Günde en azından 500 bin kişinin ziyaret ettiği dünyanın en eski alışveriş merkezlerinden biri olan İstanbul Kapalıçarşı esnafı son aylarda “İş yapamıyoruz. Siftah dahi yapmadığımız günler var. Turist gelmiyor. Kira parasını bile çıkartamıyoruz” feryatları içinde yaşadıkları sıkıntıları dile getirmektedirler. Ortalama 3600 dükkânın bulunduğu Kapalıçarşı’dan bugüne kadar 600 işyerinin kapandığı belirtilirken kiralarında çok yüksek olduğu ileri sürülmektedir. Kapalıçarşı’daki sorun haline gelen durumdan kiraların yüksekliği veya turisttin gelmemesi gibi şikâyetlerin geçmişte yapılan esnaf hatalarından ileri geldiğidir. Turisti avlanacak kaz gören, defolu mal satan, antika değip sahtesini pazarlayan, yıllarca yerli müşteriyi hakir görmeleri yetmiyormuş gibi saçlı sakallı gelen yabancıları bıyık bükerek karşılayan bazı esnafların hataları sonucu bugünlere gelinmiştir. Yılsonunda kontratı bitecek esnafında kepenk indireceği Kapalıçarşı’yı yıllarca acımasızca kullananlar şimdi feryat etmektedir. Yılda 92 milyon yerli ve yabancının ziyaret ettiği bu çarşıların zaman içinde eskiyip köhneleştiği, adeta çökecek duruma gelmesini de göz ardı edip gelen turistleri kazıklama hırsını kapılmışlardır. Çarşı esnafı değişen teknolojinin getirdiği yeni internet üzerinden yapılan alışverişe de ilgisiz kalmamışlardır. Şehrin işlek cadde ve meydanlarında açılan AVM’lerde müşteriye daha kaliteli hizmet sunulmasını da görmemezliğe gelmişlerdir. Kapalıçarşı esnafı ilk önce kaybettiği kendi halkının güvenini kazanması şarttır. Turist nasıl olsa gelir. Kurvaziyer gemileri ile İstanbul’a gelen turistlerin ilk uğrak yeridir Kapalıçarşı. Geçen yıl yani 2015’te İstanbul’a 345 kurvaziyerle 100-734 yabancı turist gelirken bu yılın ilk dokuz ayında 45 gemi ile 3/8.363 yolcu gelmiştir. Bu azalma haliyle Kapalıçarşı esnafını etkilemiştir. Kapalıçarşı’da dükkan kapatma nedenlerinden biride kiraların çok yüksek olması, altın fiyatları ile doların baş döndüren artışlarını da hesaba katarsak sıkıntının bir noktada olmadığı görülmektedir. Bugün 110.868 metrekare alana yayıymış olan Kapalıçarşı’nın pek çok özellikleri de bulunmaktadır. Tarihi kayıtları inceleyecek olursak Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethettikten sonra beyaz atının üstünde ilk defa Aya Sofya’ya gitmiştir. Ayasofya’nın ne muhteşem bir yapı olduğunu bildiği için bu abide yapıyı korumak ve bakımını sağlamak için bir vakıf kurmak olmuştur. Bu arada Theodosius Meydanı adı ile bilinen yerde yine Bizans’tan kalan eski bir binanın yerine Bedesten yaptırmıştır. Çeşitli kumaşların satıldığı bu yere olan yoğun ilgi yeni çarşıların açılmasına sebep olmuştur. Kapalıçarşı’nın çekirdeği bu işyerini Cehavir veya İç Bedestenleri takip etmiştir. 1461’de Sultan Mehmet’in emri ile hizmete sokulan o zamanki Kapalıçarşı günümüzdeki çarşıdan büyük olup 4.399 dükkân (497 dolap emanet bırakanlar için yapılmış), 2 bin küçük dükkân, 10 mescit, 16 çeşme, 2 şadırvan, 1 sebil, 8 kuyu, 1 türbe, 1 mektep, 12 mahzen, 1 cami ile 24 işhanından ibaret bir yermiş. Cevahir Bedesteni adı ile bilinen bu yer 3400 metrekare alanı kaplamakta imiş. Sekiz sütün üzerine 15 kubbeli olarak yapılan Bedestenin duvarlarının kalınlığı ise 1,5 metre kalınlığında yapılmasının nedenleri çarşıda değerli mücevherlerin ve kıymetli kumaşların çalınmaması ve korunması içinmiş. İş yerinin bu kalın duvarlarına yerleştirilen ağır kasalara isteyenler değerli eşyalarını, mücevherlerini muhafızlar eşliğinde bırakmaktaymış. Yani bir zamanın banka hizmeti görür olması gibi. Hatta bu günlerde bu Bedestende, faizli ödünç para verildiği de bilinmektedir. Bu çarşının hareketli oluşundan cesaret alanlar ikinci bir bedesten yapılmasına karar verirler. Bursa’da ellerde dokunan ipekli ve pamuk karışımlı bir kumaş olan Sadal bezinin satıldığı çarşı yoğun ilgi görmüştür. 1651 yılında İstanbul’da çıkan büyük yangında kül olan iki çarşıda kullanılamaz hale gelmiştir. 1710 yılında Sultan 2. Mustafa döneminde tekrar yanan çarşı bu kez kâgir olarak kubbeleri tuğladan yapılmışsa da bu bedesten bir kez daha 1 Temmuz 1825 tarihinde alevlere teslim olmuştur. Çarşının kötü talihi bir daha acı yüzünü göstermiş 10 Temmuz 1894 tarihinde İstanbul’da taş üstünde taş bırakmayan küçük kıyamet olarak tarihi kayıtlara geçen deprem sonucu kullanılamaz hale gelmiştir. Yıllarca perişan olan esnafın yardımına bu seferde Abdülhamit Han elini uzatıp şahsi servetinden mağdurlara para vermiştir. Yine sultanın emri ile çarşının yeniden yapılması isteği üzerine dört yıllık bir süre içinde tamamlanarak hizmete sokulmuştur. Bugün bin bir çeşidi ile çarşı yine İstanbulluların alış-veriş yaptıkları bir merkez olarak hizmet vermeye başlamıştır. Yapıldığı ilk yıllarda üstü açık olup sarmaşık gülleri ile kaplı olan 16. Yılda isminin Çarşı-yı Kebir, yani büyük çarşı olarak bilinen bu bedestenlerin ünü Hindistan’dan, Mısır’a Yemen’den, batı ülkelerine kadar yayılmıştır. Bu diyarlardan İstanbul’a taşınan kıymetli mücevherler, kumaşlar, esans ve antika parçalar sayesinde bir ticaret merkezinden oluşan İstanbul, bugün olduğu gibi o yıllarda da göz kamaştıran bir şehir olarak herkesin ilgisini çekmiştir. Ülkemizi ziyaret eden turistin yüzde 90’ının mutlaka uğradığı bakıma alınmış çevresinde tehlike yaratan dükkanlar istimlak edilerek yıkılmıştır. Büyük çarşı en kısa zamanda yenilenmiş olarak tekrar turizme hizmet vermeye başlayacaktır. İstanbul’un silueti gün geçtikçe bozuluyor Çektiği şehir fotoğrafları ile tanınan Timurtaş Okan, her geçen gün İstanbul’un siluetinin bozulduğunu ileri sürerek “Muhteşem yapıları kapatan yüksek katlı binalar yüzünden gecekondular gökdelenli melez bir görüntünün İstanbul’a zarar verdiğini ileri sürmüştür.” Timurtaş, bu arada atölyesinde bu sanatın inceliklerini öğrenen 27 öğrencisi ile İstanbul’da çektikleri fotoğraflardan oluşan 54 parçalık resimlerini sergileyerek şekil değiştiren binaların özelliğini kaybeden yolların kaybolmaya mahkûm edilmiş hanların bu günkü durumlarını sergilemiştir. İlgi ile izlenen serginin ikinci bölümü de önümüzdeki günlerde gösterime sunulacaktır.