Gazeteciler Cemiyeti’nin Avrupa Birliği finansmanıyla yürüttüğü M4D (Medya için Demokrasi/Demokrasi için Medya) Projesi kapsamında gerçekleştirilen online söyleşilerin bu haftaki konusu “iklim haberciliği” oldu. Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu ve UNDP Türkiye işbirliğiyle bu yıl 2-13 Kasım tarihleri arasında hayata geçirilen AB İklim Diplomasisi Haftası etkinlikleri kapsamında düzenlenen söyleşide, iklim haberciliğinin güvenilir bilgiye ve veriye erişimdeki rolü, iklim kriziyle mücadelede gazeteciliğin katkıları gibi konular tartışmaya açıldı

SULTAN YAVUZ/ANKARA Gazeteciler Cemiyeti’nin Avrupa Birliği finansmanıyla yürüttüğü M4D (Medya için Demokrasi/Demokrasi için Medya) Projesi kapsamında gerçekleştirilen online söyleşilerde bu hafta “İklim Haberciliği” konuşuldu. Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu ve UNDP Türkiye işbirliğiyle bu yıl 2-13 Kasım tarihleri arasında hayata geçirilen AB İklim Diplomasisi Haftası etkinlikleri kapsamında düzenlenen söyleşide, aynı zamanda M4D Projesi Basın Evi Destek Aracı (BEDA) faydalanıcıları da olan İklim Haber ve Yeşil Gazete’den temsilciler konuk oldu. Etkinliğin açılış konuşmalarını M4D Proje Direktörü Yusuf Kanlı ve AB Türkiye Delegasyonu Siyasi İşler Bölüm Başkanı Eva Horelova yaparken, söyleşinin moderatörlüğünü ise AB Türkiye Delegasyonu İklim Değişikliği Sektör Yöneticisi Alper Acar üstlendi. Etkinliğin konukları Yeşil Gazete’den Alev Karakartal, İklim Haber’den Barış Doğru ve Osman Bulut Bagatır oldu. Söyleşinin açılış konuşmasını yapan M4D Proje Direktörü Yusuf Kanlı, iklim değişikliğinin herkesi etkilediğini ve bu nedenle hükümetlerin, belediyelerin, şirketlerin, akademisyenlerin ve her kurumun gerek sera gazlarının azaltılması gerekse iklim değişikliğinin etkilerine karşı önlem alınmasında rolü olduğunun altını çizdi. Kanlı, iklim değişikliği meselesinin sadece politikacılar tarafından çözülemeyeceğini vurgulayarak, “Tüketici olarak halkın, üretici olarak sanayicinin de iklim ayak izini azaltması gerekir” dedi. Kanlı, “Ülkemiz afetlere açık bir coğrafyada ancak riskler yönetilebilir ve etkisi azaltılabilir” İklim değişikliği etkilerinin en fazla yerelde görülerek yoksulları vurduğunu belirten Kanlı, devamla şöyle konuştu: “Türkiye, o kadar farklı bir coğrafyaya sahiptir ki, yerelde karşılasacağımız etkilerin çeşitliliği tecrübelerimizi paylaşmamız, etkileri izlememiz ve başta yoksullar olmak üzere iklim değişikliğinden nasıl etkilenecekleri konusunda bilgilendirmemiz hayati önemdedir. Bu sene içerisinde yaşadığımız seller, orman yangınları doğrudan olmasa da hep iklim değişikliğinin izlerini taşıyor. Ülkemiz zaten afetlere açık bir coğrafyada ancak riskler yönetilebilir ve etkisi azaltılabilir. Eğer arabamızı, gercekleşmemiş kazalara karşı sigortalıyorsak, hayatımızı derinden etkileyen ve etkilemeye devam edecek iklim değişikliği risklerine karşı da sigortalamalıyız; şimdiden önlem almalı ve hep birlikte bu konuyu ele almalıyız. Bu çerçevede de aslında halkın bilgilendirilmesi hayati önemde. Yakın gelecekte tarlasını sulamakta zorlanacak bir çiftçinin başına gelecekleri bilmeye hakkı vardır. Veya evini güvenli bir yerde yaptığını düşünen bir kişinin aslında bugüne kadar hiç rastlamadığı yoğunlukta bir yağışla karşılaşıldığında, sular altında kalabileceğini de bilmeye hakkı vardır. Bu örnekler çoğaltilabilir… İklim haberciliği aslında bir yandan küresel ölçekte dünya liderlerinin neleri tartışıp neleri kararlaştırıldığıyla ilgili bilmemiz gereken şeylerin yanında aslında bu örneklerdeki gibi hayati bir meseleyle ilgilidir. Halkın riskleri öğrenip önlem alması veya önlem alınmasını talep etmekle ilgilidir. Bilgiye erisimle ve aslinda demokrasiyle ilgilidir...” Kanlı, bu vesilesiyle Gazeteciler Cemiyeti “Gazetecilik Onur Ödülü”nü de yakın zaman önce hayatını kaybeden Bekir Coşkun’a verdiklerini belirterek, “Çevre ve hayvan sevgisine örnek bir gazeteci olan Bekir Coşkun’u saygıyla anıyorum” dedi. [caption id="attachment_197221" align="alignright" width="347"] AB Türkiye Delegasyonu Siyasi İşler Bölüm Başkanı Eva Horelova[/caption] Horelova, “İklim değişikliği diplomasi haftalarına Türkiye’nin de katılması için çalışıyoruz” Kanlı’dan sonra söz alan AB Türkiye Delegasyonu Siyasi İşler Bölüm Başkanı Eva Horelova, AB’nin Türkiye’deki gazetecileri yakından izlediğini ve Türkiye’nin de söz konusu iklim değişikliği programlarına katılması için çalışma yapacaklarını belirtti. İklim değişikliğinin teknik bir konu olduğunu ancak politikayı, ekonomiyi ve işverenleri de etkilediği için gelecekteki siyaseti de etkileceğini söyleyen Horelova, Türkiye’nin zor bir coğrafyada yer aldığını ve jeopolitik konumunun da AB için çok önemli olduğunun altını çizdi. İklim değişikliği konusunun Ortadoğu’yu nasıl etkileyeceği ve olası “mülteci krizi” konusunda Türkiye ile ortak çalışacaklarını da sözlerine ekleyen Horelova, şunları söyledi: “Maalesef iklim değişikliği bölünmüş bir tartışmadır. Avrupa ülkeleri uzun tartışmalardan sonra hemfikir olmuştur. İklim değişikliğinin sadece çevresel değil, ekonomik boyutu da var. Siyasetçiler bunu göz önünde bulundurmalı ve buna göre hareket etmeliler. AB ve AB Delegasyonu olarak iklim değişikliği tartışmalarını destekliyoruz ve iklim değişikliği diplomasi haftalarına Türkiye’nin de katılması için uğraşıyoruz.” [caption id="attachment_197223" align="alignright" width="346"] AB Türkiye Delegasyonu İklim Değişikliği Sektör Yöneticisi Alper Acar[/caption] Acar, “ İklim haberciliği hak temelli anlayışa hizmet ediyor” Söyleşinin moderatörlüğünü yürüten AB Türkiye Delegasyonu İklim Değişikliği Sektör Yöneticisi Alper Acar, konuklara söz vermeden önce yaptığı konuşmada, iklim değişikliği ekseninde haberciliği ele alan söyleşinin aynı zamanda demokrasiyi, haber alma ve yayma özgürlüğünü de içererek, hak temelli bir anlayışa hizmet ettiğini belirtti. İklim değişikliğinin ekonomik yanı olduğunu da vurgulayan Acar, şunları söyledi: “Genel kabul, iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek olanın yoksullar olduğu ki sığınmacılar, göçmenler gibi zaten zor şartlarda yaşayan insanlar için bu durum daha da zorlaşacak. Bunun yanında farklı ülkeler arasındaki iklim krizine çözüm için kullanılacak finansman da değiştiği için, gelişmiş ülkelerle daha az gelişmiş olanlar arasında ciddi fark ortaya çıkacak. Halkın konuya ilişkin doğru bilgilendirilemesi ise çok önemli... Bir yandan da iklim değişikliğinin yereldeki etkileriyle ilgili hikâyelerimiz var. Mesela eskiden Kayseri’de ‘Erciyes’in başındaki kar eriyince borcumu ödeyeceğim’ denirmiş ama artık dağın zirvesindeki kar daha kısa sürede kalkıyor. İklim haberciliğinin nasıl olduğunu, bu alanda çalışan arkadaşlara soralım...” [caption id="attachment_197224" align="alignright" width="286"] Yeşil Gazete'den Alev Karakartal[/caption] Karakartal, “Bizim gibi mecraların artması gerekir” Söyleşinin ilk konuşmacısı olan Yeşil Gazete’den Alev Karakartal, iklim gazetecisi olmayı bilerek seçmediğini, daha önce ana akım medyada çalıştığını ve Yeşil Gazete’ye girdikten sonra konu hakkında ne kadar az şey bildiğini fark ederek, bu alanda bilgilendiğini anlattı. İklim değişikliği konusunu öğrendikçe, meselenin çok da zor olmadığını ifade eden Karakartal, iki yıldır çalıştığı gazete ve alanından memnun olduğunu dile getirdi. Ana akım medyada konunun yeterince işlenmediğini çünkü iklim değişikliğinin geniş kitlelerden ziyade azınlık bir grubu ilgilendirdiğinin düşünüldüğünü kaydeden Karakartal, “Fosil yakıtın vazgeçilemeyeceği düşüncesi gibi… Sanki onsuz yaşam olmaz gibi dayatılıyor ama bal gibi de olur. Bizim gibi mecraların artması gerekir” dedi. İklim Haber’den Barış Doğru ise meslek hayatı boyunca ana akım medyada yer almadığını ve bilinçli bir tercihle İklim Haber’de yer aldığını söyledi. 2010 yılında Ekoıq ile alana gazeteci olarak dâhil olan Doğru, iklim değişikliğinin sadece gazeteciler değil herkes açısından önemli olduğunu, söz konusu yayın organının hayat ilkelerinin cisimlenmiş hâli olduğunu belirtti. Eğitimden spora kadar her disiplinle ilişkili olan iklim değişikliği için “Uygarlığın tıkandığı yer” diyen Doğru, tüm eşitsizliklerle bağı olan konuya ilişkin gün geçtikçe daha fazla bilgi sahibi olduklarını söyledi. İklim Haber’den Osman Bulut Bagatır da, 2017 yılında girdiği İklim Haber’de iklim değişikliğinin özellikle ekonomiye olan etkilerinin kendisini etkilediğini belirterek, söz konusu haberlerin ana akım medyada değil, alternatif mecralarda yer aldığını, iklim değişikliği haberlerinin tiraj ve reyting açısından düşük konular olarak düşünüldüğünü ifade etti. Bagatır, “Aslında dünya siyaseti giderek buna kayıyor ve biz de elimizden geldiği kadar katkı sunmaya çalışıyoruz” dedi. [caption id="attachment_197225" align="alignright" width="343"] İklim Haber’den Osman Bulut Bagatır ve Barış Doğru[/caption] Doğru, “Türkiye’deki insanların iklim değişikliği farkındalığı çok yüksek” Yeşil Gazete’den Alev Karakartal, M4D Projesi’nden altyapı için finansal destek aldıklarını ve telifli haberlerin yayılmasına bu sayede destek olduklarını belirterek, aynı zamanda M4D’nin de serbest çalışan gazetecileri bu alana yönlendirmesi konusunda tavsiye verdi. İklim haberciliğinin, ana akım medyanın tersine felaket haberciliği yapmaktan ziyade, söz konusu olayların birbiriyle bağlantısını ve çözüm önerilerini sunduklarını belirterek, “Biz destek vermek, politika değişimin sağlamak ve küçük küçük farkındalıklar oluşturmakla mükellefiz” dedi. İklim Haber’den Barış Doğru, M4D Projesi’nden destek aldıklarını ifade ederek, son yıllarda iklim krizinin görünen yüzü olan Greta Thunberg gibi Türkiye’deki genç aktivistlerle görüştüklerini ve bu videolu görüşmeleri yakında yayınlayacaklarını söyledi. Doğru, ayrıca Kenya ile ortak bir anket yürüttüklerini ve buna göre Türkiye’deki insanların sadece yüzde altısının “İklim değişikliği yok dediğini” ifade ederek, “Bu büyük bir gösterge… Türkiye’deki insanların iklim değişikliği farkındalığı çok yüksek” dedi. İklim Haber’den Osman Bulut Bagatır ise M4D’den aldıkları bir diğer destek paketiyle Türkiye’deki üç şehirde yaşayan ve fosil yakıt sektöründe çalışan kişilerle görüşerek bir dosya hazırladıklarını söyledi. Toplumsal ve işyeri baskısı nedeniyle çalışanlardan ziyade emekli olanlar ya da daha önce sektörde çalışanlarla görüşme yaptıklaırnı kaydeden Bagatır, “Öykülerini dinledik, özellikle bu konunun daha iyi anlaşılmasında öykü önemli. Termik santral süreçlerini dinledik, aslında dünyada 2050 yılında tüm bu işletmelerin kapatılması öngörülüyor ama Türkiye’de henüz bundan bahsedemiyoruz. Belki bizimle konuşan insanların torunları bunu görebilecek. Bugün Kaz Dağları’ndan Van’a, Maraş’a kadar her yerde HES’lere, termik santrallere ya da çevre katliamına karşı gösteriler yapılıyor. Ana akım medyanın bu haberleri verememesinin bir diğer nedeni de, muhtemelen patronları da bu şirketlere ortak. Bizim kapımız, haber ilkelerine uygduğu takdirde yayınlanmayan haberlere açık” diye konuştu.
Editör: TE Bilisim