Gazeteciler Cemiyeti Basın Evi’nde Türk dış politikası tartışıldı

Gazeteciler Cemiyeti tarafından Avrupa Birliği (AB) finansmanı ile yürütülen “Demokrasi için Medya/Medya için Demokrasi” programı (M4D) kapsamında, Ankara’daki Basın Evi’nde gerçekleştirilen söyleşinin konuğu Diplomat Faruk Loğoğlu oldu. Loğoğlu “Türk Dış Politikası Nereden Nereye” konulu sunumunda, “Türkiye’nin istikrarlı, düzenli, rasyonel ve tutarlı bir dış politikaya dönmesinin” önemini vurguladı

SULTAN YAVUZ / ANKARA - Gazeteciler Cemiyeti tarafından yürütülen ve Avrupa Birliği (AB) tarafından finanse edilen “Demokrasi için Medya/ Medya için Demokrasi” programı (M4D) çerçevesinde, Ankara’daki Basın Evi’nde düzenlenen söyleşinin konuşmacısı, Diplomat Faruk Loğoğlu oldu. “Türk Dış Politikası Nereden Nereye” başlıklı sunumu yapan Loğoğlu, “Türkiye’nin itibarı, ulusal güvenliği ve çıkarları için düzenli, istikrarlı, rasyonel, tutarlı bir dış politikaya dönülmelidir” dedi. [caption id="attachment_179081" align="alignright" width="399"] M4D Proje Koordinatörü Yusuf Kanlı[/caption] Etkinlik öncesi “Hoşgeldiniz” konuşması yapan M4D Proje Koordinatörü Yusuf Kanlı, AB desteğiyle hayata geçirilen Basın Evi’nin, gazetecilerin birbirleriyle dayanışma ve fikir alış verişinde bulunma amacına hizmet ettiğini belirtti. “Enterasan” bir politik süreçten geçildiğini vurgulayan Kanlı, “Dün Rusya ile önemli bir ateşkes yaptık. Biz bu söyleşiye karar verdiğimizde ne Suriye konusu ne de bu ateşkes gündemde vardı. Türkiye’nin dış politikadaki evrimini ve gelişimini konuşacaktık fakat böylesi bir günde bu konuların tartışılması da yerinde olur diye düşünüyorum” dedi. [caption id="attachment_179082" align="alignright" width="400"] M4D Proje Koordinatör Yardımcısı Seva Ülman[/caption] Söyleşinin açılış konuşmasını yapan M4D Proje Koordinatör Yardımcısı Seva Ülman, Faruk Loğoğlu’nu “Türk diplomatlarının yüz akı” olarak tanımladı. Loğoğlu’nun son diplomatik görevini Washington Büyükelçisi olarak tamamladığını belirten Ülman, emeklilik sonrasında da Loğoğlu’nun CHP Milletvekili olarak bir dönem parlamentoda görev yaptığını söyledi. Loğoğlu’nun “tavizsiz, dürüst davranışlarının yanında, protokol kurallarını da eksiksiz uygulayan, nazik biri olduğunu” ifade eden Ülman, “Loğoğlu kendisinin döneminde, Dışişleri koridorlarını arşınlayan biz diplomasi muhabirlerinin de sorularımıza net cevaplar alabildiğimiz bir kişi olarak tanınır” dedi. Ankara doğumlu Loğoğlu’nun ilk, orta ve lise eğitimini Tarsus Amerikan Koleji’nde tamamladıktan sonra ABD’de Brandeis Üniversitesi’ni bitirdiğini ve ardından Princeton Üniversitesi’nde siyasi ilimler alanında doktora yaptığını kaydeden Ülman, “Daha sonra bir yıl kadar yine ABD’deki Middlebury Üniversitesi’nde siyasi ilimler alanında öğretim üyesi olarak görev yaptı” dedi. 1971 yılında Türkiye’ye dönen Loğoğlu’nun Dışişleri Bakanlığı’nda sırasıyla başkatiplik, maslahatgüzarlık ve başkonsolosluk görevlerinde bulunduktan sonra Danimarka ve Azerbaycan’da büyükelçi olarak Türkiye’yi temsil ettiğini belirten Ülman, “Loğoğlu Büyükelçi olarak atandığı Washington’dan 2005 yılında geri dönerek 35 yıl görev yaptığı Dışişleri’nden emekli oldu. CHP den 2011 yılında milletvekili seçilerek Meclis’e girdi. Loğoğlu bir dönem partide başkan yardımcılığı görevi de üstlendi” diye konuştu. Loğoğlu, “Batılı gibi olmakla Batılı olmak ayrı şeyler...” Türkiye’de dış politikasının geleneksel altyapısıyla bugünkü durumu arasındaki mesafenin üzerinde durmanın önemine işaret eden Loğoğlu, Türk dış politikasının coğrafya, tarih ve kimlik kavramlarına dayandığını belirtti. Türkiye’nin coğrafi açıdan başka ülkelerle karşılaştırılamayacak bir konumda yer alarak, iki kıta arasında farklı kültürlerin kaynaştığı bir rotada olduğunu kaydeden Loğoğlu şunları söyledi: “Türkiye’nin tarihi özellikleri de Orta Asya’dan gelirken savaşlar, barışlar yaşadı ve çok sayıda devlet kurdu. Bu sayede farklı milletlerle karşı karşıya geldi. Bu da dış politikayı belirleyen unsurlardan biri... Türkiye melez bir toplum, her türlü genetik yapı mevcut. Türk tarifini yapmak aslında hukuksal olarak da zor, çok değişik unsurları bünyesinde taşıyor çünkü. Ben bu çok kültürlülük hâlini avantaj olarak görüyorum. Bir tarafa saplanıp kalmak hata olur. ‘Cumhuriyet’in ilk yıllarında da yüzümüz Batı’ya dönüktü’ denilebilir ama Batılı gibi olmakla Batılı olmak ayrı şeyler... Türk dış politikası hassas diyebileceğimiz çok yönlü olan katmanlı bir yapı. Bunları Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda çok güzel özetleriz. Türkiye Cumhuriyeti’nin genel vasıfları demokratik, laik, hukuk ve sosyal devlettir. Dış politikayı bu ilkelere uydurmak lazım, keza kurulduğundan beri öyleydi. Dünyada itibar edilen bir diplomasiydi, bugün ise aynı durumdan bahsedemeyiz. Dışişleri Bakanlığı’nda teşkilat yapıları da değişti, ciddi bir erozyon var. Eskiden beri büyükelçilerin tayinleri yapılır ama istisnadır. Bugün Ağrı’da bir tarım müdürü de Dışişleri’nde bir genel müdür olabilecek denli bir genişletilme mevcut. Her mesleğin bir özelliği de o alana ilişkin eğitimdir. Diplomat olabilmek de ancak içine girdiğinizde mümkündür.” “Türkiye bugün hem bulunduğu bölgede hem de uluslararası düzeyde yalnız başınadır” Türkiye’nin dış politikasının demokrat, laik, hukuk ve sosyal devlet anlayışıyla uyumlu olması gerektiğini kaydeden Loğoğlu, “Cumhuriyet’in ilk yıllarından 1990’lı yıllara kadar dış politika, iç politikaya malzeme yapılmazdı, ikisi ayrıydı. Bugün ise dış politika iç politikaya hapsediliyor ve son 10-15 yıldır bu şekilde ilerliyor ne yazık ki...” diye konuştu. “Türkiye bugün hem bulunduğu bölgede hem de uluslararası düzeyde yalnız başınadır. Bugün ‘tam bağımsızlık’ düşüncesi ve ilkesi değil, ne kadar çok bağınız olursa o kadar bağımsız olursunuz anlayışı geçerlidir” diyen Loğoğlu şunları ifade etti: “Dış politikada yapılan hatalar düzeltilemez ama hatadan dönülebilir. Yanlıştan dönmek bir fazilettir, hem de insanoğlunun yararınadır. Rusya ve Suriye politikası hatalıdır ya da Çin’le yeni ilişkiler sürdürüyoruz ama Uygur Türkleri hakkında sesimizi çıkaramıyoruz. Türk dış politikasında eski noktaya geri dönmeliyiz, AB bile kendi değerlerini savunan bir noktada değil; özellikle mülteciler konusunda. Türkiye’nin itibarı, ulusal güvenliği ve çıkarları için düzenli, istikrarlı, rasyonel, tutarlı bir dış politikaya dönülmelidir. Bu biraz zaman alır ve bu bağlamda medya ile de iyi ilişkiler kurulmalıdır. Bunu her zaman söylerim, basın bizden yeterli bilgi alamazsa, kendi imkânlarıyla ulaşabildiği bilgiyi kullanır. Hepimiz Türk dış politikasını iyileştirmek için elimizden geleni yapmalıyız.”
Editör: TE Bilisim