EYOF 2017’nin ardından

HABER VE FOTOĞRAFLAR / SULTAN YAVUZ ÖZİNANIR – Erzurum’un 11-18 Şubat tarihleri arasında ev sahipliği yaptığı 2017 Avrupa Gençlik Olimpik Kış Festivali (EYOF)’un ardından, EYOF 2017’yi ve Türkiye’de buz pateni sporunu Ümit Uçar ve Itır Sarıhan değerlendirdi. Türkiye’yi ilk defa olimpik düzeyde buz dansı kategorisinde Alisa Agafonova ile birlikte temsil eden Milli Sporcu Alper Uçar’ın annesi olan Ümit Uçar, aynı zamanda EYOF 2017 Artistik Buz Paten Yarışmaları’nda Uluslarası Paten Federasyonu (ISU)’nun teknik delegeliğini de yaptı. 11 yaşında başladığı buz patenini şimdi hakem olarak sürdüren Itır Sarıhan ise EYOF 2017 Organizasyon Komitesi’nde yer aldı. Yıllardır buz pateni sporunun içinde yer alan ve bu sporun ülkemizde daha iyi bir noktaya gelmesi için çabalayan iki isim, deneyimlerini bizimle paylaştı. Ümit Uçar’ın buz pateni hikâyesi, oğlu Alper Uçar’ın henüz anaokulundayken buz patenine başlamasıyla birlikte olmuş. Hatta TRT’nin hepimizin aklında kalan buz pateni yarışmalarını yayınladığı tarihlerde, henüz hamileyken izlediği buz pateni için “Neden benim ülkemde yok?’ diyormuş. Kendi sözleriyle TRT’nin buz pateni konusundaki katkılarını şöyle ifade ediyor, “Türkiye’deki buz pateni TRT’nin 1970’li, 1980’li yıllarındaki yayınlarına çok şey borçlu. Türkiye’de ciddi anlamda bir buz pateni seyircisi var. Ben kendi hesabıma şunu söyleyeyim, oğlumun olimpik sporcu olması, bu dalda ülkemi temsil etmesi bile o yıllara dayanıyor. Çünkü ben Alper’e hamileyken, Ekaterina Gordeeva’yı televizyonda seyredebilen bir kültürden geliyorum. Seyrederken, ‘Neden benim ülkemde yok?’ diyordum ve 1991 yılında Bahçeli’de buz pateni tesisi açıldı ve o şekilde başladık biz. Bu konuda TRT’ye çok şey borçluyuz” diyor. Yirmi beş yıldır buz pateni sporunun içinde olduğunu kaydeden Uçar, önce veli olarak başlamış, daha sonra federasyonların dış ilişkilerinde görev almış. Bir bankacı olduğu için işin mevduatına da girmiş ve bir daha da bırakamamış. Alper Uçar’ın Başarı Öyküsü Alper Uçar’ın buz dansına başlaması ‘Erzurum Dünya Üniversite Oyunları 2011’de başlamış. Spor Bakanlığı, tüm federasyonlara Türkiye’de olmayan branşlarda sporcu yetiştirilmesi yönünde talimat vermiş. Uçar’ın buz dansı hikâyesini anne Ümit Hanım şöyle anlatıyor, “Biz Erzurum Dünya Olimpiyatları’na alındığımız zaman 2009 yılının sonuydu. 2011’de yapılacaktı, önümüzde iki buçuk yıl vardı. Bunun için projeler ürettik. Bizde o zaman sadece tek erkekler ve tek bayanlar vardı. ‘Buz dansında ne yapabiliriz? Çiftlerde ne yapabiliriz?’ diyorduk. O zamana kadar Alper tek erkeklerde uluslararası arenada Türkiye’yi temsil ediyordu. Birkaç sporcuya soruldu önce, ‘Buz dansı yapar mısın?’ diye. Hiçbiri kabul etmedi. Alper, ‘Kabul ederim ama en iyisi ile yaparım’ dedi. Çünkü bu teklif kendisine geldiğinde 23-24 yaşındaydı.” Bunun üzerine uluslararası arenada başarıya ulaşmış bir antrenör ile çalışmaya başlayan ve partner bulan Uçar, o sıralarda Macaristan’da üniversite ve spor yaşamına devam ediyormuş. Daha sonra Amerika’ya geçen ve hâlâ orada bulunan Alper Uçar, Ukrayna asıllı partneri Alisa Agafonova ile 2011 yılında gümüş madalya almış. “Devletin desteği olmasa hiçbir yere varılamaz” Buz dansı projesinin tamamen devletin desteği ve sporcunun emeği ile olduğunu vurgulayan Uçar, Uluslarası Paten Federasyonu’nun 1789’da kurulduğunu ve 150 yıllık bir kültüre sahip ülkelerle mücadele ettiklerini belirtiyor. Türkiye’de çok yeni olan buz pateni için devlet desteğinin şart olduğunu ifade eden Ümit Hanım, “Devlet bu konuda sonuna kadar Alper’i destekledi. Alper de aldığının karşılığını vermeye çalıştı. Soçi 2014’te de buz dansında uluslararası arenada ülkemizi temsil etti. Çok da başarılı olduklarına inanıyorum” diyor. Yetenekli sporcularımız için Bakanlık’ta doğru yerlere ulaşmanın gerekliliğine işaret eden Uçar, projelerin doğru anlatılmasıyla ve sebep sonuç ilişkilerinin düzgün gösterilmesiyle devletin sporcunun arkasında durduğunu belirtiyor. Aracı olan federasyonlara ve teknik kurullara da çok önemli roller düştüğünü kaydeden Ümit Hanım, “Burada doğru karar verilmesi lazım. Emek veren sporcuların arkasında durulup, o çocukların desteklenmesi lazım. Dediğim gibi o sporcuların sonuçlarıyla birlikte Bakanlığımızda, Genel Müdürlüğümüzde doğru yerlere müracaat edilip de, takip edildiği vakit gerçekten destek oluyorlar. Ben bunu yaşadım. En büyük görev federasyon başkanlarına ve onları doğru yönlendirecek teknik kurullara düşüyor. Gerek Spor Müdürlüğümüz, gerek Genel Müdürlüğümüz takdir edersiniz ki branşların teknik anlamda detaylarını bilemezler. Dolayısıyla federasyonlardan gelecek bilgilere ve isteklere açık oluyorlar. Ama o bilgilerin doğru gelmesi noktasında federasyonlara çok önemli görevler düşüyor. Bu sorumluluğun bilincinde olmaları lazım.” Buz pateni pahalı bir spor mu? Ümit Uçar, profesyonel olarak buz pateni yapmaya başlandığı andan itibaren, bu sporun pahalı olduğunu ancak ilk aşamalarda spor yapmak isteyen ve pateni seven bir çocuk için pahalı olmadığını düşünüyor. “Zaten önce hobi olarak başlıyorsun, daha sonra ilerlediğin aşamada daha çok paraya ihtiyacın oluyor. Orada da kulüp devreye giriyor, önce veli devreye giriyor, sonra federasyon yardımı alıyorsun. Bu şekilde götürüyorsun” diyor. EYOF 2017 Erzurum’un 2011 Dünya Üniversiteler Oyunları’nda çok sayıda kış tesisine sahip olduğunu söyleyen Uçar, şehrin resmen bir kış sporları merkezine dönüştüğünü belirtiyor. Bu tesislerin değerlendirilmesi açısından EYOF gibi organizasyonların ülkemiz için kazanç olduğunu ifade eden Uçar, her geçen gün deneyim kazandıklarını da ekliyor. EYOF 2017’nin çok iyi geçtiğini kaydeden Ümit Hanım, “ Tüm organizasyonumuz, tüm yarışmalarımız uluslararası standartlarda en iyi şekilde gerçekleştirildi. EYOF adından da anlaşılacağı gibi Dünya Gençlik Oyunları Festivali. 13 ve 15 yaş arasındaki sporcularımız takriben on dalda yarıştılar orada, 13-15 yaş demek sporun aslı demek. O çocuklar spor yapıyorlar, o heyecanı duyuyorlar. Gençliğe hizmet ediyorlar. Bu anlamda EYOF Festivali’nin büyük bir kazancı var hem ülkelere hem o yaştaki sporculara.” Tesis eksikliği buz pateni için sorun Ümit Uçar, Türkiye’de buz pateninin gelişmesi için öncelikle yeterli sayıda tesis olması gerektiğini vurguluyor. “Tesis olacak ki, çocuklar patene koşacak. Tesisin eksikliği, patenin Türkiye’de yaygınlaşmasını çok engelliyor. Fakat sevindiricidir ki, son iki yıldır Spor Bakanlığı, çoğu şehrimizde buz pateni projelerine başladı. Dediğim gibi talep çok ve bunun Bakanlık tarafından değerlendirilip, projelere başlanması da bence çok doğru bir yaklaşım” diyor. Çocuklara spor yaptırmanın önemine işaret eden Uçar, 6-7 yaşında bir çocuğun herhangi bir spora yönlendirilmesinden daha güzel bir şey düşünemediğini dile getiriyor. Hem çocuğun disiplini, hem de ülkemiz için temiz gençler yetiştirmek açısından sporun önemine değinen Uçar, buz pateninin gelişmesi için hem Bakanlığın hem Federasyon’un bu konudaki yatırımlarının iyi sonuç vereceğine inanıyor. İlk patenciler ODTÜ’lü bir grup Ankara’da buz pateninin tarihçesini de Ümit Hanım’dan dinledik. İlk önce ODTÜ’lü bir grup, Gençlik Parkı’nın donan buz pistinde paten yapmaya başlamış. Grup daha sonra Kurtuluş Parkı’na açılan küçük bir pistte devam etmiş. Uçar, “O insanlara biz çok şey borçluyuz. Federasyonlaştıran, kurumsal hâle getiren onlar olmuş. Hatta Gölbaşı’nın donan gölünde antrenman yaparak, televizyondan, videodan hareketleri öğrenerek çalışan sporcularımız vardı bizim. Şimdi hepsi teknik insanlar oldular. 1990 yılında Bahçeli’deki Belpa Buz Pisti’nin açılmasından sonra kurumsal bir kimlik kazanarak Uluslarası Paten Federasyonu’na üyeliğimiz sağlanmış. Ondan sonra normal kurallar çerçevesinde ilerlemeye başlamış” diyor. Teknik insan da yetişmeli Sadece sporcunun değil, teknik insanların da çoğalması gerektiğini dile getiren Uçar, uluslararası arenada en az sporcu kadar teknik insanımızın da sayısının artması gerektiğini vurguluyor. Yabancı dil ve mevzuat bilgisinin de çok önemli olduğunu ifade eden Ümit Uçar, “İstediğiniz kadar sporcunuz kuvvetli olsun, o mevzuatları o kuralları takip etmezseniz, o sporcunun arkasında uluslararası arenada da durmazsanız, maalesef başarı gelmiyor. Bu anlamda yetişmiş insanlarımız var, mesela buz dansına yeni başladığımız için bizim hakem sıkıntımız çok büyüktü. Ama 2011 yılında başladığımızı düşünürsek, şu anda bir tane ISU hakemimiz var; Taner Özkan, bir de uluslararası hakemimiz var. Teklerde de bir çok hakemimiz var. Bununla birlikte, uluslararası arenada, uluslararası paten federasyonu kokartlı hakemin olması için de belli sürelere ihtiyaç var. Sporcu yetiştirmeye başladığın dönemden itibaren yeni bir branşta hakemini de teknik adamını da yetiştirmeye başlamalısın. Bu konuda biz biraz hata yapıyoruz. Hepsine aynı önceliği vermemiz lazım” diye belirtiyor. İlk olmak çok zor Oğlu Alper Uçar’ın ilk olmanın tüm zorluklarını yaşadığını belirten Uçar, buz dansı ile buz pateninin yüzme ile paten kadar ayrı olduğunu söylüyor. “Biz ilk defa federasyonda sporcu devşirdik. İlk defa farklı bir camiaya girdi. Her şey ilkti. Olimpiyatlara gitmek de ilkti, o da sporcunun sadece iyi olmasıyla sonuçlanmıyor. Onun mevzuatlarını takip de gerekiyor, ona göre hazırlanmak gerekiyor. Bunların hepsi ilkti.” Alper Uçar’ın 22 yaşına kadar Türkiye’de çalıştığını ve tek erkeklerde ülkemizi temsil ettiğini belirten Ümit Hanım, o zamanlar günde iki saat çalışan oğlunun, tam zamanlı sporcu olduktan sonra günde altı saat buz üstünde kaldığını ifade ediyor. “Çocuklar kendi yollarını seçiyorlar, ebeveynlere onlara destek olmak kalıyor. Aslında o kendi sabrı ve azmiyle kendisi başardı, biz bir şey yapmadık. Ama arkasında devlet olmasa, buraya gelemezdi” diyor. Itır Sarıhan: “Spordan kopmamak için hakemliğe geçtim” Buz pateni yapmaya 11 yaşında başlayan Itır Sarıhan, bu yaşın spora başlamak için aslında geç bir yaş olduğunu belirtiyor. Yarıştığı tüm arkadaşlarının 4-5 yaşlarında buz patenine başladığını kaydeden Sarıhan, daha geç başlamanın bazı avantajları olduğuna da dikkat çekiyor. Sarıhan, “Çünkü algılaman, motor becerilerin daha fazla geliştiği için daha hızlı ilerleyebiliyorsun. Ben buz patenine başladıktan iki sene sonra ilk yarışmama katıldım. Daha sonra Figür pateni branşının yanı sıra Senkronize Buz Pateni takımında kaymaya başladım. Bizim takım, Türkiye Şampiyonu oldu, birkaç sene üst üste. Bu, Milli Takım demekti. Böylece takım olarak yurtdışında ülkemizi temsil ettik” diyor. Hakemlikten önce öğrencilik yıllarında kısa bir dönem antrenörlük de yapan Sarıhan, 2011 yılından beri hakemlik yapıyor. Profesyonel meslek hayatına başladıktan sonra aynı anda hem işi hem sporu götüremeyeceği için ama spordan da kopmamak adına hakemliğe geçmiş. “Buz pateni benim için özgürlük demek” Genelde tüm buz pateni sporcularının da aynı şeyleri ifade ettiğini söyleyen Itır Sarıhan, buz pateni yapmanın insana bir özgürlük duygusu verdiğini belirtiyor. “Özellikle o hızla, o soğuk ortamda kayarken hiç üşünmüyor. Çünkü çok ciddi bir efor sarfediliyor. Buzun üstünde o sıcaklığı hissederken, bir yandan da kaymanın rüzgârı serinletiyor. Bu, insana bir özgürlük duygusu veriyor. Buz pateni benim için özgürlük demek.” Buz pateni ile birlikte edindiği arkadaşlıkların da hâlâ devam ettiğini vurgulayan Sarıhan, hiç kopmadıklarını, bir kısmının antrenör, bir kısmının hakem, bir kısmının da işin teknik kısmında olduğunu dile getiriyor. “Biz birlikte büyüdük ve hâlâ bir arada olabilmemizin nedeni de temiz ve güzel bir spor ortamında, hep birlikte dayanışma içinde büyümemiz. Mesela biz küçükken antrenör olanlarla şimdi birlikte hakemlik yapıyoruz. Hep bir aile ortamı oldu, en az tanıdığımı on yıldır tanıyorumdur herhalde.” “Eğitim, sporla birlikte planlanmalı” Buz pateninin Türkiye’de çok uzun bir geçmişinin olmadığını ifade eden Sarıhan, buz pateninin her yerde yapılabilecek bir spor olmadığını belirterek, “Mesela iki tane taş koyar kale yaparsın, futbol oynarsın. Bir tane ip gerersin file olur, voleybol oynarsın ama buz pateni öyle bir şey değil. O yüzden tesis çok önemli. Eğer tesis sayısı artarsa, ülke olarak bu sporda adımızı daha çok duyururuz. Ben çok yetenekli sporcularımız olduğunu düşünüyorum” diyor. Eğitim siteminin de sporculara engel oluşturmayacak şekilde düzenlenmesinin önemine değinen Itır Sarıhan, “Maalesef bir aşama öteye geçmesi zor oluyor bu yetenekli sporcuların. Çünkü eğitim sistemi sorun yaratabiliyor. Üniversite sınavı aşamasında bütün sporcuların hayatını büyük oranda sınav kaygısı ve yoğun bir çalışma aldığından, genellikle spordan kopuyorlar. Spor doğru bir şekilde eğitimle paralel planlanmalı- ki yurt dışında bu tür spor okulları var. Tamam, bizde de lisede seçmeli olarak spor bilimleri var bunun belki voleybolda, basketbolda bir faydası olabilir ama buz pateni çok yaygın bir spor olmadığı için aynı faydadan söz edilemiyor. Şu anda bir yere kadar gelebiliyoruz.” “EYOF, Erzurum için bir şans” Itır Sarıhan, yurt dışındaki insanların normalde İstanbul, Ankara ya da İzmir, Antalya gibi tatil yörelerine geldiklerini, Türkiye’nin en doğusundaki bir yere gitme fikrinin daha çok araştırmacı ve meraklı insanların işi olduğunu söylüyor. Erzurum’a insanların çekilmesi ve bölgeyi kalkındırması bakımından EYOF’un bir şans olduğunu ifade ediyor. Sarıhan, “Bir sürü tesisi oldu ama önemli olan tesis yapmak da değil, bu tesislerin sürekliliğini ve bakımını sağlamak. O açıdan Erzurum’da olması büyük bir şans ama ellerindeki bu şansı iyi değerlendirmeleri için de onların üzerine çok görev düşüyor. EYOF güzel bir organizasyondu, biz gönüllü olarak, bu sporun içindeki insanlar olarak orada keyifle çalıştık” diyor.
Editör: TE Bilisim