Sanat felsefecisi- yazar Ümit Yaşar Gözüm öncülüğünde “Türkütopya Sanat” adıyla yola çıkma kararı alan kültür sanat ve edebiyat topluluğu, Armada Sanat Galerisi’nde bugün açılacak resim sergisiyle ilk etkinliğini gerçekleştiriyor. Özellikle kadınları yaratıcı düşünceyle buluşturmayı hedefleyen Türkütopya Sanat, “Yeni Ufuklar ve Yeni Umutlarla Yüzleşme” başlıklı ilk resim sergisinde 25 kadına ait eserleri sanatseverlerle buluşturacak
HABER VE RÖPORTAJ / SULTAN YAVUZ - Ankara’da kadınların sanatsal üreticiliğini ön plana çıkarmayı amaçlayan Türkütopya Sanat, ilk etkinliğinde yaratıcı kadınları buluşturuyor ve kadın izi taşıyan resim ve mozaik çalışmaları kamuoyuna sunuyor. Armada Alışveriş Merkezi bünyesindeki galeride bugün itibaren gezilebilecek “Yeni Ufuklar ve Yeni Umutlarla Yüzleşme” adındaki sergi, tüm başkentlileri sanatla kucaklamak için bekliyor. Sanat felsefecisi - yazar Ümit Yaşar Gözüm, kurucu başkanlığını yaptığı Türkütopya Sanat’ın hem her yaştan hem de Türkiye’deki mektepli ve alaylı kadınlarısanatsal üretim yolculuğuna çıkarmayı hedeflediğini ifade etti. Türkütopya Sanat’ın ilk etkinliği olan sergi etkinliği ise, Mavi Çizgi Sanat Evi ile birlikte organize ediliyor. “Yeni Ufuklar ve Yeni Umutlarla Yüzleşme” sergisi,yüzleşme kavramına ilişkin düşünmeye çağırdığı insanlardan aynı zamanda farklı bir vizyonla kültür, sanat ve edebiyat alanına bakmalarını istiyor. Gözüm, “Serginin isminde yer alan ‘yeni umutlar’ yeni yıla ve yeni bir başlangıca gönderme yapıyor. Yaşam hepimizi bir girdaba hapseder, eğer mutlu bir ortam varsa hayatın mutluluktan ibaret olduğunu; acıysa da hep acıdan ibaret olduğunu düşünürüz. Oysa hayat böyle değildir, her acı ve her mutluluk sonludur. Bu anlamda ‘Yeni Ufuklar ve Yeni Umutlarla Yüzleşme’ bunu fark etmeye davet ediyor” dedi. Türkiye’de sanatsal anlamdaki eksikliklerden birini de yazarlık alanında gördüğünü de söyleyen Gözüm, bu sıkıntıyı aşmanın yolunun sanattan geçtiğini ve topluluk olarak sanatla ilgilenen gençlere ve kadınlara bu konuda entelektüel destek vermeye hazır olduklarını belirtti. Gözüm, “Topluluğumuzun özellikle plastik sanatlar alanındaki ayağı Art Ankara ve İstanbul Sanat Fuarı olacak. Yetkin arkadaşlarımızı uluslararası sergi, fuar ve eğitimlere taşıyabileceğimiz bir anlayışı hedefliyoruz. Türkütopya Sanat, ticari ve siyasi bir topluluk değil, kültür ve sosyal yaşamımıza dair mantıklı, radikal ve somut sonuçlara varmayı umuyoruz” diye konuştu. Gözüm, ayrıca 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde, kadın sorunlarına parmak basacak bir çalıştay düzenlemek istediklerini de açıkladı. Türkütopya Sanat Danışma Kurulu üyesi Ressam Ferman Aydın ise, “Ülkemizde kadının edebiyat ve sanattaki yeri, yaşamdaki konumu çok sıkıntılı. Zorluklar içinde yaşadıklarını ve kendilerini ortaya koyamadıklarını düşünüyorum. Biz kadınlarımızı becerileriyle varoluşlarının kanıtı olarak toplumla buluşturmak istiyoruz” sözleriyle amaçlarını özetledi.

Gözüm: Türkütopya Sanat, entelektüel aklın rehberliğinde yeni ufuklara açılma ve yeni umutlarla yüzleşmedir

Sanat felsefecisi – yazar Ümit Yaşar Gözüm, toplumsal ve evrensel yükümlülükleri olan aktivist bir tavra sahip olmalarını gerektiğini düşündüğü sanatçıları yaratıcılık serüvenlerinde desteklemek istiyor. Gözüm, bunun için kurucusu olduğu Türkütopya Sanat topluluğunu ve sanat anlayışını 24 Saat Gazetesi’ne anlattı
Gözüm, gönüllü olarak bir araya geleceklere rehberlik edecek Türkütopya Sanat’a ve sanat dünyasına ilişkin görüşlerini şöyle aktardı: Türkütopya Sanat’ın üstlendiği misyon nedir, neyi amaçlıyor? Ümit Yaşar Gözüm:Türkütopya Sanat; kaosun egemen olduğu bir dünyada, sanatı yaşam biçimi olarak düşünen ve dönüştürenlerin yolculuklarında, sanatı kalıcı kılmak ve entelektüel bilgiyle eşlik etmek misyonuyla kurduğum siyasi ve ticari amacı olmayan sivil, gönüllü bir yapıdır. Vizyonumuza gelince; gökkubbede sözcüklerin uçuştuğu, resmin, heykelin, mimarinin başka duvarlarda, başka mekânlarda müziğin,tiyatronun başka kulaklarda, gözlerde beyinlerde sahip bulduğu bir evrende, sanatçı için ‘yazı’nın sonsuzluğa ulaşan ebedi gücüyle sanata dokunmak gerektiğine inanıyorum. “Sanatta kalıcılık için entelektüel bilgiyle içsel gerçeklik yakalanmalı” Siz “Sanatın ve sanatçının bir manifestosu olmalı” diyorsunuz. Türkütopya Sanat’ın manifestosunu anlatır mısınız? Gözüm:Bizi içinde temsil eden ve estetik değerle buluşturan sanat, uzun erimli sentez yapabilecek birikime ulaşmayı öğütlüyor. Gerek sanatçı gerekse sanat yazarları, sanatın kaynağına inmek ve ruhunu yakalamakla sorumlu hissetmeliler. Parmak izlerimizin bin yıllar sonrasına ulaşması ve tanınmasının yolu tam da bu öncülden geçiyor. Sanat yaparken anlık coşkular, kısa süreli karışıklıklar, kaotik ortamlar yola çıkmanıza zemin hazırlar. Ancak kalıcı olabilmek için daha üst birikimler gerektiğini unutmamak lazım. Tıpkı aynı evrenin güneşinin hepimizi ısıtması ile gerçeklere aynı çizgide bağlı olmanın zıtlığı gibi. Görünen o ki, farklı bedenler ve beyinler üzerinde gezinirken, birbirinin kopyası ruhlarla karşılaşıyoruz. Bu da sanatçının mutsuzluğunun kaynağı… Özgürce doğduğumuz yeryüzü cenneti, attığımız her adımda bizi tökezleten prangalarımızdan arınmamızı öğütlüyor. Sanatın özgünlüğü ve özgürlüğü; sanatçının popüler anlayışlardan arınmış ortamlarda içsel gerçekliğini yakalamasında yatıyor. Bu noktada entelektüel bilgi ön plana çıkıyor ki, sanatçının buna ulaşacağı bir kapı açmayı deniyor Türkütopya Sanat… Sanatçı olabilmek için nasıl bir yetkinlik gerekiyor? Gözüm: İnsan olma, bir öznenin ötesinde kendi dışımızda olan bitene karşı bizi bir yüklemle onurlandırır. Zorluklara karşı koyuşumuz değil haksızlık karşısında gücü nasıl kullandığımız yansıtır karakterimizi. Günümüzde plastik ve fonetik sanatlarla uğraşan henüz yetkinliğe ulaşmamış olmalarına rağmen alaylı-mektepli kendisini sanatçı olarak tanımlıyor. Bunun karşısında yetkin tavır koyacak bir mekanizmanın olmadığını düşünürsek ortada büyük bir sorun var demektir. İşte bu noktada entelektüel bilgiyle sanatçı tanımlamasının evrensel ölçütlerine ulaşmış olanları tanımlayacak yeni kavramlara ihtiyaç duyarsınız. Bu bakımdan sanatçı-aydın bir öznenin çok daha üstünde, toplumsal ve evrensel yükümlülükleri olan bir aktivisttir. Sanatçı aydının, düş dünyası, teknik bilgisi ve entelektüel arka planı ne kadar zenginse, evrensel yetkinliğe ulaşma şansı da o kadar yüksektir. Sanatçı aydın, aynı zamanda hangi alanda eser ortaya koyuyorsa, ürettiklerini yazıya dökme, kendi dışındaki dünyaya ulaşma gücüde düşlerini anlatabilecek yetkinlikte olmalıdır. Bu durum sanatçı aydının evrensel bilgiye ulaştığı, okuduğu, anladığı ve yorumlama yetisini kullandığı anlamını taşır. Estetik değer, sanatsal algının merkeze yerleştirildiği bir yaşam ve sanatsal dilden beslenir.Sanat ortamındaki baş aktörler yani sanatçı, sanat yazarı, eleştirmen, müze, galerici, koleksiyoner, kamu ve sanatsever, aynı geminin yolcuları olduğu gerçekliğiyle hareket etmeli, her birisi diğerini yaşattıkça var olacağının bilinciyle kendini sorgulamalı… “Sanat dünyası dedikodu kazanlarıyla eleştiriyi ayırt etmeli” Sanat eleştirmeni olarak eleştirinin sanat ve edebiyattaki yerini nasıl değerlendirirsiniz? Gözüm:Yaptığı işte iyi olmaya adanmış kişiliklerin aşkla şevkle dolmamak, hoşgörülü olmamak gibi seçenekleri olabilir mi? Eleştiri hangi alanda olursa olsun evrensel ölçütler içerisinde ortaya çıkarılan değer üzerine yapılır. Bunun için olumsuz eleştiri diye bir şeyden bahsedemeyiz. O daha çok sonu kişisel hesaplar üzerinden yapılan dedikodunun ötesine geçemeyen bir dalaştır. Sanatçı için eleştiri, ne olduğunu duymak kadar, ne olamadığını anlamasının önünü açan bir ortak akıl denemesidir. Ancak bizde henüz yeterli düzeye ulaşamadığından olsa gerek ki, ne olduğu ve önemi pek kavranmış değil.Hasislerin ucuz yargılarına maruz kalan bir sanatçının içinden parçaların koptuğunu bilmeyenlerin dedikodu kazanları ile sanatsal yaratıyı yorumlayacak sanat eleştirisini ayırt etmek gerek. Çıtayı sürekli yukarı taşımak kaygısıyla yaşayan sanatçının kendinin ne kadar yetkin olup olmadığını da görüyor olması gerek. Eleştiri nesnel ve bilimsel ölçütlerle yapıldığı sürece yaratıcılığı artırır. Olumsuz eleştiri diye algılanan öznel şey ise önyargı, hasislik veya dedikodudan ibaret kalır. “Sanatçı en iyiye ve güzele ulaşmak için kendisiyle savaşır” Sanatın kendisi bir üst değerse, bu yolda yürüyenlerin kendisini beğenme duygusundan mahrum bırakmalarını beklemek ne kadar doğru bir anlayış? Gözüm: Eser yaratma sevdasıyla yola çıkanları bizim nasıl algıladığımızın aslında bir önemi var mıdır? Varlığını kabul ettiğimizde de önemini sorgulayalım. Onların bir savaşı varsa o da kendileriyle olandır ki, sürekli en iyiye ve güzele ulaşmaktır. Aşkların bile artık taleplere göre biçimlendiği bir dünyada, biz, sürekli güzelin peşinden koşarak gerçeği yakalamaya çalışanları yollarından alıkoyma hakkını kendimizde bulabilir miyiz?Yoksa onları bu sanat yolculuklarında yeni serüvenler yaşamaları ve yaratıcı kalabilmeleri için yüreklendirmeli, desteklemeli miyiz? Türkütopya Sanat’ın yapmaya odaklanacağı en can alıcı hedefde bu. Yaptıklarından çok yapamadıklarını konuşanları dinlemeli insan. İçlerinden ‘Ey insan kardeşlerim, sizler yaptıklarımı överken, ben içimde henüz yaratamadığım üstün eserin peşindeyim. Övgülerinizle beni yolumdan döndürmeye, yavaşlatmaya çalışmayın’ der gibidirler. “Kitle kültürüyle bireysel ruh beslenemez, yeni ufuklara açılmalıyız” Entelektüel, kendi gerçeğiyle yüzleşen ve her fırsatta insanın kolaylıkla içine düşebildiği, kendini tekrarlardan uzak tutmaya çalışan yaratıcı insandır. Bu uzaklık öylesi bir uzaklıktır ki, bazen insanı kendine bile yabancılaştırır. Yalnızlığın dayanılmaz girdaplarına hapseder, kıvrandırır. Bu sanatçı, aydın, entelektüel için doğumun da müjdesidir. Bütün yaratıcı yetileri, en üstünü üretmesi için idealar aleminde gezinmekte, gökyüzündeki bulutları yarıp beynine bir ışık göndermektedirler… Sergimizin adı ‘Yeni umutlarla ve yeni ufuklarla yüzleşmek”. Kitleler, yaşamı hep bildikleri kendi yatağında nehir olarak algılarlar. Bunun için kitle kültüründen bireysel ruhu besleyecek enerji üremez. Hele kültür,sanat ve edebiyat gibi özgün ve özgür yaratıların çıkması olanaksızdır. Bu bilinçle, özellikle sanat yapmayı seçen genç bireyin hergün yürüdüğü yoldan başka yollarında aynı hedefe yeni umutlar taşıdığını ve yeni ufuklara açıldığını görmesini sağlamak durumundayız. Bütün bunların yanında da en zor olanı bireyin kendisiyle yüzleşmesidir. Bu eleştirel bir tavır ve katkıyla başarılabilecek bir yolculuktur. Türkütopya Sanat’ta yapacağım bu sergide olduğu gibi kendi gerçeğiyle yüzleşmeye yol gösterici karşılıksız katkı vermek… Ümit Yaşar Gözüm kimdir? Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nden mezun olan yazarÜmit Yaşar Gözüm, 1962 yılında İspir’de dünyaya geldi. Başbakanlık ile Kültür ve Turizm Bakanlığı'nda üst düzey yönetici olarak görev yaptı.Sanat kurumları ile Türk yayıncılığının yeniden yapılandırılması ve kurumsallaşması yönündeki çalışmalarıyla tanındı. Gözüm, Türkiye Ulusal Yayıncılık Komitesi Başkanı, Uluslararası ISSN Yönetim Kurulu Üyeliği, 5.Yayın Kongresi Eş Başkanı, Dünya Roman Kahramanları Günü Ulusal Koordinatörlüğü gibi görevlerde bulundu. Yayıncı, yazar, çevirmen ve telif ajansları, meslek kuruluşları ile kamu arasında Kültür ve Turizm Bakanlığı Türk Kültür, Sanat ve Edebiyat Eserlerinin Dışa Açılımını Destekleme Projesi (TEDA), çeviri atölyeleri gibi uluslararası projelerin hazırlanması ve gerçekleşmesinde aktif rol oynadı. Milli Kültür, Gençliğin Sesi, Kültür-Sanat, Türk Yurdu, T. Gençlik, Yeni Forum, Amfora, Artcritic, Sultanahmet News, Mavi Yeşil, Av Doğa, Yeşil İspir, M.Vizyon, Moda ve Ankara Life dergilerinde inceleme ve deneme yazıları yayınladı. Sanat felsefecisi,yazar ve eleştirmen olarak tanınanGözüm’ün, “Türkiye Müzeleri”, “Yitik Mirasın Dönüş Öyküsü”, “Naif Ressam Hüseyin Sartaş” ve “Masal Tadında Bir Kadının Düşlerine Yolculuk” adlarında dört kitabı yayınlandı. Sanat felsefesi alanında ilk denemelerinden birisi olacak “Zorbey’in Düşleri: Aşkın Estetik Halleri”niise 2019 yılında okurla buluşturmayı hedefliyor. Gözüm, 2000 yılından beri “AnkaraKalesi İzdüşümleri”, “Toplumsal Buluşmalar”, “Bodrum Aspat Düşleri” ve “Türkütopya Sanat Buluşmaları” etkinliklerini sürdürüyor.