“Demokratik ve liberal bir hukuk sisteminde yer almıyorsanız, basını bir propaganda hâline getirebilirsiniz”

Gazeteciler Cemiyeti tarafından yürütülen ve Avrupa Birliği (AB) tarafından finanse edilen “Demokrasi için Medya/Medya için Demokrasi” programı (M4D) kapsamında, Ankara’daki Basın Evi’nde gerçekleştirilen etkinliğin konuğu, Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi  Dr. Muammer Ketizmen oldu. Ketizmen, “Basın ve İletişim Hukuku” konusunda katılımcıları bilgilendirdi Sultan Yavuz Gazeteciler Cemiyeti tarafından yürütülen ve Avrupa Birliği tarafından finanse edilen “Demokrasi için Medya/ Medya için Demokrasi” programı (M4D) kapsamında, Ankara’daki Basın Evi’nde “Basın ve İletişim Hukuku” konulu bir sunum gerçekleşti. Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi  Dr. Muammer Ketizmen’in yaptığı sunumda, katılımcılar basın ve ifade hürriyeti, internet ve erişim engeli, Türk Ceza Kanunu’ndaki ilgili maddeler ve Anayasa Mahkemesi’nin konuya ilişkin kararları gibi konularda bilgilendirildi. Etkinliğin açılış konuşmasını yapan M4D Proje Koordinatör Yardımcısı Seva Ülman Erten,  Dr. Muammer Ketizmen hakkında bilgi vererek, Ketizmen’in 1998 ile 2009 yılları arasında araştırma görevlisi olarak Ankara Hukuk Fakültesi’nde görev yaptığını, 2009 ile 2010 yılları arasında öğretim görevlisi olarak Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde çalıştığını ve 2010 yılından bu yana da Yrd. Doç. olarak aynı okulda görev yaptığını kaydetti. İdari görevlerde de yer alan Ketizmen’in, Hacettepe Üniversitesi’nde Hukuk Müşavirliği, aynı okulda Adli Bilişim Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürlüğü, Hukuk Fakültesi Dekan Yardımcılığı, Etik Komisyonu üyeliği ve fakültenin Sorumlu Yazı İşleri Müdürlüğü görevlerinde bulunduğunu aktardı. Daha sonra sunumuna başlayan Muammer Ketizmen, basın ve iletişim hukukunun çok boyutlu olduğunu, ancak bu kavramlarla birlikte akla ilk gelenin cezalandırma sistemi olduğunu belirtti. Ketizmen, “Sadece cezalandırma da değil, ceza tehdidi ile süreci başlatırsınız, sonuçta gazeteci ceza almasa da, iki yıl boyunca avukat bulmakla ve duruşmaya gitmekle uğraşır. Hakkında yakalama kararı da çıkartılabilir” dedi. Siyasal iktidarla basın arasındaki mücadelede ceza hukukunun çok etkin bir araç olduğunu kaydeden Ketizmen, burada şiddeti kullanma ölçütünün de değiştiğine dikkat çekti. Basın hürriyeti kavramını kabul edebilmek için çoğulculuk ve demokrasi gibi kavramların yer aldığı modern hukukun ön kabullerinin gerekliliğine işaret eden Ketizmen şöyle konuştu: “Demokrasinin en önemli özelliği de karşı tarafın görüşlerinin ortaya atılması ve siyasal iktidar, idare gibi kamuyu ilgilendiren konuların her zaman tartışılabilir olmasıdır. Fakat siz demokratik ve liberal bir hukuk sisteminde yer almıyorsanız, basını bir propaganda hâline getirebilirsiniz. Tek ağızdan haberin yayılması ve aynı manşetin tüm gazetelerde yer alması gibi...” “Sorun, ifade özgürlüğünün nasıl kullanılacağı yönündedir” Ketizmen, basın ve iletişim konusunda temel başlığın ifade hürriyeti olduğunu belirterek, Anayasa, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Basın Kanunu, TRT Kanunu, Türk Ceza Kanunu ve internetle ilgili olarak 5653 Sayılı Kanunu gibi pek çok mevzuatın bu konuya dâhil olduğunu vurguladı. Temel sorunun ifade özgürlüğünün nasıl kullanılacağı yönünde olduğunu kaydeden Ketizmen, şunları söyledi: Temel olarak  ifade özgürlüğünün sınırları üzerinden yol almak gerekir. Ifade hürriyeti, düşünce hürriyeti, bunu açıklama hürriyetidir. Gazete bir ifade ediliştir zaten. Burada AYM standardı şudur; halkın fikirlere ulaşabilmesinde demokratik, çoğulcu bir toplumun faydası vardır çünkü yönetilenler olarak siyasal iktidarın ne yapıp ettiğini bilerek, düzgün ve akılcı kararlar alabilmesi için bunları dikkate alması gerekir.  Anayasa’nın 25. maddesinde düşünce hürriyeti, 26. maddesinde ise ifade hürriyeti yer alır. Anayasa’da bu hakların tamamı tanınır, ancak hukuk metni olarak önemli olsa da, o metin kendi kendine konuşmaz, metinleri konuştururlar. Aynı metin birden fazla yoruma yol açacak şekilde değişir. Hangi yorumun olduğu kişilerin tercihi değil, hegemonyanındır. Tek kural, bin yorum vardır, tıpkı kutsal kitaplardaki gibi. Türkiye’de ifade özgürlüğüne vurgu yapılıyorsa, orada ideolojik bir değişiklik vardır, sadece metin üzerinden gitmek başarı getirmez.” “Basın, kamunun bekçi köpeğidir” AİHM kararlarının Türkiye için önemli olduğunu hatırlatan Ketizmen, bunun en önemli nedeninin yeniden yargılmayı beraberinde getirmesi ve Avrupa’nın standartlarına bakış açısı geliştirmek olduğunu söyledi. Bu bağlamda “Basın, kamunun bekçi köpeğidir” anlayışının benimsendiğini belirten Ketizmen, “Dolayısıyla, kamunun korunması gerekiyorsa, özgür basına ihtiyaç vardır. Bunu yaparken de AİHM ifade özgürlüğüne vurgu yapar” dedi. Basın özgürlüğü ile birlikte özel hayatın korunmasının da gündeme geldiğini ifade eden Ketizmen, “Mesela siyasal iktidarla ilgili haber yapıyorsanız, koruma alanı genişler. Kişilerin şöhret ve özel hayatları gündeme gelir, normal vatandaşların daha geniş bir koruma alanı varken, kişi popülerleştikçe özel hayatını korumak da zorlaşır. Fakat ne kadar yukarı çıkarsanız, kendinizi o kadar korumak durumunda kalırsınız, tıpkı Osmanlı padişahları gibi… Basın özgürlüğünü korumanın en iyi aracı basındır ve AİHM bu nedenle maksimum korumayı sağlamak ister” diye konuştu. Üstün kamu yararının kriter olduğunu belirten Ketizmen, “Bu yarar gözetildiği için kişiyi cezalandırmaz. Eleştirel açıklamalar suç oluşturmaz, eleştiri çoğulcu demokraside temeldir, gelişmenin bir parçasıdır” dedi. Gazetecinin başkasını provake edebilecek yazılar yazabileceğini, değerlendirmeye tabi tutma hüviyetine sahip olduğunu kaydeden Ketizmen, “Şiddeti övmeyeceksiniz, nefret söyleminde bulunmayacaksınız, isyana teşvik etmeyeceksiniz, güncel olacaksınız… Bunun dışında söyledikleriniz, birilerinin hoşuna gitmese de, kışkırtıcı da bulunsa, kamu yararı gözetilerek ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilir” dedi. Haber kaynaklarının korunmasının 10. madde kapsamında yer aldığını söyleyen Ketizmen, “Mahkeme, gazetecilik kaynaklarının korunmasının basın özgürlüğünün temel şartlarından biri olduğunu belirtmiştir. Ben bir şekilde haberdar olmak isterim o yüzden açıklnaması habercilik açısından önemli der” ifadesinde bulundu. “İnternet, özgürlükten çok denetim altında” İnternetin 1998 yılından sonra Türkiye’de yaygınlaştığını kaydeden Ketizmen, ilk dönem özgürlük olarak anılan internetin, günümüzde sıkı denetim altına alındığını söyledi. İnternetin ifade hürriyetinin her türlü koruma hakkından faydalandığını belirten Ketizmen, yayın engeli ve erişim engellerinin yaygınlaştığını kaydetti. İnternetle ilgili 5651 No’lu yasadan söz eden Ketizmen, “Erişim yasaklarının istisna olmadığını görürsünüz ve engellemenin anayasal bir güvencesi de yok. Türkiye’de ilk kez bir blog Atatürk aleyhine yayını nedeniyle kapatılmıştı. Hatırlarsanız, bir dönem Youtube’a da giremiyorduk. AİHM daha sonra siyasi söylemlere erişimi engellemek olarak değerlendirmişti. İnternet de, AYM’de ifade özgürlüğü kapsamında değerlendiriliyor ama geleneksel basın gibi yayın yaptığında… Yani bir haber portalı ile bir alışveriş sitesi aynı koruma hakkına sahip değil” dedi.
Editör: TE Bilisim