Cesedi nerede sorusuna cevap yok

►Kaşıkçı'nın 2 Ekim'de İstanbul'daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğuna girdikten sonra ortadan kaybolması ve cinayet iddialarının gün yüzüne çıkması uluslararası gündemin merkezine otururken, ABD Başkanı Trump konu hakkındaki ilk açıklamasını 9 Ekim'de yaptı. ►Kongre üyeleri, Muhammed bin Selman'ın bu cinayetin arkasında olduğu yönünde açıklamalar yaparken, Trump, Amerikan basını, uluslararası kamuoyu ve Türkiye'yi karşısına almak pahasına bin Selman'ı suçlamaktan kaçındı.

WASHİNGTON- Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetinin ardından 1 yıl geçmesine rağmen, cinayete karşı gösterilmesi gereken tavır konusunda ABD'de Donald Trump yönetimi ve Kongre arasındaki ayrışma sürüyor. Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesinin ardından geçen bir yılda, ABD'de Trump yönetiminin Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'a ve Riyad'a yönelik sert bir adım atmazken, Kongre üyeleri Trump'a bu konudaki baskıyı sürdürüyor. ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) ve BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (OHCHR) tarafından hazırlanan raporlarda, Suudi Arabistan yönetimi cinayetten açıkça sorumlu tutulmasına rağmen, Trump'ın "Suudi Arabistan ile güçlü ilişkilerini" koruması sıklıkla eleştiriliyor. Basında sık sık çıkan haberlerde Trump, "Muhammed bin Selman'ın avukatı olmakla" eleştiriliyor. Trump yönetimi ise Suudi Arabistan ile milyarlarca dolarlık silah anlaşması, İran'a karşı denge unsuru olması ve İsrail'le her alanda ittifak kurması gibi konular nedeniyle Suudi Arabistan ile ilişkilerini bozmak istemediğini dile getiriyor.Öte yandan Kongre ise ABD'nin Suudi Arabistan'a başta Yemen'deki iç savaş olmak üzere birçok konudaki desteğini kesmesi ve Kaşıkçı cinayetinin sorumlularına yönelik daha sert adımlar atması konusunda baskısını sürdürüyor. Washington'dan ilk tepki 1 hafta sonra geldi Kaşıkçı'nın 2 Ekim'de İstanbul'daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğuna girdikten sonra ortadan kaybolması ve cinayet iddialarının gün yüzüne çıkması uluslararası gündemin merkezine otururken, ABD Başkanı Trump konu hakkındaki ilk açıklamasını 9 Ekim'de yaptı. Trump, o günkü açıklamasında, Kaşıkçı'nın akıbeti hakkında, "Bu konuda endişeliyim. Bu konuda bazı oldukça kötü haberler var. Bu, hoşuma gitmiyor." ifadesini kullandı. Kaşıkçı cinayetine rağmen Trump, Suudi Arabistan'a sırtını dönmeyeceğinin işaretini ise bugünlerde verdi. 11 Ekim'de Trump, kayıp gazeteci Kaşıkçı bulunana kadar "Suudi Arabistan'a askeri yardımların kesilmesi" çağrılarına, "Böyle bir adım bizi yaralar." ifadeleriyle karşılık verdi. ABD’de Kongre üyeleri, yönetimi, Kaşıkçı konusunda adım atmaya çağırırken, en somut çıkış ise 11 Ekim'de Senato Dış İlişkiler Komitesinden geldi. Komite, yönetime, Kaşıkçı'nın akıbeti hakkında "Küresel Magnitsky İnsan Hakları Sorumluluk Yasası" kapsamında soruşturma açması talebinde bulundu. Ancak Beyaz Saray, Trump'ın bu mektuba cevap vermeyeceğini belirterek Senato'ya rest çekti. Trump, 13 Ekim'de Suudi Arabistan Kralı Selman ile telefonda görüştü ve Kaşıkçı'nın Suudi yetkililerce öldürüldüğüne yönelik iddialara ilişkin, "Eğer durum böyleyse bu bizi çok kızdırır. Yakın bir gelecekte elimizde bir yanıt olacaktır." ifadelerini kullandı. Takvimler 19 Ekim'i gösterdiğinde ise Trump, Kaşıkçı'nın akıbeti hakkında, "Eğer çok büyük bir mucize olmazsa onun öldüğünü kabul ediyorum. Bu, gelen tüm istihbaratlara dayanıyor." diye konuştu. Cinayetin ilk günlerinde Kaşıkçı meselesinde Kongre ile ortak çalışacağını sık sık yineleyen Trump, 24 Ekim'de, "Örtbaslar tarihindeki en kötü örtbastı. Her kim bunu düşündüyse kanımca başı belada. Ne yapacağımız noktasında kararı Kongre'ye bırakacağım ve umarım iki partinin de desteklediği bir karar olur." açıklamasını yaptı. Ancak Trump yönetimi ile Kongre, neredeyse tamamen zıt yönlere gitti. ABD yönetimi "stratejik ortaklığı" çöpe atamadı ABD Kongresindeki önemli Cumhuriyetçi ve Demokrat isimler her fırsatta Suudi yönetimine tepki gösterilmesi ve yaptırım uygulanması çağrısı yaparken Trump yönetimi, bu süreçte sorumluların belirlenmesi için gerekli adımların atılacağını ancak "ABD-Suudi Arabistan stratejik ortaklığının süreceğini" ifade etti.Kaşıkçı cinayetinin emrini Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın verdiği iddiaları iyice güç kazanırken, ABD yönetimi, 15 Kasım'da, Kaşıkçı cinayetinde rolü olduğu belirtilen 17 Suudi yetkiliye yönelik yaptırım kararı aldı. Ancak hem yaptırım listesine eklenen kişiler arasında Muhammed bin Selman'ın olmaması hem de yaptırımların görece hafif olması sıkça eleştirildi. Trump, istihbaratı görmezden geldi AP'ye, 17 Kasım'da konuşan üst düzey Amerikalı yetkili, "ABD'li istihbarat yetkilileri, Muhammed bin Selman'ın Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'yı öldürme emri verdiği sonucuna ulaştı." dedi. Washington Post gazetesi ise "ABD Başkanı Donald Trump'a Muhammed bin Selman'ın bu işin içinde olduğunun kanıtı gizlice gösterildi ancak Muhammed'in bu cinayetin emrini vereceği konusunda Trump'ın hala şüpheleri vardı." ifadelerine yer verdi. Trump, 20 Kasım'da yaptığı açıklamada, Amerikan istihbaratının Kaşıkçı cinayeti bilgilerini değerlendirmeye devam ettiğini belirterek "Muhammed bin Selman'ın bilgi sahibi olabileceğini" kaydetti. Trump, Kongre'nin Kaşıkçı konusunda farklı yöne gitmek isteyebileceğini, ABD'nin güvenliği ön planda olduğu sürece tüm görüşlere açık olduğunu bildirdi. Kongre üyeleri, Muhammed bin Selman'ın bu cinayetin arkasında olduğu yönünde açıklamalar yaparken, Trump, Amerikan basını, uluslararası kamuoyu ve Türkiye'yi karşısına almak pahasına bin Selman'ı suçlamaktan kaçındı.Bir grup Amerikalı senatörün 6 Aralık'ta Senato'ya sunduğu ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın Cemal Kaşıkçı cinayetinden sorumlu tutulmasını öngören tasarı, 13 Aralık'ta kabul edildi. Raporda Suudi Prens'e yer verilmedi ABD yönetiminin mart ayında yayımladığı İnsan Hakları Raporu'nda Kaşıkçı cinayeti kısmında Muhammed bin Selman'a yer vermemesi ise dikkat çeken bir diğer detay oldu. Bu dönemde gündeme gelen ve Beyaz Saray ile Kongre'yi karşı karşıya getiren bir diğer önemli nokta da ABD'nin Yemen'deki iç savaşta Suudi Arabistan'a verdiği destek oldu. Bu konuda birçok yasa tasarısı Kongre gündemine geldi. Trump, Washington'ın Yemen'de devam eden savaşta Suudi Arabistan'a verdiği askeri desteği kesmesini öngören bir yasa tasarısını nisan ayında veto etti. Trump, mayıs ayında ise Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi bazı ülkelere silah satışlarında Kongre onayını "baypas" eden acil durum yetkisini kullanmaya karar verdi. Trump, haziran ayında verdiği bir röportajda, Kaşıkçı cinayetinin "zaten herkes tarafından derinlemesine araştırıldığını" savunarak "İran bir günde çok sayıda insanı öldürdü. Orta Doğu'daki diğer ülkeler saldırgan. Eğer Suudi Arabistan'a bakacaksanız, İran'a bakın, adını anmayacağım diğer ülkelere bakın ve neler olduğunu görün." ifadelerini kullandı. Suudi Arabistan'ın ABD ile ticaret hacminin 450 milyar doları bulduğunu kaydeden Trump, " 'Suudi Arabistan ile iş yapmak istemiyorum' diyecek kadar aptal değilim. Bu arada eğer Suudiler bizimle iş yapmazsa ne yapacaklar? Gidip Ruslar ya da Çinlilerle çalışacaklar." dedi. Haziran ayında Japonya'daki G20 Zirvesi'nde Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile bir araya gelen Trump, burada Muhammed bin Selman ile "dostluk tablosu" çizerken, Kaşıkçı cinayetine ilişkin soruları yanıtlamaktan kaçındı.