CANBERK BEYGOVA / İSTANBUL Türkiye’de yaklaşık 4 milyon Suriyeli sığınmacı var. Yaklaşık 1 milyonu İstanbul’da. Bu yoğun göçmen hareketliliği, İstanbullularla Suriyeli göçmenler arasında yeni ilişkiler kurulmasını sağlıyor.Bu ilişkilerin niteliği nasıl? Koç Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde doktora çalışmalarını sürdüren Nezih Onur Kuru, bu konu üzerine çalışan az sayıda isimden biri. Doktora için Esenyurt’u mahalle mahalle gezen Kuru, meslektaşı Edgar Şar ile birlikte Ocak ayında İstanbul nüfusunu temsil eden 1636 kişiyle yüz yüze mülakat yaparak “İstanbul’da Suriyeli Sığınmacılara Yönelik Tutumlar” başlıklı bir araştırma hazırladı. Türkiye’nin Suriyeliler politikasını ve İstanbullu vatandaşların tutumlarını Nezih Onur Kuru ile konuştuk. -Suriyelilerle İstanbullular arasında gerçekten bir etkileşim var mı, yoksa imgeler üzerinden mi konuşuyoruz? İstanbulluların %75’inden fazlası Suriyelileri park, sokak, alışveriş merkezi gibi kamusal alanlarda haftada birden fazla gördüğünü söylüyor. Ancak bu karşılaşmalar diyaloga dönüşmüyor. Suriyelilerle diyalog kuranlar %21’de kalıyor. Suriyeliler Esenyurt, Sultanbeyli, Fatih gibi bazı ilçelerde belirli mahallelerde nüfusta ciddi ağırlığa sahip. Fakat İstanbul genelinde alt ve alt-orta gelir düzeyindeki mahallelerde apartmanlarda yerli nüfusla birlikte yaşıyorlar. Dolayısıyla genel olarak gettolaşmadan söz etmek mümkün değil. Ancak toplumdan ayrı yaşadıklarını söylemek mümkün. Pek çok ilçede kendi dükkanları, sağlık kuruluşları var. Yerli nüfusla diyalog ve temas daha çok aynı okulda eğitim gören çocuklar üzerinden gerçekleşiyor. -Suriyeli yoğunluğu ilçelere göre farklılaşıyor. İlçelerde buna göre farklılıklar var mı? Suriyeliler genel olarak Avrupa yakasında mavi yakanın yaşadığı ilçelerde yaşıyorlar. İçişleri Bakanlığı 2019 verilerine göre Suriyelilerin en yoğun olduğu ilçeler Avrupa yakasında Esenyurt, Bağcılar, Sultangazi, Esenler, Arnavutköy, Zeytinburnu; Anadolu yakasındaysa Sultanbeyli. Ayrıca Fatih ve Başakşehir gibi İstanbul gelir ortalamasının üzerinde ve İslami hayat tarzıyla öne çıkan ilçelerde de Suriyelilerin yoğunlaştığı görülüyor. -Suriyeliler de kendi içinde farklılaşıyor. Yardım alan, kaçak çalışan ve küçük işler yapan Suriyeliler olduğu gibi Fatih'te kendi işine sahip, tamamen Suriyeli istihdam eden çok fazla yer var. Buralarda durum nedir? İstanbul’da Suriyelilerin büyük çoğunluğu düşük maaşlarla ve güvencesiz olarak çalışıyor. Kürtlerle ve diğer göçmenlerle işgücü rekabeti yüksek. Genel olarak Suriyelilerin sigortasız çalışıp emek piyasasını olumsuz etkilediğine dair algı mevcut. Bununla birlikte esnaflık yapan veya üniversite mezunu olup kendi mesleğini icra edenler de mevcut. Fakat bu kişilerin oranı az ve daha çok Suriyelilerin kalabalık olduğu birkaç mahallede yoğunlaşıyorlar. Yerel esnaf Suriyelilerin iş piyasasını canlandırmadığını, kendi aralarında alışveriş yaptıklarını ve ekonomiyi olumsuz etkilediklerini düşünüyor. -İnanç, ideolojik konum gibi değişkenlere bakıldığında Suriyeli algısı hangi gruplarda nasıl gözleniyor? Türkiye’de bütün gruplarda Suriyeli karşıtlığı yüksek. Ancak nispi farkları değerlendirecek olursak, siyasal tutumları belirleyen en belirgin ayrışma kutuplaşmanın sonucu olarak iktidar destekçiliği ve karşıtlığı. Bu bloklar içinde belirleyici olan faktör ise milliyetçilik. Genel olarak muhalefet seçmeni daha olumsuz algılara sahip. Muhalefette İYİ Partililer, iktidar tarafında MHP’liler daha Suriyeli karşıtı. CHP ve HDP’lilerin tutumları İstanbul ortalaması düzeyinde. AK Partililer İstanbul ortalamasından kısmen daha ılımlı. Dindarlık konusunda Suriyelilere karşı daha olumlu yaklaşanlar hiç ibadet etmeyenler ve çok ibadet edenler. Az ve orta düzeyde ibadet edenlerin tutumları daha sert. Lise ve üniversite mezunları da ilköğretim mezunlarına kıyasla daha ılımlılar. -Halkla uyumun başarılı olduğu, sorunlu olduğu yerler nereler? Başarılı olan neden başarılı, başarısız olan neden başarısız? Suriyelilerle uyum konusunda aslında genel bir politika yok. Çünkü Suriyeliler halen geçici koruma statüsü altında. Entegrasyon konusunda bu nedenle adım atılmıyor. Suriyelilerle uyum konusunda çocukların aynı sınıfta eğitim görmeleri önemli bir hamle. Böylece dil engeli aşılıyor ve çocuklar ve aileleri arasında diyalog zemini oluşuyor. Kalan çoğu alanda uyum adına bir gelişme olduğu söylenemez. Birbirinden kopuk iki toplumdan söz etmek mümkün. -Suriyelilere yönelik önyargıları daha çok ve daha az olanlar kimler? Suriyelilerle her gün karşılaşanların önyargılarının daha yüksek olduğunu gözlemledik. Bununla birlikte Suriyelilerle diyalog kuranlar ise daha az önyargılı. Böylece temasın olumlu olması için sadece karşılaşmanın yetmeyeceğini, diyalog gerçekleşmesi gerektiğini söylemek mümkün. Aksi takdirde karşılaşmalar Suriyelilerin öteki grup üyeleri olarak algılanma eğilimini artıran bir etkide bulunuyor. “Vatandaşların tutumları ve iktidarın reaksiyonları birbirini besliyor.” -Türkiye'de doğan Suriyelilerin sayısı da hayli fazla, muhtemelen burada yaşamaya da devam edecekler. Öte yandan Türkiye'nin Almanya gibi entegrasyon konusunda politikaları olmadığı gibi maddi olarak bunu kaldıracak bir kapasitesi de yok. Almanya'daki gibi "paralel toplum" kaygıları tamamen temelsiz mi? Türkiye’de Avrupa ülkelerinin ilk jenerasyon göçmen Türklere yönelik uyguladığı politikasızlık politikasının bir benzerini gördüğümüz söylenebilir. Bunun bir adım ötesinde, Türkiye’de iktidar Suriyelileri kamu gücüne güvenerek değil, seçmen meşruiyetine ve uluslararası kuruluşların desteklerine dayanarak kabul etti. Ayrıca Suriyelilerin geçici statüsü de politikasızlığı meşrulaştırıyor. Entegrasyon politikalarının zayıflığı ve dil-kültür farklılıklarıyla birlikte Suriyelilerin paralel bir toplum hayatı yaşadıklarını söylemek mümkün. Ancak bu durum iş piyasasında rekabet, güvenlik kaygıları ve çatışmaya engel değil. -Hükümetin değişen politikaları, Ensar'dan başlayıp Yunanistan kapısını açmaya kadar, vatandaşların algılarını nasıl etkiliyor? Vatandaşların tutumları ve iktidarın reaksiyonları birbirini besliyor. Türkiye’de yabancı korkusu her kesimde gözlemlenen bir fenomen. Suriyelilere yönelik olumsuz tutumlar da toplumun genelinde yaygın. Muhacir-Ensar söylemi kısa vadede çatışmaları ötelemişse de artan güvenlik tehdidi ve ekonomik krizle birlikte vatandaşlar açıkça Suriyelileri olumsuzluklardan sorumlu tutmaya başladılar. 2019 yerel seçimlerde muhalefetin başarısında bu durum pay sahibi oldu. Dolayısıyla iktidar bu gidişata bir cevap olarak Suriyelilere yönelik politikalarını sıkılaştırırken, dış politikada artan gerilimle beraber Suriyelileri açıktan koz olarak kullanmaya başladı. İktidarın sertleşen politikaları topluma yerleşmiş olan yabancı korkusunu ve öfkeyi meşrulaştırıyor. -Suriyelilere yönelik toplu şiddet eğiliminde farklı senaryolar ve bunlara yönelik cevaplar var. Bu senaryolar gerçek hayatta da gerçekleşiyor mu, gerçekleşmeleri ne kadar olası? Araştırmamızda şiddet senaryolarında taciz ve yankesicilik suçlamalarını karşılaştırdık. Taciz senaryosu şiddet eğiliminin artışını beraberinde getirdi. Yerliler ve Suriyeliler arasındaki çatışma olayları incelendiğinde de taciz suçlaması ön plana çıkıyor. 2011-2019 arasında medyaya yansıyan Suriyelilere yönelik şiddet olay sayısı 147. Olayların yarısına yakınında taciz suçlamasının tüm mahalleliyi sokağa döktüğünü ve olayın başka mahallelere de sıçradığını görüyoruz. Güvenlik güçlerinin kapasitesinin yetmediği, muhtar, belediye başkanı veya mahalle esnafının olayın önüne geçecek sosyal otoritesinin olmadığı, sosyal ilişkilerin akrabalık ve hemşehrilik üzerine kurulu olduğu ve genç erkeklerin yoğun yaşadığı mahallelerde şiddet olayları daha sık görülüyor. Bu mahalleler büyükşehirlerin çok göç alan çeper mahalleleri. Bu mahallelerde kurumsal altyapı ve ortak kamusal alanlar yetersiz kaldığı için gençler arasındaki tartışmalar kolayca büyüyor. -Bu konu nasıl çözüme kavuşabilir? Öncelikle Suriyelilerin statüsü yeniden düzenlenmeli. Bu statü temelinde yeni bir entegrasyon politikası geliştirilmeli. Suriyelilerin hızlı bir şekilde Türkçe öğrenmesi sağlanmalı. Tehdit algılarını minimize etmek için kayıtlı çalışma konusunda denetlemeler artırılmalı. Büyükşehirlerin çeper mahallelerinde güvenlik, kamusal alan, park ve yeşil alan ve aydınlatma sorunları çözülerek mahalle sakinlerdeki güvenlik kaygıları ve grupların çatışma olasılığı azaltılmalı. Merkezi ve yerel idare arasında koordinasyon artırılmalı. Muhtarlar Suriyelilerle daha sık temas kurduğu için daha çok yetkilendirilmeli. Suriyelilere yönelik maddi yardımların görünürlüğü azaltılmalı.
Editör: TE Bilisim