nın tanıtımı konusunda çalışmalarının göz ardı edilmemesi gereken Isparta sevdalısı sanatçı, koro şefi, Ankara Radyosu ve TRT ekranlarının aranan, sevilen yönetici ve ses sanatçısı Orhan Saygıcı, bu sanatçımız günümüzde, 1998 yılında kurulan ISVAK Yönetim Kurulu kararı ile gerçekleştirilen, ISVAK Türk Sanat Müziği Korosu ile her yıl Ankara’da yaşayan Ispartalılara ve de Isparta sevdalısı Türk müziği hayranlarına sunduğu doyumsuz konserleri ile Isparta’nın bence en büyük reklam sembolüdür. Yine de belirtmekte fayda var. Isparta, bugün mutlaka görülmesi gereken, huzurlu, modern, rahat, güvenli bir şehrimizdir. Isparta’nın tarihi yapıları, gölleri, uçsuz bucaksız gül bahçeleri, güler yüzlü dost ağırlamaktan gurur duyan insanları, şairleri, güzel sesli sanatçıları ile kabından çıkmış muhteşem bir kentimizdir. Isparta’yı gördüğünüz, ziyaret ettiğiniz zaman bana mutlaka hak vereceksiniz. Unutmayın Isparta’yı ziyaret etmeniz için pek çok nedenler vardır. Lezzetli yemeklerini de tatmayı ihmal etmeyin.