Dr. (E) Tuğamiral Ergun MENGİ Aradan geçen 46 yıl sonra, aslında sorulacak soru “Kıbrıs’ta sorun var mı?” olmalıdır. 1914 yılında Kıbrıs’a alan İngiltere; 1960 yılındaki Bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımış ve 1960’dan itibaren İngiltere’nin Kıbrıs sorunu kalmamıştır. Rum tarafından bakıldığında sorun 1964 yılında çözülmüştür. Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Makarios 30 Kasım 1963’de, anayasanın değişmez maddelerini, Başkan Yardımcısının (Dr. Fazıl KÜÇÜK) veto hakkının kaldırılması, Temsilciler Meclisinde ayrı ayrı çoğunluklarla karar alınması yerine kararların basit çoğunlukla alınması ve ayrı belediyelerin ortadan kaldırılması gibi maddeleri değiştirmek istemiştir. Türkiye’nin değişiklikleri kabul etmeyeceğini bildirmesi üzerine Makarios değişiklikleri ötelemiştir. Ancak, Rumlar 21 Aralık 1963’te Türklere karşı katliama başlamışlardır. 24 Aralık 1963 tarihinde Kanlı Noel olarak adlandırılan saldırılar sonunda 364 Kıbrıs Türkü şehit edilmiştir. Kanlı Noel’de Kıbrıs Türk Alayında görevli Tbp. Bnb. Nihat İlhan’ın 23 Aralık 1963 gecesi Lefkoşa Hastanesi’nde hamile bir Rum kadının ameliyatı ile meşgulken (http://www.haberhurriyeti.com/doktor-binbasi-nihat-ilhan-45112.html) evinin banyo küvetinde eşi Mürüvet İlhan ve çocukları Murat, Kutsi ve Hakan katledilmiştir. Kıbrıs Cumhuriyeti 30 Kasım 1963 tarihinde sadece Rum milletvekillerinin oyları ile Anayasası’nı değiştirmiş ve Kıbrıslı Türkleri azınlık statüsüne düşürmüştür. BM Güvenlik Konseyi (ABD, Sovyetler Birliği, Çin, İngiltere ve Fransa) 04 Mart 1964 tarihinde oybirliğiyle Kıbrıs Cumhuriyeti Hükümetini, adanın yetkili hükümeti olarak, de facto tanımıştır. 04 Mart 1964 tarihinde Kıbrıslı Rumlar için de sorun bitmiştir. Görülmektedir ki ABD ve diğer Batılı Ülkeler, Kıbrıslı Türklerine uygulanan insanlık dramına rağmen, stratejik önemi haiz Kıbrıs’ı Türklerle paylaşmak istememektedir. 1967’den itibaren devam eden Rum katliamları sonrası, 15 Temmuz 1974 tarihinde, Yunanistan adayı kendisine bağlamak amacıyla, EOKA-B örgütünün lideri Nikos Sampson ve Kıbrıs Yunan Alayına Makarios’a karşı darbe yaptırarak Ada’da yönetimi ele geçirmiştir. Bu tarihte Yunanistan için de Kıbrıs sorunu bitmiştir. Yunan darbesinden sadece beş (5) gün sonra 20 Temmuz 1974 tarihinde, Türkiye, Barış harekâtı icra ederek Ada’nın bugünkü haritasını çizmiştir. 1974 Barış Türk Barış harekâtıyla, sadece Türkler için değil, tüm taraflar için Kıbrıs sorunu bitmiştir. Ada, bu tarihten sonra, kimsenin hayal dahi edemeyeceği bir barış ortamına girmiştir. BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın Birleşik Kıbrıs Planı 24 Nisan 2004 tarihinde halkoyuna sunulmuş ve Kuzey Kıbrıs plana  % 65'le “evet” derken¸ Güney Kıbrıs  % 75 ile “hayır” demiştir. Kıbrıs’ın tam üyeliğini Annan Planının kabulüne bağlayan AB, Rumların hayır oyuna rağmen, 01 Mayıs 2004 tarihinde Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tüm adayı temsilen AB’ye almıştır. Dünyada BM Barış Gücünün (BMBG) bulunduğu tüm çatışma alanları kan gölü içindeyken, 46 yıldır Ada’da çatışma yoktur. Adadaki bu barış ortamı, BMBG’nin değil, KTBK’nın başarısıdır. Mevcut durum her iki taraf halkı tarafından kabul edilmiştir. Yeni bir yönetim, yeni bir yapı ve hatta yeni bir evlilik dahi bazı riskler içerir. BM ve batılı devletler hariç, Rum ve Türk halkı bu riskleri almak istememektedir. Kıbrıs’ın Türk ve Rum vatandaşlarından 50 yaşından genç olanlar, Birleşik Kıbrıs’ın nasıl olduğunu dahi hatırlamamaktadır. Darbeleri, katliamları, göçleri yaşamamışlardır. Uluslararası camia, 46 yıllık huzur ve barış ortamını görmemezlikten gelemez ve mevcut barışı çöpe atamaz. Kıbrıs, barış ödüllerine aday olmaya hazır bir huzur adasıdır. Çözüm, hâlihazırdaki mevcut statüdür. Yunanlıların 1974 darbesine karşı sessiz kalan uluslararası camia, yanlışlarından vazgeçerek, modası geçmiş çözüm arayışlarına son vererek, KKTC’ni tanıyarak mevcut barış ve huzur ortamını tescil etmelidir.