İki kıtayı birleştiren İstanbul, yüz yıllar boyu dünya çapında tanınmış Nobel ödüllü yazarlara, seyyahlara, imparatorlara, krallara, şah ve cumhurbaşkanlarına kadar sayısız meşhuru ağırlamış bir şehirdir. Buram buram tarih kokan doğal güzellikleri ile bugün dünyanın belli başlı beş kentinden biri olan İstanbul 330-395 arası Romalılara, 395-1453 arası Bizanslara, 1453-1922 arası ise Osmanlı İmparatorluğuna başkentlik yapmış emsalsiz bir şehirdir. Günümüze gelinceye kadar defalarca istila edilen, defalarca kuşatılan İstanbul’un ismi Osmanlı devlet arşivi belgelerine göre bir hayli uzundur. Tarihi kayıtlara göre “Byzantion” İstanbul’un en eski ismidir. Bir ara “Byzantion” olarak bilinmişse de M.Ö 658 yılında Topkapı Sarayı’nın bulunduğu yerde bir şehir kuran Megara Kralı BYZAS bu nedenle şehre kendi adına izafeten adını vermiştir. İstanbul’un fethine gelinceye kadar pek çok kuşatma ve saldırılara uğramış olan Bizans yani İstanbul bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin ve de dünyanın parmakla gösterilecek kadar önemli bir dünya şehridir. Kısa tarihini verdiğimiz efsunlu bu kentte çeşitli tarihlerde pek çok seyyahın yanı sıra edebiyat dünyasına adlarını altın harflerle yazdırmış yüzlerce yazar ve edebiyatçının ziyaret ettiği bilinmektedir. Yolu İstanbul’a düşmüş olan Alphonse de Lamartine: 1883 yılında İstanbul’a gelen ünlü Fransız şair ve politikacı bu yazar, Marsilya’dan çıktığı yolculuğunu Yunanistan, Suriye, Lübnan ve Beyrut’u gezdikten sonra deniz yolu ile geldiği İstanbul’da noktalamıştır. Şehri adım adım dolaşan dünya edebiyatında romantik akımın öncülerinden olan şair-yazar, İstanbul’u “Görülmeye değer efsane gibi bir şehir” diye duygularını belirtmiştir. Bu şehre adeta taparcasına tutkun olan Lamartine 1850 yılında ikinci kez İstanbul’a gelmiş ve Padişahın huzuruna bile çıkmıştır. Bu ziyaretinin sonunda “Osmanlı Tarihi” adlı değerli eserini yazmıştır. Ernest Heming Way: Dünya çapında üne sahip Amerika’lı gazeteci-hikaye yazarı bugün bile eserleri Amerikan edebiyatının baş yapıtları arasında gösterilmektedir. 1922’de Türk-Yunan savaşını izlemesi için Toronto’da çalıştığı gazete tarafından İstanbul’a gönderilmiştir. 1. Dünya savaşında Trakya’yı büyük göççü, İstanbul’u ve Cumhuriyete adım adım ilerleyen Türkiye’yi kendine has üslubu ile kaleme almış. Ezan sesinden etkilendiğini belirtip “doğunun sihrine eriyorsunuz” diyecek kadar da Türklere hayranlığını dile getirmiştir. Edmondo de Amicis: 1874 yılında henüz 28 yaşında iken İstanbul’a gelen Çocuk Kalbi kitabının ünlü yazarı, Pera Otel’de kaldığı sürece İstanbul’un medreselerini, müzelerini, halk pazarlarını adım adım gezerek aldığı notları yazdığı kitabının konusu yapmıştır. Gerard de Nerval: Sevdiği kadının ölümünden sonra huzur ve değişik ortamlarda bulunmak için Masır Kahire ve Beyrut’tan sonra geldiği İstanbul’da tarihler 1843 yılını göstermektedir. Çemberlitaş’ta bir Han’Da kalıp şehri iyice içine sindirmek için tercih ettiği bu yerde uzun süren gözlemleri sırasında mezarlıklar, dervişler, başıboş köpekler dikkatini çekmiştir. Rum kumarhaneleri, Ramazan eğlenceleri İstanbul kabadayıları ve meyhanelerin mistik havası içinde kağıda döktüğü notlarını 1855 yılında yayımladığı “Doğuya Seyahat” kitabında toplamıştır. Herman Melville: İstanbul intibalarını yazdığı kitabında “Güzel Yüzler” diye tanımlayan Amerikalı Yazar Herman Melville’yi dünya çapında üne kavuşturan defalarca içinde bulunan “Beyaz Balina” bugün bile kitap satan reyonlarda yerini korumaktadır. 1856 yılında İngiltere-Liverpool’dan bindiği gemi ile yola çıkan dünya edebiyatının bu usta yazarı Cebelitarık ve Selanik’ten sonra geldiği İstanbul’da rahatsızlanmasına rağmen 10 gün kaldığı bu şehrin sihrine kapılmış. “Boğazlara Yolculuk” adlı eserinde İstanbul’u ve bu kente yaşayan insanların tesiri altında kaldığını belirtmiştir. Hans Christian Andersen: Bu yazarı bugün tanımayan hemen hemen hiç kimse yoktur dersek yerinde bir cümle kurmuş olurum. Evet Andersen Masalları ile dünya çocuklarının kalbinde taht kuran Danimarkalı şair, romancı, masalcı ve oyun yazarı Hans Christian Andersen’de 1841 yılında İstanbul’a gelen dünya şöhreti bir yazardır. Yapıtlarında kazandığı ve Danimarka Krallığının kendisine bağlandığı aylıklarla sık sık seyahate çıkan geziye çıkmak yaşamaktır diyen ünlü yazar İstanbul intibalarını “Bir şairin çarşısı” adlı kitabında toplamıştır. Galata kulesi, Galata Mevlevihanesi’nde dönen dervişlerin tekkesi, boğazın göz alıcı güzelliğini masallar diyarı, hayaller kenti diye vasıflandıran deha İstanbul’un büyüsüne kaptırmış bir dünya şöhretidir. Knut Hamsun: 1920’de Nobel Edebiyat ödülüne hak kazanan Norveçli yazar 1899 yılında geldiği İstanbul’da görülmedik yer bırakmamış ve intibalarını “Hilalin Altında” adlı kitabında toplamıştır. Gençliğinde gezgin ve maceracı bir yaşam süren Knut, İstanbul’un güzelliğine hayran olmuş bir yazardır. Theophile Gautier: 1852 yılında geldiği İstanbul’da tam 70 gün kalan Fransız yazar ve eleştirmen fes, tunik ve çarık giyerek günlerce dolaştığı İstanbul’da kahvehanelerden, mezarlıklara, Ramazan eğlencelerinden, Cuma selamlığına kadar görülmesi ne gerekiyorsa yakından izlemiş notlar almıştı. Mimar Sinan’ın görkemli eserleri karışsında “Dilim tutuldu” diyecek kadar muhteşem bulduğunu söyleyerek seyahatnamesinde bütün ayrıntılara varıncaya kadar yazmıştır. İstanbul kahvehanelerinde içtiği köpüklü kahveyi “İşte Türk kahvesi” bu diyerek dünya’ya tanıtan ünlü yazar çok istemesine rağmen uzun süren rahatsızlığı nedeniyle bu kentte uzun süre kalma arzusunu gerçekleştirememiştir. 1922’den günümüze kadar İstanbul krallar, imparatorlar, şahlar, sultanlar, emirler, cumhurbaşkanları, diktatörler, ünlü yıldızlar, şöhretli şarkıcılar, emsalsiz sanatçılar ve sporculara ev sahipliği yapmış bir mega kenttir.