Mehmet Necati GÜNGÖR  Korkunç bir tren kazasıyla daha canımız yandı. 24 ölü, onlarca yaralı var. Ve hiç bir sorumlu istifa etmiyor. Hiç kimseden hesap sorulmuyor. Yine kadere bağlandık galiba. Kaderi bile yanlış anlamışız. Allah, kullarına kötü yazı yazmaz. Allah, insanları aklından dolayı sorumlu tutuyor ve Yüce Kitap’ta “aklınızı işletin, akletmez misiniz?” hitaplarıyla insanları düşünmeye davet ediyor. Nasıl bir toplum olduk böyle? Yarımızın iradesiyle diğer yarımız kahr-ı perişan oluyor. Hadi, demokrasi deyip, sineya çekelim. Bu vurdumduymazlıklara ne denir? Bu nasıl bir yönetim anlayışıdır ki, kaza üzerinden şu kadar gün geçti, bir tek sorumlu hakkında işlem yok. Böyle yönetilmeyi nasıl hakettik? Cevabı gayet basit. Hiç bir şeyin doğrusunda değiliz. Kulaktan dolma bilgi ve inançlarla günümüzü gün ediyoruz. En başta dinimizi bilmiyoruz. Yüce Yaratan’ın bize nasıl bir mesaj gönderdiğini anlama çabamız yok. Kur’an Kurslarına 120 bin öğrenci gönderiyoruz, Kur’an’ın ne dediğini öğretmiyoruz onlara. Beş vakit namaz kılanımıza sorun: “Her namazda okuduğun fatiha suresi’nin anlamı nedir?” Çoğundan doğru bir cevap alamazsın. Arabaya binince “Ayet-el Kürsi okuyun!” diye tembihleyen din adamına, ya da anne babanıza sorun, onların da bir çoğu anlamını bilmeyecektir. Ezberci bir toplum olduk vesselam. Çölde, bir trenin içinde kavrularak yol alan yolculara benziyoruz. Herkes kendi kompartımanında ağlaşıyor. Makiniste sesini duyuramıyor yolcular. Oysa ileride bir uçurum var, hepsi toptan yok olacak. Makinistin arkasındaki kalabalık grup, durmadan gaz veriyor. “Biraz daha! Biraz daha! Biraz daha hızlan!” Her evde bir kitaplık. Sıra sıra kitaplar, bir tanesinin bile kapağı açılmamış. Gören komşular “ne kültürlü aile” desinler diye sıra sıra dizilen bu kitaplarda bilgi var, bilgiye ihtiyaç duyan yok. Sözün özü: Herkes kendi kompartımanından çıkıp, ortada buluşmadıkça bu toplum daha çok kazalara uğrar. Çare: Ortak akıl, ortak karar!