CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, terör sorununa ilişkin, "Türkiye bu yükü daha fazla kaldıramaz. Parlamentonun el koyması lazım. TBMM Başkanı'nın mutlaka ama mutlaka liderlerle bir toplantı yapması lazım. Her siyasi parti liderinin sorumluluğu vardır, Türkiye'ye karşı sorumluluğu vardır. Bu sorumluluktan kimse kaçmamalıdır, kaçamaz. Çıkıp milletin önüne, hep beraber 'Sorunu böyle çözeceğiz' dememiz gerekiyor" dedi. CHP Parti Meclisi (PM), Kılıçdaroğlu başkanlığında parti genel merkezinde toplandı. Toplantının açılışında konuşan Kılıçdaroğlu, "çok sorunlu bir zamanda" PM toplantısı yaptıklarını söyledi. Önceki toplantının üzerinden 2 ay bile geçmediğini belirten Kılıçdaroğlu, "Ama her toplantımız maalesef olumsuz bir olayın üzerine inşa edilir gibi" diye konuştu. Bütün vatandaşların, "Türkiye neden Cumhuriyet tarihinin en derin krizlerinden birini yaşıyor? Bunun sorumlusu kim? Kim yapıyor bunu? Eğer bir düşmansa bunu yapan, o düşmanın adı ne? Kim bunlar? Ülkeyi yönetenler kimler" sorusunu, kendisine sorması gerektiğini savunan Kılıçdaroğlu, iktidar partisinin seçim meydanlarında verdiği vaatlerin hiçbirisini yerine getirmediğini öne sürdü. Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: "Ülkeyi yönetmek için seçim meydanlarına çıktılar. Dünyanın vaadinde bulundular ama Türkiye bugün vadedilenlerin tümünün dışında farklı bir atmosferin içinde. 78 milyon yurttaş da aynı kaygıları paylaşıyor, Türkiye, nereye gidiyor? Bir taraftan terör almış başını gidiyor, diğer taraftan sıkışan bir ekonomi. Herkes can derdinde. 'Ne olacak' diyorlar. Bütün bunlar tartışılırken, bu ülkenin aydınları tutuklanıp, hapse atılıyor. Aklın kabul edebileceği bir şey değil. Neymiş, düşüncelerini açıklamışlar. Düşünce açıkladı diye bir akademisyen tutuklanıp hapse mi atılır? Hangi akıl, hangi yargı, hangi evrensel hukuk bunu öngörüyor? Acı olay Muzaffer Kaya, acı olay Esra Mungan, acı olay Kıvanç Ersoy. Üçü de öğretim üyesi. Üçünü de 'Bildiriye imza attınız, sizi hapse atıyoruz'.... Bu olay bizatihi Türkiye'de demokrasiye vurulan en derin darbelerden birisidir. Kendinizi dünyaya anlatamazsınız, hangi gerekçeyle anlatacaksınız? Bir öğretim üyesi hapse mi atılır? Söylediklerini beğenmeyebilirsiniz, doğru bulmayabilirsiniz, en ağır eleştirileri yapabilirsiniz ama 'Niye bunu söyledin, ben seni hapse atacağım.' Bu, 12 Eylül darbe dönemlerinde yaşadığımız sürecin tekrar yaşanması anlamına geliyor. O dönem DGM'ler vardı, siyasi otoritenin emrindeydi. İstediği kişiyi tutuklayıp, doğrudan hapse atıyordu. Adını değiştirdiler, sulh ceza hakimlikleri oldu, yine siyasi iktidarın sopası, istediği kişiyi tutukluyor. Demokrasi bizim ülkemizde artık yok." Düşünceyi açıklamada uluslararası standartlar olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, herkesin her istediğini söyleyemeyeceğini vurgulayarak, "O standartları da size açıklayayım. Eğer siz şiddeti açıkça övüyorsanız, yasaktır o. Irkçılık yaparsanız yasaktır. Ayrımcılık ve nefret söylemlerinde bulunursanız yasaktır. Onun dışında düşüncelerinizi rahatlıkla açıklayabilirsiniz. Hitler faşizminden kaçan öğretim üyelerini, bilim insanlarını kucaklayan Türkiye'den kendi ülkesinde, üniversitesinde ders veren hocayı hapse atan Türkiye'ye geldik" ifadesini kullandı. İleriye değil, geriye giden bir Türkiye olduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, yaşanan rejimin adının ise "otoriter rejim" olduğunu iddia etti. - "Bu ayıp bile size yeter" Türkiye'de demokrasinin kan kaybetmesinin en temel sorumlularından birisinin ise havuz medyası ve orada yazanlar olduğunu iddia eden Kılıçdaroğlu, yanlışları eleştirmeyenlerin demokrasiye en büyük zararı verdiğini söyledi. Kemal Kılıçdaroğlu, "Aydın geçiniyorlar bunlar, batsın sizin aydınlığınız. Ülkeye karanlık ufuklar getiriyorsunuz siz. Baskı kuruyorsunuz insanların üzerine. Kraldan fazla kralcı geçiniyorsunuz. Yanlışa neden yanlış demiyorsunuz? Adınız havuz medyasına çıkmış, bu ayıp bile size yeter" diye konuştu. Bir ülkede medya özgür değilse orada demokrasiden söz edilemeyeceğini dile getiren Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: "Bir ülkede medya özgür değilse orada demokrasi rafa kalkmıştır. Demokrasinin rafa kalktığını ilk söyleyen ben değilim. İlk söyleyen bakın 30 Mart 2015'te, ilk söyleyen bir diktatör bozuntusu, 'Parlamenter sistem artık bekleme odasına girdi' diyor. Yani Ben demokrasiyi rafa aldım' diyor. 'Ne demek parlamenter sistem, ne demek milletvekilleri seçilmiş parlamentoda görev yapıyorlar, ben onu da tanımıyorum' diyor. 'Onlar artık bekleme odasında' diyor. Peki buna ilk tepkiyi vermesi gereken kimdi? Herhalde TBMM Başkanı. 'Ne demek koskoca parlamentoyu bekleme odasına aldık' diye tepki göstermesi gerekiyordu. Ama korkularından tepki göstermiyorlar. TBMM Başkanlığı koltuğu korkacak adamların koltuğu değildir. Yürekli insanların koltuğu olmak zorundadır. O koltuk sıradan bir koltuk değildir, o koltuğun hakkını vermek gerekiyor." Kılıçdaroğlu, akademisyenlerin "terör örgütlerine yardım etmek, onları övmek" suçlamasıyla tutuklandığını hatırlattı. Kemal Kılıçdaroğlu, "Terör örgütlerine, başta PKK'ya yardım ve yataklık yapan parti, Adalet ve Kalkınma Partisinin yöneticileridir. Altını çiziyorum. Yani oy alıp ülkeyi yönetmek yerine PKK'ya yardım ve yataklık yapan bunlardır. Öğretim üyelerinin böyle bir şeyi yok" görüşünü savundu. Bununla ilgili örnekler verdiklerini de belirten Kılıçdaroğlu, "2014 yılında, PKK'nın konuşlandığı yerlerle ilgili olarak güvenlik güçleri diyorlar ki 'Bize izin verin şurada silahlı terör unsurları var, mücadele etmemiz lazım.' Kaç kez yazıyorlar? 290 kez yazı yazıyorlar. 282'sine 'Hayır bunlara dokunmayın' diyorlar. Kim diyor? Ülkeyi yönetenler, yani AKP'nin başbakanı ve bakanları diyor" ifadesini kullandı. "Bu yardım ve yataklık değil midir" diye soran Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: "Bunlar hakkında soruşturma açacağınıza öğretim üyelerinden ne istiyorsunuz? Onlar ellerine silah alıp dağa mı çıktılar? Sadece bu değil, Sadullah Ergin. Adalet Bakanı 26 Ocak 2013 'Öcalan bölgenin reel politiğini sağlıklı değerlendiriyor' diyor. Kazaen bir CHP'li böyle dese şimdi kıyamet kopmuştu. Söyleyen Adalet Bakanı. Kendisi değerlendiremiyor, 'Beceriksizim' diyor ama 'Öcalan çok iyi değerlendiriyor' diyor. Bu yardım yataklık değil de nedir? Yiğit Bulut, jöleli, 'Abdullah Öcalan Türkiye'nin önünü açıyor.' Lafa bakın. Kazaen CHP'li söyleseydi yer gök inlemişti şimdi. 19 Temmuz 2013, Yasin Aktay, AKP'nin Genel Başkan Yardımcısı 'Öcalan dünyanın geleceğini iyi okuyor.' Senin okumadığın yerde o okuyor demek ki. Bunu bir CHP'li söylese 50 tane iftira atılırdı. 31 Ocak 2014 Mehmet Metiner, AKP milletvekili, 'Öcalan Türkiye demokrasisine katkı sağlıyor.' Analar ağlıyor, demokrasiye katkı sağlıyor. Beşir Atalay, Başbakan Yardımcısı 7 Haziran 2014, 'Öcalan'ın düşünceleri bizim de düşüncelerimiz. Türkiye Cumhuriyeti devletini kendisiyle hesaplaştırdık.' Efkan Ala, İçişleri Bakanı, 7 Haziran 2014 'PKK ile AKP doğrudan görüşüyor.' Daha ne desin? Yardım ve yataklıktan delil mi arıyorsunuz? Bunlar hakkında bir savcı soruşturma açtı mı? Bütün savcılara sesleniyorum, ünvanında cumhuriyet olan savcılara sesleniyorum; içinizde bir tane adam gibi adam, bir hukukçu istiyorum. Namuslu bir cumhuriyet savcısı istiyorum bunları soruşturacak. Yürekli bir adam istiyorum. Terör örgütlerine yardım ve yataklık yapan bir siyasal parti Türkiye'yi yönetmeye kalkıyor. 14 yılda Türkiye'yi terör batağının içine sürükledin. Anasından helal süt emmiş bir savcı istiyorum. Böyle bir rezaleti Türkiye Cumhuriyeti yaşamadı. Üç akademisyeni hapse atacaksın, bütün bu rezalete göz yumacaksın." Kılıçdaroğlu, o dönem başbakan olan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın katıldığı bir televizyon programında, "Evet silah depoladılar, biz de valilere talimat verdik, onlara dokunmayın" dediğini de iddia etti. PKK'nın şehirleri silah deposu haline getirirken iktidarın göz yumduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, "Bunları yapmak vatana ihanet değil mi? Bu savcılar nasıl bir eğitim gördüler? Bu savcılar 'cumhuriyet' unvanını hangi gerekçeyle taşıyorlar. Görevleri Cumhuriyet'i korumaktır. Bir siyasi iktidarın kölesi olmak, cumhuriyet savcılarına yakışmaz" açıklamasında bulundu. - "Millet kaosu seçti diye açıklama yaptılar" 7 Haziran seçimlerine terörsüz bir ortamda girildiğini belirten Kılıçdaroğlu, 7 Haziran'dan sonra terörün bütün coğrafyayı kapladığını, bütün şehirlere geldiğini ifade etti. Seçimden sonra "Millet kaosu seçti" diye açıklama yapıldığını ileri süren Kılıçdaroğlu, "Millete güvenmediler, oylarına güvenmediler. Terörü azdırdılar, 'Ya bize oy verirsiniz, ya terör artar' dediler. 'Oy verin tek başına iktidar olalım, analar ağlamayacak' dediler. 'Ekonomide istikrarı sağlayacağız' dediler, hiçbirisi olmadı. Bu işin sorumlusu kim? Ülkeyi bu hale kimler getirdi? Bir düşman yaratıp kendi sorumluluklarını halkın gözünden kaçırmak istiyorlar. Hitler taktiğidir bu. Sorumlusu bu ülkeyi yönetenlerse hepimize görev düşüyor. Bunların gitmesi lazım. Türkiye daha fazla savrulmadan bunların gitmesi lazım" diye konuştu. - "Kurucu ayarlara dönülmeli" "Ne yapmalıyız" sorusunu gündeme getiren Kılıçdaroğlu, daha önce açıkladıkları 4 maddeyi sıraladı. Türkiye'nin, kurucu ayarlarına dönmek zorunda olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin bütün komşularıyla barışık bir politika izlemesi ve dış politikasını 180 derece değiştirmesi gerektiğini ileri sürdü. Kılıçdaroğlu, geçen hafta Arap Birliğinin Türkiye'deki bürosunu kapattığını söyleyerek, "Bunların çok güvendiği Katar'ın ve Suudi Arabistan'ın da imzası var altında. Arap Birliği, Türkiye'deki bürosunu niye kapatır? Çünkü bütün Araplar, Türkiye'yi artık düşman görüyorlar. Suriye, Irak, İran, Rusya, İsrail, Libya bütün bu politikaların değişmesi lazım. Kurucu ayarlara dönmemiz lazım, birinci koşul budur" dedi.
Editör: TE Bilisim