Aradan tam yirmi yıl geçti. Ben hâlâ yaşıyorum ama ölümü de tanıyorum.

Askerliğimi Şırnak’ta yapıyordum. O yılar bu bölgelerde görev yapmak canınızı elinize almak demekti. Her zaman olduğu gibi o gece de tehlikeli bir görev için yola çıkmıştık. Kalemli geçidinde teröristler tarafından pusuya düşürüldük. Sıcak bir çatışmanın tam ortasındaydık. Her yanımızdan mermiler uçuyordu. Bir tümseğin arkasında sıkışıp kalmıştık. İlerleyemiyor, gecenin karanlığında patlayan mermilerin ışığında yardım bekliyorduk.

Çevremden vurulan arkadaşlarımın feryatlarını duyuyor, acıdan kahroluyordum. Ne kadar zaman bilemiyorum, karşı ateşe cevap veriyordum. Bir anda boynumun biraz altından vurularak yüzü koyun yere düştüm. Çamura saplanan yüzümü kurtaramıyordum. Nefes almakta zorlanıyordum. Birden yükselmeye başladım. Garip bir ışığın içine doğru yükseliyordum. Yerde yatan bedenimi gördüm. Kan gölü gibi olan yerde, bedenim çok kötü gözüküyordu. Çamur ve kan yumağının içine saplanmıştı. Bedenim hiçbir acı olmadığı gibi garip bir huzur bütün bedenimi ve ruhumu sarmıştı adeta.

Yalnız olmadığımı fark ettim. Bizim koğuştan dört arkadaşım da havada sallanır gibi hafif bir beden içinde yükseliyorlardı. Ailemi düşündüm, öldüğümüzü anladım. Ölüm bu kadar huzur verici ise ölümden korkmak, ölümü tanımadığımızdandır diye düşündüm.

Kurtarma ekibinin yaklaştığını gördüm. Diğer arkadaşlarım kurtulacaktı. İçim sevinçle kaynadı. Hâlâ havada sallanır vaziyette aşağıya bakıyordum. Diğer dört arkadaşım hızla yükseliyorlardı. Onlara katılmak istememe rağmen aşağıdaki bedenimden ve çatışmaya devam eden arkadaşlarımdan ayrılamıyordum. O anda çavuşumuzun bedenimi ters çevirerek göğsüme bir şey bastırdığını gördüm. Çatışma püskürtülmüş, sağlıkçılar telaş içinde koşturuyorlardı. Hızla bedenime doğru kaydığımı hissettim. Sonrasında gördüğüm şey çavuşumun korku içindeki gözleri ve çok şiddetli acı.

İki gün sonra kendime geldiğimde göğsümden ameliyat edilmiş ve hastanede yatıyordum. Yoğun bakımdan çıkarıldığım gün neler yaşadığımı düşündüm. Yaşadıklarım halüsinasyon olabilirimiydi? Bunu anlamanın tek bir yolu çavuşumla konuşmak oldu. Kaç kişiyi kaybettiğimizi sorduğumda dört cevabını aldım. İsimlerini söylediğimde çavuşum hayretle yüzüme baktı. «Sen o guruptan çok uzaktın, yani göremeyeceğin bir konumda idin. Sana kim söyledi?» dediğinde, söyleyeceklerime inanmayacağını bile bile, «Onlarla yukarıda, yolun yarısına kadar beraberdik,» dedim.

Yirmi yıldır açıklaması olmayan bir deneyimin açıklanabilir hale gelmesi en büyük hedefim. Bu deneyimlerin gerçekten meydana geldiğini kanıtlamak paranormal araştırma dediğiniz mozaik bulmacasının en büyük parçalarından birinin yerini bulması anlamına gelecektir ki bu da benim gibi garip ama gerçek deneyim yaşayanların sorularına cevap olacaktır.

İhsan SUCU

Sivas