TBMM - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin fiilen yönetilemediğini öne sürerek, "Kimin ne yaptığı belli değil. Birisi kalkıyor diyor ki 'Yeniden çözüm süreci için masaya oturacağız', öbürü kalkıp diyor ki 'Asla oturmayacağız'. Sonra çark ediyor, 'Evet oturmayacağız' diyor. Tam müsamere başbakanı. Kardeşim siz ne diyorsunuz? Milletin kafası karıştı. Ne yapıyorsunuz siz?" dedi.

Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, gündemdeki konuları değerlendirdi.

Türkiye'nin zor günlerden geçtiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Çıkışımız var. Nedir çıkışımız? Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu ayarlarına dönerek, bu karanlığı aşacağız." ifadesini kullandı.

Kılıçdaroğlu, Avukatlar Gününü de kutlayarak, savunma hakkının önemine işaret etti. "CHP iktidarında göreceksiniz, avukatla savcı aynı düzeyde duracaklar. Adaleti sağlayacağız." diyen Kılıçdaroğlu, Türkiye Barolar Birliğinin adli yıl açılış töreninde konuşma yapmasını engelleyen düzenleme gerçekleştirildiğini kaydetti. Bu düzenlemenin hukuka karşı darbe niteliğinde olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, avukatların, savunma hakkının temsilcileri olmanın yanı sıra aydın birer insan olarak çevrelerini ve dünyayı sorgulama sorumluluğunu taşıdıklarının altını çizdi.

Bu sorumluluğu taşıyanlardan Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi'nin, silah ve çatışma istemediklerini anlattığı basın açıklamasının ardından katledildiğini anlatan Kılıçdaroğlu, faillerin en kısa zamanda bulunmasını diledi.

Polis Haftasını da kutlayan Kılıçdaroğlu, bu meslek grubunun içinde bulunduğu sıkıntıları çok iyi bildiklerini dile getirdi. Kılıçdaroğlu, polislerin 24 saat can güvenliği tehdidi altında özveriyle çalıştığını, ücret ve özlük hakları açısından hakettiklerini alamadıklarını savundu. Kılıçdaroğlu, CHP iktidarında polisin 3600 ek gösterge sorununu çözeceklerini söyledi.

Polislerin en büyük derdinin siyasetin kendisine müdahale etmesi olduğunu, tayin ve terfinin objektif kurallar dışında gerçekleştirildiğini, liyakatin dikkate alınmadığını öne süren Kılıçdaroğlu, "Polislere her zaman güvendik ve güveneceğiz. Polislerden sadece ve sadece bir şey istiyorum; siyasi iktidarın polisi değil, halkın polisi olun, sizi baş tacı yapacağım." diye konuştu.

Değişik zamanlarda polise geniş yetki veren yasal düzenlemeler yapıldığını, bu yetkilerin denetiminin çok önemli olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, Ankara Garı'nda meydana gelen terör saldırısına değindi.

Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmelerde bulundu: "İki canlı bomba patladı, 103 çocuğumuz hayatını kaybetti. Birinci soru; ön dinleme yapılıyor. Ön dinlemede bulunamadı, bombalar patladı ve akla 'istihbarat zafiyeti mi var?' sorusu geldi. Evet bir istihbarat zafiyeti var. Herkesin emniyette bildiği, gördüğü ve yayınladığı isimler oraya kadar gelmişler. Parlamentonun çıkardığı yasaya göre Bakanlığın teftiş elemanları her yıl en az bir sefer bu istihbarat ile ilgili ön dinlemeyi denetlemek zorundalar. Ve bu raporlar da Meclis'e gelecek. Gerçek; 2015 ve 2016 yıllarında bir sefer bile denetlenmediler. Bu ne anlama geliyor? Yürütme organı yani Bakanlar Kurulu, bakanlar, başbakan şunu söylüyor; 'Bu Meclis istediği kanunu çıkarsın, hepsi hikaye. Kanun benim. Çünkü bu yasama organında benim çoğunluğum var. Ne istersem yaparım. Kanuna ister uyarım, ister uymam' diyor."

Başbakan Ahmet Davutoğlu'na "Senin de düşüncen bu mu?" diye soran, eğer bu düşüncede değilse konuyu soruşturmasını isteyen Kılıçdaroğlu, "2015 ve 2016 yılında neden bu konu teftiş kurulu tarafından denetlenmedi? Ve neden bunun raporları TBMM'ye gelmedi?" sorularını yöneltti.

Kılıçdaroğlu, "İkinci sorum Sayın Meclis Başkanı'na; siz Meclis Başkanısınız. Meclis'in itibarını korumak zorundasınız. Çıkan bir yasanın gereği yapılmıyor, raporlar TBMM'ye gelmiyorsa siz bunu sormak zorundasınız. İlla ben mi hatırlatacağım size? Ben mi söyleyeceğim size? Siz o koltukta hangi gerekçe ile oturuyorsunuz? Parlamentonun itibarını korumak için. O zaman söylüyorum; 2015, 2016 raporlarını TBMM'ye derhal isteyin." dedi.

"103 KİŞİNİN GÜNAHI KİMİN BOYNUNDADIR?"

Ankara Garı'ndaki terör saldırısının ardından açılan ön soruşturmaya ilişkin de konuşan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

"Ön soruşturma sonunda müfettişler, 'Bu konunun soruşturulması ve gerçek faillerin yakalanması lazım' dediler. Soruşturmaya izin verip vermeme yetkisi Ankara Valisi'nde. Ankara Valisi soruşturmaya izin vermedi. Şimdi ben Sayın Davutoğlu'na söylüyorum; o 103 kişinin günahı kimin boynundadır? Siz nasıl bu soruşturmaya izin vermeyenleri o koltuklarda tutuyorsunuz? Her şeye cevap veriyorsun, Allah aşkına bir de adam gibi çık, benim sorduğum sorulara cevap ver. Neden korkuyorsun? Çünkü bu soruların cevabını veremezsin. Vermen için gerçek anlamda başbakan olman lazım, tiyatro başbakanı değil."

Emniyet ve jandarmanın ilgili birimlerinin, 2015 yılının Aralık ayında Nusaybin'de terör örgütünde bazı hareketlenmeleri fark ederek buna yönelik önlem almak için izin istediklerini ileri süren Kılıçdaroğlu, "Mardin Valisi, 'İzin vermiyorum' diyor. Vali kime güvenmiştir, bu talimatı kimden almıştır? Sayın Davutoğlu'ndan almıştır. Şimdi Sayın Davutoğlu'na söylüyorum; Nusaybin'den gelen her şehidin sorumlusu sensin. Sen neden 2015'in Aralık ayında bu yetkiyi vermedin? 'Gidecektik ama yeterli güvenlik elemanı yoktu' gerekçesine sığınıyorlar. Bunu isteyen sen değilsin, güvenlik elemanları istiyor." diye konuştu.

- "CHP'yi terör örgütleriyle irtibatlandıranlar alçaklardır ve şerefsizlerdir"

Vatandaşlardan terör olaylarında gelinen noktanın sorumlusunun kim olduğunu sorgulamasını isteyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"CHP'yi suçluyorlar. Elinizi vicdanınıza koyun. İktidarda CHP mi var, AKP mi var? Bu işin sorumlusu, valiye o talimatı veren Ankara'daki beyler. Son günlerde bir şey daha oluyor. CHP'ye yönelik saldırılar var. İl başkanlarımız, milletvekillerimiz saldırıya uğruyor. Bunu kabul edemeyiz. Bekledim geçen hafta, acaba Sayın Başbakan çıkıp bir açıklama yapacak mı? Çıkıp, 'Olur mu böyle şey? Bir siyasi partinin il başkanına, milletvekiline saldırıyı kabul etmiyoruz, faillerini bulacağız, yargıya teslim edeceğiz, üzerine de gideceğiz' desin. Madem ki Anayasa'ya göre siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır, siz doğrudan demokrasiye saldırıyorsunuz demektir. Sesini çıkarmıyor.

Bu saldırıyı yapanlar sözde CHP'yi terör örgütleriyle irtibatlandırarak yapıyorlar, kendilerine gerekçe yaratıyorlar. Buradan söylüyorum; CHP'yi terör örgütleriyle irtibatlandıranlar alçaklardır ve şerefsizlerdir. Bu ülkenin bağımsızlığı, geleceği için, üniter yapımızı korumak için hiçbir kimliği, hiçbir inancı ayrım yapmaksızın kucaklayan bir partiye nasıl böyle bir iftira atabilir siniz? Ama ben bunun arkasındaki oyunları da gayet iyi biliyorum. Saray destekli bazı çevrelerin, hangi oyunların içinde olduğunu da çok iyi biliyorum."

-"Türkiye üçüncü sınıf adamlarla yönetilemez"

Partisine yönelik saldırıları gerçekleştirenlere "Terör örgütüyle masaya oturan kim? Valilere talimat verip 'Sakın bunlara dokunmayın diyen kim? Şehirler silah deposuna döndürülürken 'Sakın bir şey olmasın, dokunmayın diyen kim?" sorularını yönelten Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"Böyle bir haksızlık, böyle bir vicdansızlık, böyle bir ahlaksızlık olabilir mi? Şimdi diyorlar ki, 'Biz bunları söyledik ama çözüm süreci bozulmasın diye söyledik'. Çözüm süreci bozulmasın diye devlet yasa dışı bir yapıya dönüştürülebilir mi? Türkiye Cumhuriyeti fiilen yönetilmiyor, savruluyor. Kimin ne yaptığı belli değil. Birisi kalkıyor diyor ki 'Yeniden çözüm süreci için masaya oturacağız', öbürü kalkıp diyor ki 'Asla oturmayacağız'. Sonra çark ediyor, 'Evet oturmayacağız' diyor. Tam müsamere başbakanı. Kardeşim siz ne diyorsunuz? Milletin kafası karıştı. Ne yapıyorsunuz siz? Bir ülke böyle yönetilmez, yönetilemez. Üçüncü sınıf adamlarla 21. yüzyılın Türkiye'sinde Türkiye Cumhuriyeti yönetilemez."