Birsen GÜRDİL  Atalarımızdan yadigar kalan kültür mirasımız muhteşem yapılardan oluşmaktadır. Bu köşemde sizlere bu yapılardan bazılarını tanıtmak isterim. Osmanlı döneminde Ramazan ayının çok özel bir yeri vardı. Bu zamanda da toplum olarak o kutsal günleri büyük bir heyecan ve saygı ile geçiririz. Bir dönemde İstanbul’da yapılan muhteşem “Camiler, Medreseler, Hanlar, Kapalı çarşılar, Çeşmeler” bugün kültür mirasımızın paha biçilmez eserleri olarak tüm âlemin beğenisini kazanmaktadır. Eyüp Sultan Camii Arapların İstanbul’u kuşatması sırasında şehit olan Hz. Eyyub El-Ensari’nin gömülü olduğu bu yer, Fatih Sultan Mehmet’in emri ile buraya bir türbe, yanına da bir Cami yapılmıştı. 1458 yılında yıkılan Cami’nin yerine Sultan Üçüncü Selim’in emri üzerine 1798-1800 yılları arasında mimar Uzun Hüseyin Efendi tarafından ilk yapılan Cami’nin benzeri inşa edilmiştir. Zamanla yıpranan Cami’yi bu kez Sultan İkinci Mahmut tamir ettirmiş, daha sonraki yıllarda da Sultan Birinci Ahmet ve Sultan İkinci Mahmut dönemlerinde de Cami ve müştemilatı tamir görüp çevre duvarları ile koruma altına alınmıştır. 16. Yüzyılda nadide çinilerle süslenen Eyüp Sultan Camii, bilindiği gibi İstanbul’da Haliç’in kuzeyinde Eyüp semtinde bulunmaktadır. Bugün İslam âleminin en önemli ziyaret yeri olan bu kutsal mabet, kültür mirasımızın en nadide yapılarından biridir. Kulesi kaymak Mustafa Paşa Camii 1720 yılında Sultan III. Ahmet döneminde Kaplan-ı Derya’lık yapmış olan Nişancı Mustafa Paşa tarafından İstanbul-Çengelköy sahilinde hizmete sokulan tarihi bu Camii, Kuleli Aszkeri Lisesi’nin yanında yer almaktadır. Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın damadı olan Nişancı Paşa, Osmanlı döneminde büyük hizmetleri dokunan bir denizci olarak tanınmıştır. Kuleli Camii olarakta bilinen bu yapı tamamen ahşap malzeme ile yapılmıştır. 1837 yılında yapılmıştır. Minber ve kürsüsü sonradan ilave edilen Cami’nin minberi dönemin ünlü hattatlarından Hasan Efendi tarafından yapılmıştır. 1990’lı yıllarda esaslı bir onarıma tabii tutulan diğer adı Kuleli Camii, bugün tarihi geçmişi özenle korunmaktadır. Bir zamanlar Hattat Eğitim Merkezi idi Bizans döneminde patriklerin bulunduğu ibadethane olarak hizmet veren Studios Manastırı’nın bir parçası olan Ayios Loanneş Prodromos Kilisesi, Doğu Roma döneminde yapılmış oldukça büyük ve gösterişli bir yapı olarak yüzyıllara meydan okuyarak günümüze kadar gelebilmiş tarihi yapılardan biridir. Kanlı bir geçmişi olan manastır ve Kilise 1293 yılında Latin istilası sırasında harap olması nedeniyle tamir edilmiş, bu kez de 1782’de çıkan bir yangında büyük hasar görmüştür. İstanbul’un fethinden sonra 1486 yılında, İmrahor İlyas Bey tarafından Cami’ye dönüştürülen yapı, uzun zaman İstanbul’un en büyük ibadethanesi olarak hizmet vermiştir. Bu arada yapı, 1804 yılında Sultan III. Selim’in hazinedar ustalarından Nazperver usta tarafından tamir edilmiştir. Depremlere, yangınlara göğüs gererek günümüze kadar yarısı yakılıp yok edilmiş olan yapıt 1820 yılında Mimarbaşı Mehmet Rasim tarafından yeniden elden geçirilmiştir. 1894 depreminde tekrar büyük hasar görmüş, 1909 yılında ise çürüyen çatası çökerek kullanılmaz hale gelmiştir. Doğu Roma döneminde yapılmış bugün İstanbul’da ayakta kalen en eski dini yapı olan Manastır ve Kilise metruk halde ayağa kaldırılacak günü beklemektedir. Gösterişli ve kalın duvarları ile zamana meydan okuyan Cami’nin biran önce ibadete açılması beklenmektedir. Erzurum Ulu Camii 1179 yılında Saltukoğulları’ndan Nasirütdin Muhammed tarafından Ebül Fetih Mehmed’e yaptırılan Erzurum Ulu Camii, Saltuklular’dan günümüze ulaşmış nadide yapılardan birisi olması nedeniyle oldukça önemli bir ibadethanedir. Geometrik motifli taş süslemesiyle Türk sanatının temiz örneklerinden biridir. Harputlular’ın UNESCO sevinci Elazığ Belediyesi ile Ankara Elazığ Kültür ve Tanıtma Vakfı’nın bir süreden beri yürüttükleri Harput Kalesi’nin UNESCO dünya miras listesine alınması ÇALIŞMALARI NETİCESİNDE MUTLU SONA ULAŞILMIŞTIR. Elazığ ve Harput’ta bayram sevinci yaratan bu karar üzerine Harput Belediye Başkanı Mücahit Yılmaz, “Bir yerde tarihi ve sanatı bir araya getirmek istiyoruz. Bu denenle yaptığımız girişimlerin bu şekilde neticelendirilmiş olması bizleri fazalsı ile sevindirmiştir. Şimdi ki hedefimiz ise UNESCO’nun ana listesine girmektir. Bunu da başaracağımızdan eminim” demiştir.