AB ile mülteciler üzerine yapılan pazarlığın adını “Kayseri Pazarlığı” diye açıkladı Başbakan. İyi ki dili sürçüp “at pazarlığı” demedi. Hatırlanırsa, bu konuda müttefikimiz tarafından çok ayıplanmıştık. Gelelim, Kayseri pazarlığına: “Üç milyar ver, mülteci bende kalsın.” Kılıçdaroğlu’nun cevabı hazırdı: “6 milyar verelim, onlarda kalsın.” Vize işinde ise henüz netlik yok. Bakalım, bu “Kayseri Pazarlığı”nın sonu nereye varır. Övünmek gibi olmasın, bacanağım Kayserilidir. Hadi, adını da vereyim; Basri Kelek. Dürüst bir iş adamıdır. İzmir’de akaryakıt istasyonları var. Tanıyanlar, akaryakıtını onun istasyonlarından alırlar. İşi hilesizdir. Kayserilileri O’nun sayesinde yakından tanıdım. Buraya çok gidiş-gelişlerim, kalışlarım oldu. Çok dostlar edindim. Kayseri, belediyecilik açısından Türkiye’nin en modern şehirlerinden biri. Hatta, gecekondusu olmayan tek büyükşehir. Burada ve Türkiye’nin hemen her yerinde Kayserili iş adamlarının yarattığı özel sektör mucizelerini görürüz. Kayserililer zeki insanlar. Ticareti ve para kazanmayı çok iyi biliyorlar. Parayı seviyorlar. Sevdikleri için de iyi yönetiyorlar. Önce kendileriyle, sonra rakipleriyle yarışıyorlar. Seviyeli bir rekabet içindeler. Rekabetin, her şeyden önce dürüstlük gerektirdiğinin bilincindeler. Rekabeti dürüstlük içinde yapmadan müşteri kazanılamayacağını çok iyi biliyorlar. Bunu bildiklerinden; üretirken de, ticaret yaparken de dürüstlükten sapmıyorlar. Siz onun, eşeği boyayıp babasına sattığına bakmayın. Fıkra konusu olan bu olay, Kayserilinin pratik zekâsını anlatır. Türkiye’nin en meşhur, en zengin iş adamları onun bünyesinden çıkmıştır. Sabancılar, Bayraktarlar, Hattatlar, Boydaklar, Dedemanlar, Kadir Haslar. İş dünyasının biricik örgütü olan Odalar ve Borsalar Birliği’nin başkanı da Kayserilidir. Okumayanları, iş dünyasında mucizeler yaratır. Okuyanları ise, nadiren de olsa bi bakmışınız on birinci sıradan gelip başınıza dert olmuş.