Vedat YALVAÇ İSTANBUL-Kovid-19 döneminde işsizlik ve yoksulluk daha da arttı, çok sayıda insanın yaşamını olumsuz yönde etkiledi. Ancak göçmenlerin salgından çok daha fazla etkilendikleri bir gerçek. Göçmenler başta dil sorunu olmak üzere iş bulamama, güvencesiz çalışma, barınacak yerden yoksun kalma, sağlık hizmetinden yararlanamama, en temel ihtiyaçlardan biri olan günlük yemeğe ulaşamama gibi pek çok sorunla karşı karşıyalar. Sağlık hizmetlerine erişim de mülteci ve göçmenler için bir başka sorun alanı. [caption id="attachment_201357" align="alignright" width="388"] Nijerya’dan okumak için Türkiye’ye gelen Vizdım[/caption] Kentin en yoksul bölgelerinde ve genellikle bodrumdan bozma evlerde, rutubetli odalarda kalmak zorunda kalan göçmenlerin yoğun olarak ikame ettikleri semtlerden birisi Beyoğlu’na bağlı Tarlabaşı mahallesi. Ön cephesi restore edilip, lüks işhanlarına dönüştürülse de bir sokak arkası yoksullukla boğuşuyor. Sokaktan dahi kokusu alınan rutubetli evlerde kalan göçmenlerin en büyük dertlerinden birisi barınma. Bu sorunu yaşayanlardan biri de Nijerya’dan okumak için Türkiye’ye gelen Vizdım. Uzun süre sokakta yaşamak zorunda kalan Vizdım, Tarlabaşı Dayanışma’dan Mehmet Yeralan’la buluşma şansını yakalamış. Şimdi Dolapdere’de iki katlı bir evde 13 kişiyle birlikte yaşıyor. Bir derneğin de yardımıyla kiralanan iki katlı evdeki sayı zaman zaman 25’i buluyor. 2018 yılında okumak için Türkiye’ye gelen ve yaşadığı ekonomik zorluklar nedeniyle okuluna devam edemediği gibi dışarıda yaşamak zorunda kalan Vizdım, “Uzun süre parkta yaşadım. Yetişkin insanlarla birlikte kaldım. Onlar benim yaşadığım sahneleri yaşadıkları için bana yardımcı oldular. Beni Mehmet abiyle buluşturdular. Buraya geldim. Burada kalmak ayrıcalıklı hissettiriyor. Burada bir insan olduğumu, kardeşliği, sevgiyi, saygıyı hissediyorum.” AVRUPA EN BÜYÜK UMUT KAPISI Türkiye göçmenler için Avrupa’ya ulaşabilecekleri bir umut kapısı. Özellikle bir dönem kapıların açılma söylentisiyle birlikte yükselen bu umut onlar için hep var. O umudu taşıyanlardan biri de Ebubakar. Birçok kez Avrupa’ya gitmeyi denemiş. Hatta Yunanistan’a kadar gitmeyi başarmış. Ancak yakalanarak gönderilen Ebubakar yaşadıklarını şu sözlerle anlatıyor: “Buraya Avrupa’ya geçmek için geldim. Defalarca Avrupa’ya gitmeye denedim. Hatta bir seferinde polis beni tutukladı, hapse attı. Yunanistan polisi benimlebirlikte tutuklanan arkadaşımı dövdü, kolunu kırdı. Şimdi İzmir’e gidip tekrar denemek istiyorum ama riskli. Çünkü hava soğuk. Bu yüzden bekliyorum şimdi.” Ebubakar, Gineli, babasını kaybetmiş. Çok yaşlı bir annesi ve kardeşi var. Yollara düşmesinin bir nedeni de ailesi. Avrupa’ya giderse düzenli bir maaşının olacağını ve böylece ailesine yardım edebileceğini düşünüyor: “Gine ekonomisi çok kötü, iş yok, para yok, her şey çok zor. Bu yüzden Avrupa’ya gitmek istiyorum, aileme yardım etmek için. Avrupa’ya gidersem, bir işim olabilir, maaşım olabilir ve aileme yardım edebilirim.” 70-80 TL’YE 10-11 SAAT GÜVENCESİZ ÇALIŞMA Ebubakar, diğer pek çok göçmen gibi 70-80 TL’ye 10-11 saat güvencesiz işlerde çalışıyor. O da iş bulursa. “Bazı günler çalışıyorum, bazı günler iş yok” diyen Ebubakar yaşadıklarını şu sözlerle anlatıyor: “Her şey çok zor; yemek, yatmak, hatta giyinmek bile… Havalar soğudu. Bazı günler iş buluyorum. Sabah 8’den, bazen 9’dan akşam 7’ye kadar. Bazı günler de iş olmuyor. Her şey çok zor. Yemek, uyumak, hatta giyinmek. Havalar soğuyor.” Devletten tek beklentisi ise temel ihtiyaçlarının karşılanması. [caption id="attachment_201356" align="alignleft" width="700"] Mehmet Yeralan[/caption]

GÖÇMENLERİN DERT BABASI URFALI MEMED “Mehmet abi çok iyi bir insan.” Bu cümleyi onunla temas eden her göçmenden duyuyorsunuz neredeyse. Namı değer Urfalı Memed, asıl adı ise Mehmet Yeralan. Uzun yıllardır Tarlabaşı Dayanışma isimli oluşumda göçmenler ile yerli halk arasında dayanışma faaliyeti yürütüyor. Yoksulların, göçmenlerin dertlerine derman olmaya çalışıyor. Kurdukları dayanışma ağı sayesinde sağlık hakkına erişimi olmayan çok sayıda göçmen, özel ya da devlet hastanelerinde tedavi oluyor. Sosyal medya üzerinden ulaşılarak yapılan yardımlar, göçmenlere ulaştırılıyor. ‘ELİMİZDEN GELDİĞİNCE YETİŞMEYE ÇALIŞIYORUZ’ Dayanışmanın başladığı günlerde kurdukları bir yemekhanede pandemi başlayana kadar ihtiyacı olan herkese bir kap sıcak çorba ve yemek vermeye çalışmışlar. Ancak pandemi nedeniyle şimdi faaliyette değil. Sığınma evini ise geçtiğimiz yıl pandemiyle birlikte başlayan sokak yasaklarından sonra açmışlar. Evde erkekler kalıyor. Kadınlar ise ucuz, güvenilir otellere yerleştirilmeye çalışılıyor: “Evi ilk açtığımızda 20’nin üzerinde kişi kalıyordu. Bu kişileri geçtiğimiz yıl sokağa çıkma yasaklarının başlamasıyla birlikte parktan aldık. 4 oda var. Kimi odalarda iki, kimi odalarda da 5-6 kişi kalıyor. Daha sonra ülkelerine geri dönenler oldu. Kimisi Yunanistan’dan sınırı geçmeye çalıştı. Geçenlerde 4 kişi yine gitmiş. Şu anda 13 kişi var. Ara ara gelenler de oluyor. Bizi arıyorlar. Hava şartlarını biliyorsunuz. Elimizden geldiği kadar bu insanlara yetişmeye çalışıyoruz.”

[caption id="attachment_201354" align="alignright" width="197"] Anne karnında ölen Afrikalı bebeğin gömüldüğü an ve mezarı[/caption]

‘PANDEMİ DÖNEMİNDE EK ZORLUKLAR OLDU’ “Pandemi döneminde ek zorluklar oldu” diyen Yeralan o zorlukları şöyle anlatıyor: “İnsanlar bir şekilde bize ulaştı ancak pandemi döneminde yasaklarda dışarı çıkamadık. Bu yıl çok fazla doğum yapan Afrikalı kadın oldu. Pandemi’den kaynaklı mı bilmiyorum pek çoğu da bebeklerini kaybetti. Özel hastanelerde çok büyük paralar istiyorlar. Özel bir hastaneye giden Gambiyalı bir kardeşimizden 5 bin dolar gibi korkunç paralar istemişler. Yine diyaliz hastası göçmen kardeşimizin haftada 4 gün diyalize girmesi gerekiyordu. Her diyaliz için 400 lira istiyorlardı. O kardeşimiz artık acillik olana kadar beklemek zorunda kalıyordu. Bir başka Afrikalı kadın kardeşimiz bebeğini karnındayken kaybetti. Kendisinden 10 bin lira istediler. Böyle pek çok örnek var. Biz bir şekilde elimizden geldiğince duyarlı insanların katkıları, tanıdık doktorlar üzerinden bu sorunları çözmeye çalışıyoruz.”