İSTANBUL - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Eğer siz hem darbelerden şikayet edip hem darbe hukukunu tahkim ediyorsanız sizin darbeciden bir farkınız yok, aksine darbecilerden daha ağır bir suç işliyorsunuz. Parlamentonun, anayasanın askıya alındığı bir süreçten geçiyoruz. Bir ülkede yasama, yargı ve yürütme bir kişinin kontrolüne girerse o ülkede felaket olur." dedi. Yenikapı Avrasya Gösteri ve Sanat Merkezinde gerçekleştirilen "Adım Adım İktidara Projesi Tanıtım ve İlk Eğitim Toplantısı"nda konuşan Kılıçdaroğlu, İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi'nin, birlikte yaşama iradesini en güçlü şekilde ortaya koyan, farklılıkları zenginlik görüp bu zenginliği büyüten, ayrışma aracı değil birleşme aracı olarak görme iradesini ortaya koyan bir metin olduğunu söyledi.CHP'nin "hep eleştirdiği ve çözüm üretmediği" yönündeki eleştirileri hatırlatan Kılıçdaroğlu, bu eleştirileri yapanlara bu beyannamenin verilmesi gerektiğini söyledi. Şimdi bu hedefleri hayata geçirmek için çaba harcamak zorunda olduklarının altını çizen Kılıçdaroğlu, "CHP, Türkiye Cumhuriyeti'nde değişimin ve dönüşümün en büyük adresidir. Bunu büyük bir özgüvenle söyleyeceksiniz çünkü bir gerçeği ifade ediyorsunuz." diye konuştu.Parti içinde "Akıl akıldan üstündür" anlayışıyla her kararı tartıştıklarını anlatan Kılıçdaroğlu, sorunları da yaşayanlara sorarak çözüm ürettiklerini dile getirdi. Gençlere yönelik anket çalışmaları CHP Lideri Kılıçdaroğlu, nüfusun yarısından fazlasının genç olduğunu belirterek, "Taşı sıksa suyunu çıkaracak gençler ordumuz var." dedi. Gençlerin, İkinci Yüzyıla nasıl baktığının anlaşılabilmesi için yapılan bazı anket çalışmalarını örnek gösteren Kılıçdaroğlu, Mayıs 2020'de gençlere, "İmkanınız olsa yurt dışına yerleşip orada yaşamak ister misiniz?" sorusunun sorulduğunu hatırlattı. Bu soruya, gençlerin yüzde 62,5'inin "Evet" yanıtını verdiğini aktaran Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: "AK Partili gençlerin de yüzde 47,3'ü, 'Evet imkanım olsa ben Türkiye'den ayrılır yurt dışına giderim.' diyor. Önümüzdeki ciddi tehlikeyi görüyor musunuz? Bizleri televizyonları başında, radyolarında, sosyal medya hesaplarından dinleyen vatandaşlarım acaba bu gerçeği görüyor mu? Bir ülkenin gençliği, bir yüzyılı yaşamış bir gençlik, ikinci yüzyıla girerken, 'Ben bu ülkede değil de başka bir ülkede yaşamak istiyorum.' diyor. Hani sayıları yüzde 10-20 olsa tamam da eğer yüzde 62,5 ise oturup düşünmemiz gerekiyor. Bu dediğim mayıs anketi. Eylül anketi, şu soru soruluyor: 'Size kalıcı olarak başka bir ülke vatandaşlığı verilirse Türkiye'yi terkedip, o ülkeye yerleşmeyi düşünür müsünüz?' 'Evet terk ederim, giderim.' diyenlerin oranı yüzde 64. Gençlerin yüzde 64'ü 'Ben vatandaşlık verilirse Türkiye'yi terk ederim gider o ülkede yaşarım.' diyor. Gençlerin sadece yüzde 14'ü 'Hayır ben kendi ülkemde kalırım.' diyor. Yüzde 22'si ise kararsız ya da cevap vermiyor. Soru şu: Türkiye'nin gerçek anlamda beka sorunu ne? Bir ülke kendi gençliğini kaybederse, bir ülkenin gençlerinin yüzde 60-70'i 'Ben Türkiye'de değil başka bir ülkede yaşamak istiyorum.' derse Türkiye'nin beka sorunu nedir o zaman? Kaç siyasetçi bunu düşünüyor acaba? Kaç yurtsever, vatansever bunu düşünüyor acaba? Bayrak için, vatan için mangalda kül bırakmayanlar bu gerçeği görüyorlar mı acaba? İkinci Yüzyıla, gençlere nasıl bir tablo bıraktıklarının farkındalar mı acaba? Emin olun farkında bile değiller. İşte beka sorunu budur." İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi'nin "gençleri Türkiye'de tutma beyannamesi" olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, bu gençlere "Sizin arzuladığınız her demokratik kuralı Türkiye'ye getireceğiz." sözünü verdiklerini dile getirdi. Bu beyannamenin gençlere çok iyi anlatılması gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: "Bir genç düşüncesini özgürce ifade edemiyorsa bir genç baskı altındaysa 'Şöyle konuşursam beni hapse atarlar, düşüncemi ifade edersem kamuda göreve almazlar, düşüncemi açıklarsam beni derhal sürgün ederler.' anlayışı gençleri 'Ben Türkiye'den ayrılmak istiyorum.' noktasına taşıyor. Ülkeyi yönetenler bunun farkında değil. Ülkeyi yönetenlerin büyük bir aymazlık içinde olduğunu da belirtmemiz gerekiyor. Hayattan kopuk, gençlerden kopuk, yaşamdan kopuk, sorunlardan kopuk, kendisini saraya hapsedip bütün dünyası saray olanların Türkiye'nin sorunlarını çözme kapasitesi yoktur. Olamaz da zaten. Eşyanın tabiatına aykırıdır." CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, beyannamenin birinci maddesinin "Yeni bir anayasa ve güçlü bir demokratik parlamenter sistem." dediğini aktardı. CHP Lideri Kılıçdaroğlu, yargı sistemiyle ilgili de şu değerlendirmede bulundu: "İflas eden bir yargı sistemiyle karşı karşıyayız. Her şey aklıma gelirdi de yargı sisteminin bu kadar köreleceği hiç aklıma gelmezdi. Çünkü yargıçlar en azından hukuk fakültesi mezunudur, hukuk kitapları okumuşlardır, hukukun temel kurallarını bilirler, dolayısıyla bu kadar körelmez, bu kadar çürümez diyordum. Her şey çürüyebilir ama yargı çürümez. Çürüme olursa da süratle telafi edilir ve gereği yapılır. Yargının kendi içinde bir iç dinamiği, bir öz denetimi de var. Alt mahkeme, üst mahkeme, vesaire diye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine kadar uzanan bir zincirimiz var. Ama alt mahkeme en üst mahkemenin, 'Anayasa Mahkemesinin verdiği karar beni bağlamaz.' diyorsa 'Ne demek Anayasa Mahkemesi?' diyorsa işte çürüme oradan başlıyor, adaletsizlik oradan başlıyor, hukuksuzluk oradan başlıyor. Nasıl bir felaketle karşı karşıya olduğumuzun bilinmesi lazım." Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: "İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi topluma şu mesajı veriyor: Bir 'Biz hukukun üstünlüğüne ve vicdani kanaatine göre karar veren bir mahkeme değiliz.' diyor. 'Hukukun üstünlüğü ve vicdani karar bizde yok, böyle bir şey beklemeyin bizden.' diyor. Topluma verdiği birinci mesaj bu. İkinci mesaj şu: 'Böyle olmadığımız için de anayasa ve yasalar bizi bağlamaz, biz gücümüzü anayasadan değil, saraydan alıyoruz.' Doğru mu? Doğru. Anayasanın ilgili maddeleri çok açık. 'Anayasa Mahkemesinin kararları yürütme, yasama, yargı, idare, herkesi bağlar.' diyor. Açık. 'Bağlayabilir.' demiyor, 'Bağlar.' Bitti." İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin, "Milletvekilinin yeniden dokunulmazlık kazanması da bizi bağlamaz. Biz yasama organının üyesini Anayasa Mahkemesinin kararına rağmen yargılayıp mahkum ederiz." dediğini savunan Kılıçdaroğlu, şunları ifade etti: "Ne demek dokunulmazlık? Ben zaten anayasaya uymuyorum. Milletvekili yeniden dokunulmazlık kazanmış, ben buna uymam. Saraydan talimatı aldım, gereğini yapacağım, Türkiye Büyük Millet Meclisi ne derse desin milletvekilini yargılayacağım ve mahkum edeceğim' diyor. Şöyle bir mesajı daha var örtülü: 'Bizi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı dahi eleştiremez.' Yasama dokunulmazlığı olan bir milletvekilinin yasalara aykırı olarak yargılanmasına itiraz etmesi gereken ilk kişi Meclis Başkanı'dır. Meclis Başkanı'nın sesi çıkıyor mu? Çıkamaz. Çıkmaz da zaten. Talimatı nereden alır? Tıpkı 14. Ağır Ceza Mahkemesi gibi o da talimatı saraydan alır. 'Bizim anayasayı ihlal etmemiz, Anayasa Mahkemesinin kararlarına uymamamız Hakimler ve Savcılar Kurulunca sorgulanamaz.' Çünkü Hakimler ve Savcılar Kurulu da talimatı saraydan alıyor. Doğru mu? Doğru. 'Anayasa Mahkemesinin verdiği karara ben uymuyorum.' diyor. Hakimler ve Savcılar Kurulundan bir tepki gördünüz mü? Hayır. Niçin? Onlar da talimatı saraydan alıyor." Bazı olaylarda Hakimler ve Savcılar Kurulu'nun çok hızlı harekete geçtiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Bir saat içinde toplanıp, karar aldıklarını da biliyorsunuz herhalde. Anayasanın askıya alındığı bir kararı görmezlikten gelen bir Hakimler ve Savcılar Kurulu var. 'Biz hukuk devletinin değil, şahsın devletinin hakimleriyiz. Saraya yaptığımız hizmetler dolayısıyla üst makamlara atanmayı bekliyoruz.' Büyük bir hizmet. Anayasayı gözardı ediyorsunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisini gözardı ediyorsunuz. Hepsini bir tarafa itiyorsunuz, saraydan aldığınız talimatın gereğini yapıyorsunuz ve şimdi diyorsunuz ki 'Ben artık üst makamlara, Anayasa Mahkemesi üyeliğine, Yargıtay üyeliğine atanmayı hak ediyorum.' diyorsunuz ve böyle bir beklenti içinde karar veriyorsunuz. Adaletin olmadığı yerde devlet yoktur. Devletin dini adalettir. Adaleti yok ederseniz devleti yok edersiniz, insanlığı, kainatı, ekosistemi yok edersiniz. Çünkü doğanın da ağacın da ormanın da kurdun, kuşun da adalet hakkı vardır. Siz adaleti yok ediyorsunuz." şeklinde konuştu.