HABER MERKEZİ - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ayasofya'daki cuma hutbesinde lanet okuyan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'a sert tepki gösterdi. Kılıçdaroğlu, "Mustafa Kemal Atatürk olmasaydı o camilerin hiçbirisinde ezan okunmazdı. Tarihi bilmeden, kin ve öfke ile belli koltuklara oturursanız, o koltuklara layık değilsiniz demektir. O koltuğu kirletiyorsunuz" dedi. Hafta sonu gerçekleşen 37. CHP Olağan Kurultayı’nda altıncı kez genel başkan seçilen Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında konuştu. ATATÜRK OLMASAYDI EZAN OKUNMAZDI Kılıçdaroğlu, konuya ilişkin şunları söyledi:  "Bizim en büyük ortak değerlerimizden biri Mustafa Kemal Atatürk'tür, Cumhuriyet'i kuranlardır. Tarihi bilmeden, kin ve öfke ile belli koltuklara oturursanız, o koltuklara layık değilsiniz demektir. Haddinizi aştığınızı bileceksiniz. Atatürk 13 Ağustos 1923’de TBMM açılış konuşmasında diyor ki: “Her gün Ayasofya’ya hac asıp gözdağı vermeleriyle hassas duygularımız incindi.” Bunu biliyorlar mı? O kişi bilmeli Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları olmasaydı bugün o camilerin hiçbirisinde 5 vakit ezan okunmazdı. Bunu biliyor musun sen? Siz kalkıyorsunuz, bir din insanına asla yakışmayacak lanet sözcüğü kullanılır mı? Birlik, beraberlik varken. Belki lanet sözcüğünü Erdoğan için kullanmış olabilir onu da söylesin. Ona rağmen bu sözcüğü bir din adamının kullanması asla doğru değil. Dua okunur, okusaydın o zaman. Bunlar liyakatin de ne olduğunu bilmiyorlar. Gerçeğin de ne olduğunu bilmiyorlar. O koltuğun kendisine paye vereceğini sanıyorlar. Siz sadece o koltuğu kirletiyorsunuz." Kimse umutsuzluğa kapılmasın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Kimse umutsuzluğa kapılmasın. Önümüzdeki süreç parlak bir süreç. Yeter ki sandığı koysunlar. Koyarlar mı? Bilmiyorum. Bir kişi karar verecek olan. Cesareti varsa sandığı koyar ve herkes boyunun ölçüsünü alır." dedi. Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, bugün bu dönemin son grup toplantısı olacağını, Parlamentonun tatile gireceğini belirterek, milletvekillerine yaptıkları çalışmalar dolayısıyla teşekkür etti. Özellikle pandemi sürecinde bütün engellemelere rağmen tarih yazan, mücadele veren, engelleri şikayet etmeden aşan belediye başkanlarına hemen hemen her ortamda bir tarih yazdıkları için teşekkür ettiğini aktaran Kılıçdaroğlu, "Elbette ki bunun arkasındaki güç CHP'lilere aittir, yani hepimize aittir." diye konuştu. Pek çok evde tencerelerin yeteri kadar kaynamadığını, ciddi sorunlar olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Ancak bunlar geçici çünkü biz bu sorunları nasıl ve kimlerle çözeceğimizi topluma umut vererek anlatmaya çalıştık ve anlattık. Kimse umutsuzluğa kapılmasın. Önümüzdeki süreç parlak bir süreç. Yeter ki sandığı koysunlar. Koyarlar mı? Bilmiyorum. Bir kişi karar verecek. Cesareti varsa sandığı koyar ve herkes boyunun ölçüsünü alır." değerlendirmesini yaptı. "Zaman zaman grup toplantılarında annelerden söz ederiz. 800 haftadır bir grup anne evlatlarını arıyor. Nerede kayboldu onların evlatları? Asıl soru bu." diyen Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti: "Güvenlik güçleri tarafından göz altına alındılar, tutuklandılar. Bir süre sonra hiç kimse bunlardan haber alamadı. Anneler o yetiştirdikleri çocuklarına ne olduğunu araştırın diyorlar. 800. haftada bir karanfil bırakmak istediler. 'Evlatlarımızın öldüğünü, katledildiğini biliyoruz ama mezarı nerede? Gidip başında bir Fatiha okuyayım.' diyorlar. Bunu bile çok gördüler. Bir karanfil bırakıp 'evladım nerede?' diyen annenin sesini duymayanlara ben insan demem. Bu anne birisini mi dövdü, birisine mi kızdı mı, hayır. Hiç birisine bir şey yapmadı. 'Evladım nerede?' diyor. Dönemin başbakanı Erdoğan bunları davet etti, gayet güzel, etmeliydi, etti, onları dinledi. Hani faili meçhuller olmayacaktı. Faili meçhullerin üzerine gitmek gerekiyordu. Bir insanın hayatı bu kadar ucuz olamaz. Berfu Ana... Oğlunun mezarının nerede olduğunu bilmeden Berfu Ana hayatını kaybetti. Berfu analara ne diyeceğiz? Bu olayı bir siyasi gözlükle analiz etmek kadar yanlış bir şey yoktur. Eğer insana saygı duyuyorsak, devletin itibarını korumak istiyorsak, devlet her vatandaşına eşit yaklaşır diyorsak cumartesi annelerinin sesini dinlemek zorundayız. Bazen 'Cumartesi annelerini söyledin Diyarbakır'da da anneler var...' diyorlar. O anneler de mübarek annelerdir. Onların da evlatları var ama o evlatların terör örgütlerine gitmesini kim sağladı, o ortamı kim sağladı, sorumlu kim? Anneler arasında hiçbir ayırım yapmıyoruz. Devleti yönetenlerin annelerin sesini dinlememesi kadar acı bir şey yoktur. Devleti yönetenlerin oturup bir daha düşünmeleri lazım. Gitsinler o anneler Galatasaray meydanında otursunlar. Bir ayıbı dünya görmesin diye izin vermiyorlar. Bir karanfil bırakmak engelleniyorsa, o ülkede demokrasinin olmadığını, hak aramanın olmadığını, hak arayanların coplandığını bütün dünya görüyor. Bizi üzen bu tablo."