Birsen GÜRDİL / Daha doğrusu hayvan sevmek bir meziyettir demek bence doru bir tanımdır. Diyeceksiniz ki kedileri sevmeyen var mı? Yani hayvanları sevmeyen var mı? Evet her şeyde olduğu gibi hayvanları da sevmeyen vardır. Bence bu duygudan yoksun insan biraz kusurludur. Ülkemizde maalesef bu dört ayaklıları sevmeyen pek çok insanın yarattığı insanlık dışı vahşetleri zaman zaman televizyon ekranlarına, zaman zamanda gazete sütunlarına konu olmaktan geri kalmamaktadır. Bu konuda örnekler pek çoktur. TV ekranlarına sarmaladıkları kedilerle, vicdanları hiçte sızlanmadan kameralara poz vermişler. Hatırlayacaksınız, Antalya’da cinsel tacize uğrayan kedi iyileştirildikten sonra taciz edilerek ölmüştü. Yine, birkaç gün önce TV kanallarında yer alan bir habere göre, bir kedinin ön ayaklarını çiğneyip kaçan sürücünün bu barbar davranışına bir tıp doktoru bir insana gösterilmesi gereken bütün maharetlerini göstererek ölmek üzere olan dünyalar tatlısı kediyi tekrar hayata döndürmüş. Ön ayaklarını operasyonla gövdesinden ayrılmış olan kedicik, insanoğlu utansın derecesinde arka iki ayakları ile yaşama tekrar dönmüştür. Görünüre göre kedide, onu sihirli elleri ile tekrar sıcak bir yuvaya kavuşturan doktorda memnundur. Kedilere, dolayısıyla hayvanlara yapılan eziyetlerin sonu bir türlü gelmemektedir. Elinde ruhsatsız tüfeği ormanlarda soyu tükenmekte olan canlıları acımasızca öldüren avcılar, güvercinlere zehirli yem verip pek çok güvercini hayattan koparan, ellerinde bıçakla kulakları kesilmiş köpeği önünde poz veren iki gencin bu girişimleri ne yazık ki yurdumuzda cezasız kalmaktadır. Neymiş efendim para cezası. Bu ceza onların ruhsal yapısını asla düzeltmeyeceği gibi toplum içinde kahraman edası ile dolaşmalarına sebep olacaktır. Yaşları küçükmüş, o suçu işlerken hiçte küçük değiller. Bu tip yaratıkların ileride insanı da kesmeyeceklerini kim garanti edebilir. Tutuklanıp, çocuk ıslahevinde psikolojik tedaviye tabi tutulması ve yaptığı işin ne derece insanlık dışı bir davranış olduğunu öğrenmesi gerekirdi. Ailesini uyarmalı ve Anne baba olmanın kolay bir görev olmadığını anlatmalıyız. Anneleri uslu durmayan çocuklara falancaya köylerim seninde kulaklarını keser diye hava basıyordur. Ağaç yaş iken eğilir diyelim. Biz yine yaşamamızın bir parçası olan ev dostumuz kedilere dönelim. Bugün yeryüzünde sayısız cinse mensup kediler bulundukları yerlerde sevecen insanlarla yaşamlarını rahat sürdürmektedir. Yüz yıllar boyu insanoğlu ile iç içe yaşamış olan bu can dostlarımız, bizde olduğu gibi dünyanın pek çok ülkesinde de sevilen, korunan, beslenen birer canlıdır. Özellikle İstanbul, kedisi bol bir kentimizdir. Her ne kadar evlerde beslenen kediler kadar sokaklarda her semtin belirli kedileri yine aç ve susuz bırakılmamaktadır. Yani kısacası İstanbullular kedileri çok sevmektedir. Başta Süper Star Ajda Pekkan olmak üzere pek çok tanınmış sanatçımız evlerinde kedi beslemeden büyük zevk almaktadır. Barış kedimiz şimdi huzurlu bir yuvada. Sırası gelmişken bir mültecide iç savaş sonrası mağdur olan Türkiye’de adı Barış olarak belirlenen bir güzel kedinin hikâyesini bilmem biliyor musunuz? Savaş travması yaşayan hayvanlardan biri olan Barış kediyi, Fırat Kalkanı Harekâtında görevli Uzman Çavuş Ömer Özkan, El Bab’taki operasyon sırasında enkazların arasında aç ve susuz korku içinde bitkin haldeki kedinin bu haline acıyarak beraberinde karargâha götürmüş ve adını da Barış koymuştur. Barış kedi bu yerde kalamayacağı için Uzman Çavuş, sosyal medya aracılığı ile istediği yardımına ilk koşan (Cahide) canlı Hayvan İyileştirme Derneği olmuş ve kedicik El Bab’dan Karkamışa oradan da 21 Şubat günü Gaziantep’e getirilerek dernek çalışanı Hamid Avar’a teslim edilmiştir. Hayvan sevginsin ne olduğunu kanıtlayan bu operasyondan sonra beş aylık Suriyeli bu tekir çocuk cerrahı Dr. Cengiz Bayram’ın şefkatli ellerine bırakılmıştır. Kedi seven bir toplumda uzak doğu dostumuz Japonlardır. Belki inanmayacaksınız ama başkent Tokyo’da sayısız kedi kafelerinin bulunması nedeniyle adı “Kedilerin Başkenti”ne çıkmış olan burada kedi sevenler gün boyu çalışmanın yanı sıra evlerinin darlığı yüzünden bu canlıları kalelerdeki kedileri severek gidermektedir. Kişi başına altı kedi düşen Aoshima Adası, dünya genelinde bir rekoru elinde tutmaktadır. Kedilere sonsuz sevgi gösterilen bir yerde Karadağ’ın Kotor kentidir. Bir kara kedi olarak şekillendirilmiştir. Belki size garip gelebilecek bir etkinlik ise, şehirde bulunan kedi müzesidir. Sayısız kedinin özgürce yaşadığı Kotor’da yaptığınız her alışveriş ve yediğiniz yemeğin belirli bir kısmı kediler için harcanmaktadır. Mayıs ayında 1955 yılından bu yana kedi severler tarafından düzenlenen Kedi Festivali, bu yılda Belçika’nın Ypern kentinde yapılacaktır. Organizasyona ilgi öylesine fazla oluyor ki şaşalı festivale halk, kedi, fare ve cadı kılığında katılmakta, kent süvarileri geçit yaparken kent orkestrası kedili melodiler çalmaktadır. Kedileri ile ünlü, kedi şehri yani Kuching Malezya’da Malay diliyle kedi şehri anlamına gelmektedir. Kuching kenti aynı zamanda Malezya’nın en temiz ir şehri olmasına rağmen adım başı dikilen kedi heykelleri ile tanınmaktadır. Öyle ki devasa bir kedi heykelinin ağzından dünyaca meşhur kedi müzesine girilmekte ve burada eski Mısırlılar döneminden kalma mumyalanmış kedi cesetleri görmek mümkündür. Kediler üzerine kurulmuş dinler ve bu dörtayaklıların üzerinde tarihi araştırmalar yürüten bir kuruluşunda bulunduğu bilinmektedir. Malezya’da kedi üzerine aklınıza ne gibi bir obje düşünürseniz düşünün onun mutlaka bir benzerini bulmak mümkündür. Kedi deyip geçmeyin bugün Londra’nın uluslararası üne sahip müzesini ve Sn. Peterburg’un dünyaca meşhur müzesini koruyan kadrolu kediler mevcuttur. Farelere ve çeşitli böceklere göz açtırmayan bu kediler müze yöneticileri için oldukça kıymetli yaratıklardır. Tarih boyunca Osmanlılar devrinde camilerde, bakkallarda, gıda depolarında farelere karşı kedi beslendiği bilinmektedir.