Mehmet Necati GÜNGÖR Erzurum, Anadolu’nun kadim şehirlerindendir. Ben bu kadim şehrin başka ile göç etmiş evlatlarındanım. “Niye oradasın” diye kınayanlarım da oldu. Dedim ki, memuriyet yaptığım kuruluşlar Erzurum’da vardı da, ben başka bir ili mi tercih ettim? Dadaşlığıın, mertliğin, yiğitliğin harman olduğu bir kadim kültürümüz vardı. Erzurumluluk güven demekti, namus demekti, dürüstlük ve mertlik adına her şeydi. Komşusu açken tok yatmayan, yoksullar imrenmesin diye yiyeceklerini marhama denilen mendillerde taşıyan insanları vardı. Aziz ve muazzez insanlardı. Hepsi aranıza karıştılar. Diriler mi? Onlar artık başka bir dünyanın insanları. Ben yüzde 70 diyeyim, siz anlayın. Dirilerden şikâyetimizi siz muhterem ölülerimize anlatır noktaya geldiysek, varın, gerisini siz hesaplayın. Bu şehre eserler bırakan değerli politikacılar, bürokratlar vardı. Halka hizmet adına aşkları, hırsları vardır. Şimdi bu şehri hırsssızlar yönetiyor. Bu şehir kendisine de, değerlerine de vefasızlaştı. Ne uğruna diye soracak olursanız; çıkara dayalı siyaset uğruna deriz. Aşık Reyhani “gidirem” diyerek giden küsenlerdendi. Bakın, duygularını nasıl dile getirmişti: “Nedense bu dağlar kalmıyor karsız/ Ovasında binalar var imarsız. Nefi Sürgün oldu, Emrah mezarsız/Birgün Reyhani de iter bu dağda.” Sonraki mısraları, değerli edebiyatçımız Fevzi Budak’tan istedim: “Onbir aydır bu dağın kışıyla karı, senede bir aydır yazı baharı. Çok zengindir bu dağların tüccarı/Sabır alır şükür satar bu dağda.” Halk, yoksulluk girdabında. İsli kömür yakarak zehir solumakta. Yoksul üç ilden biri durumunda. Makarna kömür var ya, halkımız sabır alıp şükür satıyor, bu da ona yetiyor. Sevgili ve değerli ölülerimiz; Dirilerimizi laf anlatamıyoruz; şikâyetimizi sizlere aktaralım istedik. Bu şehrin delisine de, velisine de hasretiz. Palavra sıkan siyasetçileri kürsü dibinde mort eden bir “Deli Binali”miz yok artık. O meşhur naralarıyla şehrin sokaklarını çınlatan “Omo Kemal”imiz de. Onların yerlerine öyle “omo”lar geldi ki, rahmetliyi bile aratır oldular. Bu şehre aşk ve imanla hizmet eden siyasetçilerimiz vardı. Parayla pulla işi olmayan, hak ve halk rızası için çırpınan siyasetçiler. İlk aklıma gelenleri sayalım: Rahmetli Rıfkı Salim Burçak, Rıfkı Danışman, Rahmetli Turhan Bilgin, Rasim Cinisli, İsmail Hakkı Yıldırım, Rahmetli Selçik Elverdi, Rahmetli Sabahattin Aras, Rahmetli Nihat Kitapçı...” Hepsi tarih oldular. Yerlerine kimler mi geldi? Fetullah’a “hatem-ül evliya” diye övgü dizen cemaat liderinin telefonuyla mebus olan fırıldak, Babası başbakana Arapça öğrettiği için tercih sebebi olan hanım kardeşimiz, Acur kontenjanından iki dönem seçilip hiç bir iş yapmayan hayali proje uzmanı, Lisanını bile düzeltemeden mebus olan bir başkası. Ha, bir de “kibir dağı”nın acılı otu. Aralarında işe yarar olabileceğini düşündüğümüz biri daha var ki, Erzurumluların tabiriyle O’nun da “haçı boynundan çıktı.” Bir PKK sevicisini getirip, senin kanını, canını akıttığın bu şehirde konferans verdirdi. Hem de halkın parasıyla. AP iktidarına karşı muhalefetin CHP’li, MSP’li, MHP’li onurlu seslerine de muhtacız. Muhalefet adına bir milletvekilimiz var dı, o da lideri gibi ittifakın kuyruğuna takılıp gitti. Ey, ölü hemşehrilerim; Siz ne aziz insanlarmışsınız. Boraktığınız boşluklarda ayrık otları yeşerdi. Hepinizin ruhlarına fatihalarımızla...