"Bak oğlum!" demiş babası. "Köyden on yumurta ile çıkan bir çocuğun öğretmen, subay, milletvekili, hatta Cumhurbaşkanı olabildiği yönetimin adıdır Cumhuriyet. Ona canın gibi sahip çık."

Bunu, sosyal medyada bir paylaşımdan not ettim.

On yumurta ile işe başlayıp, imparatorluk kuranların da Cumhuriyetidir bu Cumhuriyet.

Perşembe günü kaybettiğimiz Mustafa Koç’un yönettiği imparatorluktan söz ediyorum.

Yüz bin çalışanına ve on binlerce Türk insanına ekmek veren imparatorluk.

Yüz binlerce yoksul çocuğa eğitim fırsatı sunan, kültüre, sanata, toplum kalkınmasına hizmet eden, nesli tükenen fok balıklarına bile hayat veren bir imparatorluğun üçüncü nesil Ceo’su.

Dedesi, babası o imparatorluğun sahibiydi ama, O, torpille hiçbir yere gelmedi.

İşe en küçük birimden başlayarak, yetişerek, tecrübe edinerek, denenerek zirveye tırmandırıldı.

Gezi direnişinde, iktidar tarafından mimlenmek pahasına otelini genç çığlıklara sığınak yaparak sevildi, zihinlere kazındı.

Soy adı gibi, "koç gibi" duruşuyla hepimizin sempatisini kazandı.

İnsanlığıyla, adamlığıyla, efendiliğiyle, vefasıyla, Cumhuriyete ve Atatürk’e olan bağlılığı ile koç gibi bir Cumhuriyet çocuğuydu.

O’nu genç yaşında kaybettik.

Türkiye O’na ağlıyor şimdi.

9. Cumhurbaşkanımız Demirel’in şu sözünü hatırlıyorum:

"Bu ülkenin üç tane daha Koç’u olsaymış keşke…"

Bir bakkal dükkânından doğan imparatorluktan söz ediyoruz.

Dede Vehbi Koç çalışma hayatına, 1917 yılında babasının onun için açtığı küçük bakkal dükkanında ayakkabı lastiği, şeker, kaşar peynir, zeytin, makarna gibi mallar satarak işe başladı.

Ankara başkent olunca, ortaya çıkan yapılaşma ihtiyacını görerek, yapı malzemeleri işine girdi. ?stanbul›da ve Eskişehir’de (1938) şubeler açtı, Koç şirketlerini Koç Ticaret A.Ş.’nin altında topladı.

Ampül fabrikasını O yaptı.

İlk otomobilimiz Anadol’u da…

Avrupa, O’nun ürettiği çamaşır makinelerini kullanıyor şimdi.

Çeşitli alanlarda 108 şirketten fazlası Koç Grup altında oluşturuldu..

1984 yılında emekli olup işi  Oğlu Rahmi Koç’a devretti.

O da emekli olduğunda, oğlu Mustafa’ya…

Mustafa, şirketi daha da büyüttü. Türkiye’nin gurur kaynağı yaptı.

Cumhuriyetin, özel sektöre sunduğu imkânların ilk ve başarılı örneğidir Koç Topluluğu.

Bu topluluğu meydana getirenlere ve topluluğun son temsilcisi Mustafa Koç’a yüz binlerin sevgi duyması, ağlaması boşuna değil.

Pazar günü O tabutun başında milyonların duası olacak ve o dualarla Hakka yürüyecek Mustafa Koç.

Peşinden, siyasetin koçunu kaybettik.

Meclisin en keskin, en yiğit muhalifini, en renkli simasını.

Kamer Genç’i kaybettik.

O’nu da Kartal Cemevi’nden uğurlayacak sevenleri.

O da bir "Cumhuriyet koçu" idi.

Vasiyeti şuydu:

"Tabutuma Türk bayrağını sararak götürün."

Cumhuriyet, bütün inançlara eşit mesafede durdu. Bunu da lâiklik sayesinde başardı.

İş adamı Koç’u camiden, tek kişilik muhalefet Kamer Genç’i cem evinden uğurlayacak olgunluğa erişti. Birileri bunu da bozmak istiyorlar. Başaramayacaklar elbet.

Koç gibi Cumhuriyet sevdalılarımız var çok şükür.

Her iki "koç"umuza da Allah’tan rahmet diliyorum.

Arayacağız ve hep hatırlayacağız…