CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, şehit ve gaziler arasındaki farklılığı ortadan kaldıracak kanun tekliflerini TBMM Başkanlığına sunacaklarını belirterek, "Sayın Binali Yıldırım'a çok açık ve net çağrıda bulunuyorum. Bu kanun teklifini ortak imzayla parlamentoya getirelim. Şehitler arasında yapılan bu ayrımı, ayıbı hep birlikte kaldıralım." dedi. Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grubu'nda yaptığı konuşmada, geçen hafta 17 işçinin, iş kazasında hayatını kaybettiğini belirterek, 17 fidan gibi çocuğun evine ekmek götürmek için zor koşullarda mücadele ettiğini, alınteri, emekleriyle çalıştığını ifade etti. Yaşamını yitiren işçilere Allah'tan rahmet dileyen Kemal Kılıçdaroğlu, bir taraftan iş kazası haberleri öbür taraftan şehit haberleri geldiğini anımsatarak, Tunceli'deki çatışmada 2 askerin, Suriye'de askerlerin şehit edildiğini, "Evlere ateş düştüğünü" kaydetti. Kılıçdaroğlu, 2002'de ülkede terör, acı ve gözyaşı olmadığını vurgulayarak, "Ne oldu da 14 yılda binlerce gencimizi şehit verdik, binlerce gazimiz oldu. Bir PKK belası vardı, şimdi IŞİD, arkasından FETÖ çıktı. Bu ülkeyi kim, hangi güç yönetiyordu? Bu ülkeyi felaketin eşiğine kimler getirdi? Bunları hangi kimlikten, inançtan olursa olsun her vatandaşın kendi vicdanına sormasını istiyorum." diye konuştu. "Ağlayan anneler arasında fark gözetilebilir mi? CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, teröre karşı olduklarını, bunu da lafla değil, inanarak söylediklerini belirtti. Terörle mücadele konusunda ne isteniyorsa, her türlü desteği vereceklerini söylediklerini anımsatan Kılıçdaroğlu, "Terörü bitiremediler, çünkü Türkiye'yi yönetemiyorlar." dedi. Geçen hafta, "Şehitler arasında ayrılık, gayrılık olmasın. Doğru olmaz, 15 Temmuz şehitleri ve diğer şehitler gibi bir ayrım ihanettir" dediğini anımsatan Kılıçdaroğlu, bunun üzerine Milli Savunma Bakanlığının, "Hiçbir ayrım yapmıyoruz" diye açıklamada bulunduğunu, ancak "Bal gibi de ayrım yapıldığını" savundu. Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bir yönetim, ülkeyi yönetenler şehit ve gazilerimiz arasında ayrım yapıyorsa o hükümet, Türkiye'yi bölen, bölücü hükümettir. Şehidin anneleri arasında fark var mı, ağlayan anneler arasında fark gözetilebilir mi, gencecik evladını toprağa veren baba diğerinden farklı düşünülebilir mi? Bu açıklamayı yaptık, başta havuz medyası koro halinde bize saldırdılar. 'Kılıçdaroğlu yanlış söylüyor.' Kılıçdaroğlu, ağzından çıkan her lafı ölçüp tartıyor. Bunlar iktidara geldiğinde, 'bedelliden elde edilecek gelir şehit aileleri ve gazilere verilecek' dediler, bir kuruşunu dahil vermediler. Bu havuz medyası ve köşe yazarları, bu konuda tek satır yazmadılar. Çünkü kalemlerini, akıllarını başka yere kiraladılar. Vicdanla, ahlakla değil, parayla yazıyorlar. Parayla yazı yazıyorsan sen adam, gazeteci değilsin. Şehit aileleri ve gazi ailelerine iş verilecek dediler. Şehit ailelerine öteden beri veriliyordu, gazi ailelerine hiç verilmedi. Bir gaziyi, beni ziyaret ettiği için işten çıkardılar. Terörle mücadele ederken iki kolu kopmuş bir gazinin, beni ziyarete gelmesinin ne sakıncası var. Bunlarda din, iman, ahlak yok. Bunların bir özelliği daha var, süratle yalan söylerler. Yalanlardan birisini okuyorum, 'Cumhuriyet tarihinde ilki gerçekleştiriyoruz. Şehit aileleri, gaziler, engelliler, 65 yaş üstü olanlar ücretsiz seyahat edecekler' diyorlar. 20 yıldır, bunlardan önce uygulanıyordu. 'Gazilik sektör oldu' diyerek, gazileri eleştirdiler. Gazinin hangi şartlarda yaralandığını biliyor musun, hangi dağın tepesinde mücadele ederken neler çektiğini biliyor musun? Bu Ankara'daki beyler, iktidar olanlar kendi çocuklarını o dağlara, tepelere, ovalara gönderiyorlar mı, askerlik yaptırıyorlar mı, yaptırmıyorlar. Çıktılar televizyonlara, 'Şehit ailelerine 450 bin lira tazminat, gazi aylığı 6 bin lira...' İnsaf bunlar verilmedi." "Sayın Yıldırım, dağın tepesinde şehit düşen kimin şehidi" CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, terörle mücadele ederken, dağın tepesinde şehit düşen bir askerin ailesine nakdi tazminat olarak 87 bin 850 lira verildiğini, 15 Temmuz şehitlerin ailesine 101 bin 28 lira ödendiğini bildirdi. Kılıçdaroğlu, "Bu ayrımcılık doğru mu, buna hangi iman, inanç, ahlak izin verebilir?" diye sordu. "Şehit, şehittir" diyen Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz şehidinin ailesine 101 bin lira verildiğini, diğerine de verilmesi gerektiğini vurgulayarak, "Niye vermiyorsun, o bizim şehidimiz, peki öbürü kimin şehidi? Sayın Binali Yıldırım, dağın tepesinde şehit olan kimin şehidi?" diye konuştu. Çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerde (KHK) ayrımcılık yapıldığını öne süren Kılıçdaroğlu, PKK ve diğer terör örgütleriyle mücadele ederken şehit olan polis, subay, astsubay, sözleşmeli er ve erbaşlara tanınmayan hakkın, 15 Temmuz gecesi şehit olan polis, subay, astsubay ve sivillere tanındığını belirtti. Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Binali Yıldırım'a, "Bu kararnameyi imzalarken vicdanın neredeydi, elin titremedi mi? 'Terör şehitleri arasında fark yaratıyorsunuz, bunu giderin' demek ne zamandan beri sizi eleştirmek oldu?" diye seslendi. Şehitler arasında ayrım yapmanın ihanet olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, teröristlerce şehit edilen Derik Kaymakamı, AK Parti'nin Özalp İlçe Başkan Yardımcısı, Ömer Halisdemir'in çocuklarının da 15 Temmuz şehitlerine sağlanan imkanlardan yararlanamayacağını ifade ederek, "AKP'li şehidin olduğu bir ortamda bu çifte standartı ben veriyorum, onlar cesaret edip veremiyorlar. Çünkü onlar hayatı çifte standart üzerine kurmuşlar, ben-sen diye milleti birbirinden ayırıyorlar." değerlendirmesinde bulundu. "El ele verelim" Şehitler, gaziler arasında ayrım yapılmamasını isteyen Kılıçdaroğlu, bu ülkenin varlığı, bekası için hayatını veren, inancı, kimliği, yaşam tarzı, siyasi görüşü ne olursa olsun her şehide eşit davranılması gerektiğini bildirdi. Kemal Kılıçdaroğlu, şehit yakınları ve gazilerin el üstünde tutulması, her türlü talebinin karşılanması gerektiğini kaydetti. CHP Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan'ın hazırlayacağı, şehit ve gaziler arasındaki farklılığı ortadan kaldırmaya yönelik kanun teklifini, bu hafta grup olarak TBMM Başkanlığına sunacaklarını açıklayan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: "Sayın Binali Yıldırım'a çok açık ve net çağrıda bulunuyorum. Başbakanlık koltuğunda oturuyorsun, şehitliğin ne kadar önemli olduğunu ben de sen de biliyorsun. Gazilerin içindeki şartları sen de ben de biliyorsun. Şehit ve gaziler arasında ayrımcılık yapılmaması gerektiğini ben de sen de biliyorsun. Gel el ele verelim, kanun teklifi hazırladık siz de hazırlayın, bu kanun teklifini ortak imzayla parlamentoya getirelim. Şehitler arasında yapılan bu ayrımı, ayıbı hep birlikte kaldıralım. Gelirse başımızın üstünde, gelmezse bunu Genel Kurula indireceğiz. Bütün gazilere, şehit ailelerine söylüyorum, biz sizin yanınızdayız. Siz bizim, bu ülkenin onurusunuz. Sizin onurunuzu kurtarmak bize düşen görevdir. Şehitler arasında ayrım yapıyorlar, şimdi gaziler arasında da yapacaklar. 15 Temmuz gecesi tırnağı bile zarar görmüş kimse gazi sayılacak. Eyvallah itirazımız yok. Bir darbe girişimi önlendi, önleyen bütün yurttaşlarımıza şükran borcumuz var. Bu böyle yapılacaksa diğer gaziler içinde yapılsın. Vücudunda mermi, organ kaybı var. Ona 'bazı haklardan yararlanamazsın' diyorlar. Terörle mücadele sırasında yaralanıp, gazi sayılmayanlar var. Binali Yıldırım'a çağrım; şehitler için neyse gaziler için de odur. Gel hep birlikte bu parlamentonun onurunu kurtaralım, şehit ve gaziler arasında ayrım yapmayalım, herkese eşit davranalım." "Esnaf toplumun sigortası" Esnafın, toplumun sigortası olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, esnafın devlete yük olmadığını, devletten bir şey istemediğini, sadece adalet istediğini belirtti. Aileleriyle 10 milyon esnaf olduğunu ve esnafın kan ağladığını aktaran Kılıçdaroğlu, esnafın derdini sadece CHP'nin dile getirdiğini öne sürdü. Kılıçdaroğlu, "İktidardakiler 14 yılda sizi yok etmek için çok çaba harcadılar, mantar gibi alışveriş merkezi açtılar. Dükkanını kapatmak zorunda kaldın. Esnaf, Sosyal Güvenlik Kurumuna 2 ay prim ödemediğinde, doktora gittiğinde, muayene olamıyor. Kanun çıkardılar, esnaf buna itiraz etmedi. Çırağı iş göremezlik ödeneği alıyor, esnafa ödenmiyor. Çünkü esnafın sesi çıkmaz. İş yerini kapattı, iflas etti, işçisi işsizlik sigortasından belli bir süre para alır, esnaf alamaz." diye konuştu. "Daha zamlar yansımadı. İğneden ipliğe her şeye zam gelecek. En büyük zararı da esnaf, tüketici, işçi ve memur görecek. Bütün bunlara sebep olan ekonomi değil. Ekonominin bu darboğaza girmesinin tek nedeni Türkiye'de yaşanan siyasi kriz" "Binali Yıldırım Bey'den istirhamım; koltuğuna sahip çık. Yasaların sana verdiği yetkilere sahip çık. Kendi yetkilerini başka yerlere verme. Birisi senin yetkilerine müdahale ederse, 'dur kardeşim' de" "Burnumuzun dibinde 18 adayı kaybettik. Şimdi Binali Yıldırım Bey'e soruyorum? 18 adayı geri alacak mısın almayacak mısın? Milliyetçi misin değil misin?" TBMM (AA) - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Daha zamlar yansımadı. İğneden ipliğe her şeye zam gelecek. En büyük zararı da esnaf, tüketici, işçi ve memur görecek. Bütün bunlara sebep olan ekonomi değil. Ekonominin bu darboğaza girmesinin tek nedeni Türkiye'de yaşanan siyasi kriz." dedi. Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında, bir işçinin işsiz kalması durumunda ona belli bir süre işsizlik sigortası tarafından maaş ödendiğini hatırlattı. "Peki esnafın başına bu gelirse belli bir para ödeniyor mu?" diyen Kılıçdaroğlu, "Hayır ödenmiyor. Ama bu da iflas etti. Bunun da ailesi var. Buna da 3-4 ay belli bir para ödeyelim. Ödeniyor mu? Ödenmiyor. Bizim bir kanun teklifimiz var. Esnaf işsiz kaldığında ona da bir güvence sağlansın. Binali Yıldırım'a açık ve net çağrım var; bu kanun teklifini verdik, 'biz hükümet olarak esnafı destekliyoruz' diyorsan gel bu kanunu hep beraber çıkaralım." açıklamasında bulundu. Esnafın, zincir mağazalara ve AVM'lere mahkum edildiğini savunan Kılıçdaroğlu, 59 ilde AVM, 141 zincir mağazanın da Türkiye genelinde 24 bin 671 şubesi olduğunu söyledi. Batılı ülkelerde esnafı korumak için AVM'lerin şehir dışlarında kurulması ve haftanın bir günü tamamının kapalı olması gibi düzenlemeler yapıldığını aktaran Kılıçdaroğlu, "Bu konuda düzenlemeyi yapan AKP milletvekili ve bakan, Sayın Ali Coşkun'du. Ali Coşkun, esnafı korudu diye siyasetin dışına bırakıldı. Esnaf bu gerçeği biliyor mu? Hayır." dedi. Esnafın beklediği bir diğer konunun da sicil affı olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, esnaf için sicil affının mutlaka getirilmesi gerektiğini bildirdi. Şoför esnafının derdinin ise boyunu aştığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: "Bir gerçek, esnaf kredi kooperatifleri. Bir kooperatif kurmuşlar, TESKOMB diye Türkiye Esnaf Sanatkarlar Kooperatifi Merkez Birliği. Bunun başında bir AKP milletvekili var. Yozgat milletvekili. Sevgili esnaf kardeşim, size kredi vermeyi düşünen bu kişinin ayda kaç lira aldığını biliyor musunuz? Ben size söyleyeyim; 50 bin liranın üzerinde. Milletvekili aylığı hariç. Sana kredi verecek kuruluşun başındaki kişi ayda 50 bin liranın üzerinde aylık alıyor, sana kredi verecek para kalmıyor ki zaten. Sen bunun hesabını soruyor musun? Hayır. Ben bunun hesabını soruyorum. Ben 50 bin lira dedim ama bu minimum. Bazı kaynaklara göre 75 bin lira. Şimdi Sayın Binali Yıldırım'dan istirham ediyorum; bu Yozgat milletvekilinizin esnaflardan aylık kaç lira para aldığını çık açıkla kardeşim. Esnafı sömürüyorlar, iliklerine kadar sömürüyorlar. Mücadele edeceğim esnafın hakkını sonuna kadar koruyacağım." Harp okulu öğrencilerinin hepsinin işine son verildiğini belirten Kılıçdaroğlu, harp okuluna gönderilen çocukların tamamının orta gelirli, fakir halk çocukları olduğunu söyledi. "Ensesi kalın" hiç kimsenin çocuğunu oraya göndermediğini ileri süren Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: "Hepsini kapının önüne koydular. Nuriye Gülman diye bir akademisyen var. Genç, pırıl pırıl bir kadın. Üniversitede ders veriyor. KHK ile kapının önüne koydular. Bu da eline bir kağıt alıyor, Ankara'da insan hakları heykelinin önünde 'beni öğrencilerimden ayırmayın.' diyor. Polis geliyor alıyor, karakola götürüyor, sonra serbest bırakıyor. Bu tekrar gidiyor oraya. Şimdi bu kişiyi desteklemek için Trabzon'da sanat sokağında 4 öğretmen oturma eylemi yapıyorlar. Kimseyi dövmüyorlar, sadece oturuyorlar. Bir hakkı arıyorlar. Bir esnaf kardeşim öğretmenlerle tartışıyor, başka bir esnaf bunlara çay ikram ediyor. Şimdi tartışan esnaf kardeşime seslenmek isterim; ben senin hakkını sonuna kadar savunuyorum. Ne için? Adalet için, insanlık için. O öğretmen Ankara'daki başka bir öğretmenin hakkını savunuyor. Adalet hepimiz için geçerlidir. Eğer adaleti savunmazsak yarın biri gelir senin dükkanını kapatırsa hiç endişe etme, senin yanında başka kimse olmaz, biz oluruz. Biz senin hakkını savunuruz." "Kendi ceplerini doldurdular, esnafın cebini boşalttılar" Antalyalı üreticilerin son olarak içinde domates olan bir tabutunun önünde namaz kılarak eylem yaptıklarını aktaran Kılıçdaroğlu, amonyum sülfatın 2010'da 439 lirayken, 911 liraya çıktığını savundu. Üre gübresinin ise 631 liradan bin 250 liraya çıktığına dikkati çeken Kemal Kılıçdaroğlu, "Domatesin fiyatı 2010'da 1 lira 30 kuruşken, şimdi 1 lira. Bütün girdilerde artış var, domatesin fiyatı düşmüş durumda. Bu üretici nasıl geçinecek? Bunların derdiyle ilgilenen bir Allah'ın kulu var mı? 14 yılda bu ülkeyi kim bu hale getirdi? 14 yılda ceplerini doldurdular ama esnafın cebini boşalttılar." değerlendirmesinde bulundu. Sel yaşanan Trabzon Beşikdüzü'nde hükümetin "afet bölgesi" ilan edeceği sözünü verdiğini ancak sadece esnaf başına bin 850 lira para gönderildiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Beşikdüzü'ndeki esnafa sesleniyorum; siz hala bunlara güveniyor musunuz? Bunları kandıranlar var, onlar da sizi kandırmaya çalışıyorlar. Kanmayın, kim sizi savunuyorsa onun arkasında durun. Göreceksiniz bu ülkeye adaleti, eşitliği biz getireceğiz, sözüm sözdür." dedi. "Tehditle ekonomiyi yöneteceklerini sanıyorlar" İktidarın ekonomiyi iyi yönetemediğini ileri süren Kılıçdaroğlu, "İyi yönetseler esnaf bu halde olmazdı. Tehditle ekonomiyi yöneteceklerini sanıyorlar." ifadesini kullandı. Başbakan Yıldırım'ın 15 gün önce "Faizleri düşürmezseniz gereğini yaparız" diye bankaları tehdit ettiğini öne süren Kılıçdaroğlu, bankaların faizi düşürmesine karşın doların düşmediğini vurguladı. Kılıçdaroğlu, şu açıklamaları yaptı: "Sayın Cumhurbaşkanı, o da tehdit ediyor. 'Faizler yüksek, indirin. Ben bu kadar işsiz olacağını sanmıyorum. Niye bu kadar işsizlik var.' Sanki CHP iktidarda da bizi şikayet ediyor. İktidarda olanlar senin yandaşların. İşsizliği bu hale getiren sizsiniz. Merkez Bankasına talimat veriyor, 'faizleri derhal indirin.' Merkez Bankası toplanıyor, faizleri bırakın indirmeyi artırıyorlar. Ne yapacak, Cumhurbaşkanı şimdi, istifa mı edecek? Senin söylediklerini yapmıyorlar. Ekonomiyi bilmeyen bir insan ekonomiyi yönetemez, vatandaşın derdini çözemez. Ekonomi Bakanı konuşmuş; 'ben OHAL istemiyorum' diyor. Sanki OHAL kararnamesinin altında Fransız ekonomi bakanının imzası var? İmza sana ait. İstemiyorsan niye o koltukta oturuyorsun. İstifa et o zaman kardeşim. Hem imzalıyorsun hem de 'ben OHAL'i istemiyorum' diyorsun. Bizi kandıracaklarını sanıyorlar. Sen ancak kendi kendini kandırırsın, sen ekonomiden de anlamıyorsun. Yine ekonomi uzmanı olan, öyle diyelim, bir ekonomi dehası olan Sayın Binali Yıldırım bir açıklama yapıyor. 'Her şeyi getirip dolara bağlamanın bir anlamı yok. Piyasa şartları neyi gerektiriyorsa o olacak. Yani çıkıyor, iniyor diyor. Dedim ya bir ekonomisi dehası konuşuyor. Büyük bir ihtimalle bu ekonomi tarihine geçecek bir cümle." Türkiye'de petrol başta olmak üzere doğalgaz fiyatlarının, AVM'de kiraların, köprü ve otoyol geçişlerinin dolara, avroya bağlı olduğunu aktaran Kemal Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu gerçeği vatandaşın gözünden kaçıracağını mı sanıyorsun. Daha zamlar yansımadı. İğneden ipliğe her şeye zam gelecek. En büyük zararı da esnaf, tüketici, işçi ve memur görecek. Bütün bunlara sebep olan ekonomi değil. Ekonominin bu darboğaza girmesinin tek nedeni Türkiye'de yaşanan siyasi kriz. Çünkü Türkiye'yi kim yönetiyor o belli değil. Başbakanlık koltuğunda birisi oturuyor, doğru. Adının Binali Yıldırım Bey olduğu, onu da gayet iyi biliyoruz ama iradesi yok. 'Referandum sırasında OHAL kalkabilir' diyor. Kalkar demiyor. Kalkar derse ya ağabeyi izin vermezse ne olacak? Diyemiyor. Binali Yıldırım Bey'den istirhamım; koltuğuna sahip çık. Yasaların sana verdiği yetkilere sahip çık. Kendi yetkilerini başka yerlere verme. Birisini senin yetkilerine müdahale ederse, 'dur kardeşim' de. Eğer bunu demezsen birisi gelir senin yetkilerini alır, boynuna kocaman bir davul asar, elide tokmakla sen sadece davulun sesini dinlersin." Dış politika Türkiye'nin dış politikada cumhuriyet tarihinin en büyük yenilgisini yaşadığını belirten CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Bir haftadır Suriye'den şehitlerimiz geliyor. Kimin vurduğunu aslında biliyorlar ama söyleyemiyorlar bir türlü. Acaba 'birisini kızdırır mıyız?' diye. Niye söyleyemiyorsunuz? Biz size demedik mi Suriye'de ne işiniz var diye. Rusya orada, ABD, İran orada, herkes orada. Herkesin yetkisi var, bir bunların yetkisi yok. Bir ABD'ye telefon, bir Rusya'ya telefon. Acaba biz başımızı sokacak bir yer bulur muyuz diye. Dış politikayı bu noktaya getirdiler." diye konuştu. Kemal Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: "Şu anda bu hükümet dış politika konusunda her türlü tavizi verebilecek konumdadır. Çünkü dışarıda meşruiyeti sıfırlanmış bir hükümet var. Meşruiyet kazanmak için her türlü ödünü verebilir. 'Rusya ile anlaştık' diyorlar. Ama Rusya; 'domates almıyorum' diyor. Niye almıyor? Hani barışmıştınız. Putin bütün istediklerini henüz almış değil. Burunlarını sürterecek, bütün istediklerini alacak ondan sonra diyecek ki 'ben artık domates alıyorum.' Ben merak ediyorum, Binali Yıldırım Bey bilmez ama Sayın Cumhurbaşkanı'na soralım; Putin'e ne söz verdiniz, ne tavizler vereceksiniz? Bunu da öğrenmek bizim en doğal hakkımız. AB'den kopuyorlar. AB yetkililerine seslendik; Türkiye'nin AB'ye, AB'nin de Türkiye'ye ihtiyacı vardır. Türkiye uygar bir ülkedir, yönünü Batı'ya çevirmiş bir ülkedir. Türkiye, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir. Dolayısıyla Şangay Beşlisi diyorlar, ben size diyorum ya bunlar bilmiyor, Şangay Beşlisi diye bir şey yok Şangay altılısı var. 2001'de Özbekistan üye oldu ve dolayısıyla Şangay altılısı oldu. Her kafadan bir ses çıkıyor ve Türkiye süratle bir batağın içine doğru gidiyor." Ege Denizi'nde egemenliği açıkça Yunanistan'a verilmemiş Türkiye'ye ait 18 ada olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, bu adalarda Yunanistan bayrağının dalgalandığını savundu. Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti: "Bize ait adalar. Horoz öttüğünde duyuyoruz, Yunanistan bayrağı var, işgal etmiş vaziyette. Bunlar, dillerinden milliyetçilik düşmüyor, Lozan diyorlar, 'topraklarımız azaldı' diyorlar. Burnumuzun dibinde 18 adayı kaybettik. Şimdi Binali Yıldırım Bey'e soruyorum? 18 adayı geri alacak mısın, almayacak mısın? Milliyetçi misin değil misin? Kıbrıs'ta şu anda KKTC toprakların yüzde 37'sine sahip. Bunu yüzde 29,2'ye düşürmek istiyorlar. Kıbrıs'ı da satmak istiyorlar. Biz diyoruz ki ' o adalar bizim mi?' Evet diyorlar. Bu adalarda bizim bayrağımız mı dalgalanmalı mı? 'Evet' diyorlar. Ama Yunanistan Bayrağı var, 'neden müdahale etmiyorsunuz?' diyoruz. 'Efendim çok daha önemli bir işimiz var, bizim bir reisimiz var, ona bir koltuk bulmaya çalışıyoruz' diyorlar."