Ankara Kale bölgesinde yer alan “Baykuş ve Diğerleri” isimli dükkân, topladığı objeler nedeniyle “Baykuş Ahmet” lakabını alan grafik tasarımcı Ahmet Çomak’a ait… Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde öğrenciyken, okulun sembolü olması nedeniyle baykuş bibloları toplamaya başlayan Çomak, yıllar içinde bir koleksiyoner hâline gelerek, emekli olduktan sonra da topladığı baykuşları sergileyebileceği bir mekân açmak istemiş. Çomak, hem koleksiyonerliği hem de baykuşları 24 Saat gazetesi için anlatıyor

SULTAN YAVUZ/ANKARA “Baykuş ve Diğerleri” ismindeki koleksiyoner dükkânı, yıllardır baykuş figürleri toplayan ve bu nedenle “Baykuş Ahmet” lakabını alan grafik tasarımcı Ahmet Çomak’a ait… Kendisini civardaki antikacı ve dükkânlardan ayıran temel noktanın koleksiyonerlik olduğunu vurgulayan Çomak, Mimar Sinan Üniversitesi’nin grafik tasarımı bölümünde öğrencilik yaparken, okulun amblemi de olan baykuş figürlü bibloları toplamaya başlamış. Zamanla koleksiyonculuğa dönen bu durum, giderek biriken baykuşlarını meraklılara da göstermek isteyen Çomak için bir tutku hâlini almış. Emekli olduktan sonra söz konusu dükkânı açan Çomak, “Açtığımda üç bin kadar baykuşum vardı” diyor. Baykuş figürlerinin yanı sıra cam şişe ve kutu da toplayan Çomak, her koleksiyonerin hayâli olan sergileme fikrini kendisinin hayata geçirdiğini ve baykuş biblolarını biriktirmekte temel motivasyonunun kuşun formu olduğunu belirtiyor. 1957 yılında Kütahya’da doğan Çomak, İstanbul’da okuduktan sonra Ankara’ya gelmiş ve 25 yılın ardından emekli olmuş. Ankara’da Kale bölgesinin dokusunu çok sevdiğini söyleyen Çomak, 15 yıldır dükkânını işlettiğini ve koleksiyonerliğin de emek, sabır ve para gerektiren uzun bir yolculuk olduğunu ifade ediyor. “Bu dükkânda çok keyifli zaman geçiriyorum, bilgi paylaşımında bulunuyor ve güzel dostluklar kazanıyorum” diyen Çomak, mekân olarak bu bölgeyi seçme nedenini de, “Kızılay ya da Tunalı’da olsaydım herkes gelirdi, oysa ben bu yokuşu çıkan ve dokuyla bütünleşmek isteyen, bizim gibi sevdalı ve tutkulu insanların gelmesini istiyorum” sözleriyle dile getiriyor. Çomak, “Eski Ankara burası ve dinlendirici bir yer, bu eski sokaklar insana tarihi bir yolculuk yaptırıyor. Mesela Ankara Kabadayıları isimli kitap okurken, onların bu sokaklarda olduğunu okuyorum ve şimdi o sokaklarda ben geziyorum” diyor. “Baykuşlar benim için bir liman ve sığınak diyebilirim” Çomak, elindeki baykuşlara ve koleskiyonerliğe ilişkin şu bilgileri paylaşıyor: “Kendi yaptıklarım, benim için eş, dost ve çocukların yaptığı baykuşlar, yurt içi ve yurt dışından aldıklarım ve arkadaşlarımın benim için aldığı baykuşlarım var. Özellikle kendi yaptıkları benim için çok özel... Her koleksiyoncu biraz bencildir ama sanırım ben paylaşımcı olmayı başardım. Elimdekileri diğer insanlara aktarmanın mutluluğunu yaşıyor, yeni koleksiyonerlerin oluşmasını istiyorum. İnsanlara tavsiyem, yaşamlarını tamamen eş ve iş arasına sıkıştırmasınlar. Yüzde 40 eş, yüzde 40 iş ama yüzde 20 de kendinize ait bir dünyanız olsun. Sizi eğlendiren, dinlendiren ve paylaşıma kapıları açan bir dünya… Ben 33 yıllık evliliğimde ya da resmi kurumdaki iş hayatımda yaşadığım sıkıntıları bu yolla aştım. Kendi dünyama çekilerek gerginlikten sıyrılıyordum. Baykuşlar benim için bir liman ve sığınak diyebilirim. Toplumumuzda baykuşun uğursuz olduğu söylenirken, Avrupa’da şans sayılıyor ama ben sadece formu için biriktiriyorum. Gözleri önde bir kuş ve gizemli bir yanı var, duruşu farklı ama nasıl ki sert bakışlı insanlardan ürküyorsak, sanırım baykuşla da göz göze gelince ürküyor insan. Ben burada bu algıyı da yıkmaya çalışıyorum, yararlı bir kuş olan baykuş doğada kemirgenleri yiyerek dengeyi sağlar ve insana saldırmaz. İyi tarafından bakmak lazım…” Koleksiyonerin önce bir alana karar vermesinin ve bunun sürdürülebilir olmasının önemine işaret eden Çomak, koleksiyonerliğin toplayıcılıktan farklı olduğunu ve tutkulu bir âşık gibi objenin peşinden koştuğunu vurguluyor. Çomak, pahalı olduğu için 10 yıl boyunca alamadığı baykuş biblosunun rüyalarına girdiğini ve sonunda alabildiğini, objenin onu beklediğini söylüyor. Çomak, “Koleskiyonerlik ciddi emek ve sabır işidir” diyor. “Keyfe, bilgiye, dostluğa devam...” Ahi Çarşısı’nda yer alan dükkânından hareketle, Ahililer’deki dayanışma ruhunu yansıttığını ifade eden Çomak, barışçıl, eşit ve paylaşımcı duyguların yaşatıldığı yer olması nedeniyle de bölgeyi sevdiğini belirtiyor. “Nerede o eski komşuluk ilişkileri” cümlesinin Kale’de hâlâ sürdürülen bir durumu anlattığını kaydeden Çomak, pandemi sürecinde dükkâna gelemediği zamanlar olsa da, sosyal medya aracılığıyla alıcı ve satıcıların buluştuğunu sözlerine ekliyor. Kale’de zaman içinde çok güzel değişimlerin yaşandığını söyleyen Çomak şunları anlatıyor: “Park sorunu olsa da, bunu da yöneticiler çözecektir. Bu bölge önemli, mesela Sunay Akın geldiğinde elbette AVM gezmek yerine, buradaki dükkânları gezmek, karıştırmak isteyecektir. Kale’yi seviyorum, bir yandan da bakırcılık gibi azalan mesleklerin son temsilcilerini görüyoruz burada. İnsanlarla iletişim kurmayı, bir şeyler aktarabilmeyi ve gelen herkesten yeni bilgiler edinmeyi seviyorum. Keyfe, bilgiye, dostluğa devam diyorum.” Behçet Necatigil’in kızı Çomak, dükkânının dışında bulunan ve “Işık Ağacı” dediği rengârenk levhalara ilişkin de bir anısını bizimle paylaşıyor: “Bazı mekânlardaki yön tabelalarından hareketle tasarladım ve en sevdiğim 21 şairin isimleri yer alıyor. Gençler görünce fotoğraf çektiriyorlar, ben de yanlarına gidip, ‘Fotoğraf 1 lira’ diye şaka yapıyorum, amaç sohbet başlatmak ve tanıyıp tanımadıklarını sormak. Yine bir gün bir hanımefendi geldi ve fotoğraf çektirdikten sonra yanına yaklaştım. Ben esprimi ona da yaptıktan sonra, bana ‘Ben de babamın isminin önünde fotoğraf çektirmek istedim’ dedi. Çok heyecanlandım, babasının kim olduğunu sorunca ‘Behçet Necatigil’ dedi ve ben de o an hanımefendinin kardeşi olan Ayşe Sarısayın’ın babası hakkında yazdığı biyografiyi okuduğumu söyledim. Sonra bir hatıra fotoğrafı çektirdik ve ben onu sosyal medyada yayınlayınca, kız kardeşi de beğenmiş. Bunun üzerine kendisine ulaştım ve kitabını imzalı olarak yollamasını ve Selim İleri ile ilgili yazdığı son kitabını da ücretli olarak yollamasını rica ettim. Sağ olsun, bana hem imzalı kitabını hem de Selim İleri kitabını, yazarın kendisine de imzalatarak yollamış. Çok sevindim, nereden nereye… Hayat böyle işte ve burası da o yüzden bu kadar özel...”
Editör: TE Bilisim