Utku ŞENSOY / Eğitim Sen’in “Eğitimde Cinsiyetçilik Raporu” verilerine göre, 455 kadın cinayetinin yarısı OHAL döneminde yapılmış. Bu, ülkemizde toplumumuzda kanayan bir yara haline gelen “kadına şiddet” in ulaştığı boyutun çarpıcı bir göstergesi olarak, konunun vahametini daha da arttırıyor. Yine bu rapora göre, 2016 yılında her gün ortalama 358 kadın, şiddet gördüğü gerekçesiyle kolluk kuvvetlerine başvuruda bulunmuş. Şiddet gören, yaşamları tehdit altındaki 42 bine yakın kadın hakkında “Geçici Koruma Altına Alma” kararı alınmış. Bu konu artık basit bir şekilde “karı-koca kavgası, aile içi sorunlar, bunalım kökenli aile içi şiddet ya da şiddetli geçimsizlik” kelimeleriyle geçiştirilecek “sıradan bir sorun” olma durumunu çoktan aştı, ciddi bir “toplumsal yara, kangren” haline geldi. Bu konuya ciddiyetle eğilen Kadın ve Aileden sorumlu devlet eski bakanlarından Güldal AKŞİT, eylem planı oluşturulması için “neler yapılabileceği” konusundaki çalışmalara TRT’ den kurum temsilcisi olarak katıldığım toplantılarda hayli yol kat edilmişti. Oysa kadına şiddet, bugün geldiği aşamada salt “duyarlılıkla” “kamu spotları”vb. palyatif tedbirlere önlenebilecek bir sorun olmanın çok ötesinde bir seviyeye ulaştı. Artık”tedbir”aşamasından “caydırıcı” boyuta geçmenin zamanı çoktan geldi. Zira kadınını, gelecek nesillerimizi yetiştirecek anne adayı “analarını” şiddete maruz bırakan anlayışın, ilerde bunun bedelini çok ağır ödemesi kaçınılmaz. Sorulması gereken şudur; *Şiddet ve baskı altındaki kadın sağlıklı çocuk yetiştirebilir mi? *Şiddet ortamında büyüyen çocuklar ne kadar eğitim görürse görsün sağlıklı düşünce ve davranış sergileyebilir mi? Burada iktidar kadar muhalefete, kamu kurum ve kuruluşları kadar STK’ na, ana okullardan üniversitelere kadar “toplumsal duyarlılık” ve “ortak eylem” gerekir. Aksi takdirde bedelini “toplumsal huzursuzluk” olarak ödemek durumunda kalırız. Yanıbaşımız Ortadoğu bataklığı. Şiddet, kan ve kin ile yoğrulmuş “sorunlu” toplumların yeraldığı dünyanın en zor coğrafyası. Ülkemizdeki her sorun kendi içinde önemlidir ve acil çözüm bekler durumda. Eğitimden sağlığa, işsizlikten genç evlatlarımızın sınır içi ve sınır dışındakioperasyonlarda canlarını yitirip şehit olmasına kadar ivedi çözüm bekleyen hayati sorunlarımızın olduğu aşikar. Her siyasi partinin seçim ya da referandum dönemlerinde “önceliği” kendi seçmenineve ondan alacağı oy’a vermesi” çok doğal. Bu bağlamda partinin önde gelenlerinin seçim çalışmaları ve yatırımları çerçevesinde seçmenleri için yurtiçinde-yurtdışında çeşitli toplantı ve mitinglere katılması da anlaşılabilir. Ama böylesine önemli konular, kanayan yaralar toplumu boğacak seviyeye ulaşmışsa, başta bakanlar ve bakanlığın üst düzey bürokratları“popülist siyaseti rafa kaldırıp”ivedilikle halledilmesi gereken sorunlara çözüm bulmak için, 7-24 aralıksız çaba sarf etmeleri gerekir. Siyasi partilerde, miting, toplantı benzeri işleri yapacak yüzlerce kişi varken, bakanların asli işlerine yoğunlaşması daha doğru olmaz mı? Ben yine de bıkmadan usanmadan çağrımı yinelemek istiyorum; “Kadınlarımız, analar veanne adayları ağlamasın, gelin elbirliği ile bu toplumsal yaramıza tuz basmayı kesip kalıcı, caydırıcı tedbirler getirip aileyi kurtarıp, toplumsal barış için hayati bir adım atalım”. Güldal hanımın ifadesi ile;”Şiddet öğrenilen bir şey oldu. Şiddet gösteren, yaşanan bir ailede yetişen çocuk, 2 gün sonra şiddet gösteren bir ferde dönüşebiliyor” Bu konuya “azami önem atfedilmeli ve toplumsal farkındalık yaratılmalı”. Aksi takdirde, aile içinde sevgisiz şiddet ortamında büyüyüp ne oldukları belirsiz karanlık odakların eline düşen bu toprakların çocukları, gün gelir çocukluklarında yaşadıkları o şiddeti topluma kin, nefret, kan ve terör olarak kusar. Biz de PKK ve IŞİD benzeri mikrop yuvalarının yıllardır bu topraklardan devşirdiği, temizlemekle bitmek tükenmek bilmeyen teröristlerinin peşinde pırıl, pırıl vatansever evlatlarımızı şehit vermeye devam ederiz. Gelin iktidarı-muhalefeti siyasetçisiyle, doktoru-eğitimcisi, hakimi-savcısı, askeri- polisi bir olalım birlik olalım, toplumuzun bu kanayan yarasının üzerine gidip karanlık odakların beslendiği bataklığı kurutalım. “Bu terör gruplarının beslendiği “sevgisiz aile” ortamına son verip şiddete meyilli, kadınını katleden zihniyetin üzerine kararlılıkla gidip, sıfır tolerans gösterip, ivedi olarak caydırıcı yasalar çıkarıp, var gücümüzle bastırıp sindirelim ve bu sorunu kökten çözelim.