Mehmet Necati GÜNGÖR / Kandırılmak kötü bir duygu. Bu duyguyu yaşayanlar bilir. Adam, salya-sümük ağlayarak, sümüğünü de koluna silerek koca koca adamları kandırmış. Aralarında siyaset adamlarından tutun, iş adamlarına varıncaya kadar bir sürü insan. Sihre kapılmış gibi, etrafında halelenmişler. Akla takılan soru şudur: Olaya salt din ve dindarlık açısından bakan birçok insan da bu koca koca adamların davranışlarından etkilenerek aldanmış olamazlar mı? Aldanan, sorumluluk taşıyan adamlardan bazıları aldatıldıklarını itiraf ettiklerinde, daha aşağıdakilere “biz de size bakarak aldandık” deme hakkı doğmaz mı? Salya-sümük ağlanarak elde edilen gücün nasıl bir güç haline dönüştüğünü hesap edememişler. Çok inanmışlar, ne istemişse vermişler. O fotoğrafların kareleri ve görüntüleri yayınlanıyor sosyal medyada. Ve işin siyasi ayağı aranıyor, bir türlü ortaya çıkarılamıyor. “Siyasi ayak yoksa, bunlar o kurumlara nasıl sızdılar?” sorusu halâ muallakta. Yüzbinlerce insanın ailesi perişan. Kimi işten atıldı, kiminin servetine el konuldu. Suçlulukları tespit edilip delile bağlanmışsa en ağır cezayı hak etmişler; çeksinler cezalarını. Ama, çoluk çocuklarını açlığa mahkûm ederek cezalandırmak niye? Bunu geçen gün Türkiye’nin en yaşlı ve tecrübeli politikacısı Baykal da söyledi “Hukuku işletin, adaleti sağlayın, varsa suçluların yakasına yapışın ama, masum insanları mağdur etmeyin” dedi. Erzurumlu “Alvarlı Efe Hazretleri” diye bilinen büyük zat bakın ne demiş: “Sakın incitme bir canı, yıkarsın Arş-ı Rahman’ı.” 27 Mayıs idaresi bile ordudan uzaklaştırmak istedikleri subaylara önce emeklilik haklarını verdi. Bir bakıma resen emekli etti. Kısaca EMİNSULAR (emekli inkılap subayları)  diye anılan kitle bunlardan ibaretti. Diğer kamu kuruluşlarından atılanlar için de aynı işlem uygulanamaz mı? Bunların devletle ilişkilerini kesmek istiyorsanız resen emekli edin, hiç olmazsa çoluk çocuklarını cezalandırmış olmazsınız  demek geliyor içimizden. Bu mağdurların anne babaları, eş, dost ve akrabaları, evli iseler karşı tarafın anne-babaları, eş dost ve akrabaları... Say say bitmez. Bunlar, mağdur bir kitle ise öfkeleri kime karşı olur dersiniz? İktidar bu hususu göz önüne alarak, yapılanları yeniden gözden geçirmeli, varsa haksızlık hukuksuzluk, bunları tez elden ayıklamalıdır. İnsanların rızkıyla, ekmeği ile oynanmamalıdır. Allah, Firavun’un bile rızkını kesmedi. Muazzez peygamberimiz Mekke müşriklerinin bile geçimlerine dokunmadı. Bu tür uygulamalar gayretullaha dokunmaz mı? Hukuk, her şeyin başı. Adalet, mülkün temeli. Ülkeyi yönetenlerin adaletle hükmetmeleri dinimizin emri. Sorumluluk taşıyanların kandırılmak gibi bir mazeretleri olamaz. Fatih kandırılsaydı İstanbul fethedilebilir miydi? Atatürk kandırılsaydı bu ülke kurtarılabilir miydi?