Salim TAŞÇI Aslında “Ne oluyor bu magazin muhabiri gazeteci arkadaşlarımıza” diye uzun başlık atmak gerekir ama, Güray Soysal ağabeyimin “Ben sana böyle mi öğrettim, böyle uzun başlık olur mu” diyeceği muhakkaktı.. Magazinci deyince, en kralı olarak Ankara’dan, Orhan Gürdil ağabeyi başa yazarım. İstanbul’dan da rahmetli Şemsi Sılkım’ı unutmam mümkün değii. Bugüne baktığımızda işler iyice vahimleşti. Azar yiyenler, kamerası elinden alınıp, kırılanlar, yumruk yiyenler vs… “Filan, falan yerde sevgilisiyle yemeğe gidecek” diye birilerine haber uçurtup, ardından flaşlar patlayınca “Sizlerden de rahat yok, nereden haber alır, nereden çıkarsınız böyle” serzenişleriyle poz verenler, yanındaki sevgilisi(!) görüntü verip “Çekme kardeşim, yoksa ağzını burnunu kırarım” tehditleri sık sık görmekteyiz. Veya gazetecilere, pardon magazincilere görünmemek için arka kapıdan kaçanlar. “Ah ayağımı burktum” haykırışları, açıkçası bu sanatçının (!) bir taşla, iki kuş vurmak taktiğini sezemeyen magazincilere ne demeli?. Birinci haber “Falan sevgilisiyle yakalandı”, ikincisi “Ayağını burktu” haberi… Ey magazinci meslektaşım, düşme onların peşine, onlar sizin peşinize düşsün ve “Koymayın” haberi Çıkmayınca, ertesi günü sizi arayacaklardır. Burada gerçekten işini yapan gazetecilerden bahsediyorum. Yoksa “Bir kare, bin Dolar” diyenlerden değil… Açıkçası, “Kalemini satmayan gazetecidir” söz konusu olan… Spordan vakit buldukça, Orhan Gürdil ağabeyimin yanına gidip, “Abi röportaj yapacağım, biri var mı?” diye sorardım. O da “Falana git, ben randevu alıyorum” derdi. Orhan abim zamanın en ünlü türkücülerinden birisiyle beni röportaja gönderdi. Akşam gazinoya gittim. Sanatçıya kendimi tanıttım. Gazinonun arka sıralarından bir yere oturmamı söyledi. Program bitiminde ayaküstü bir konuşma yaptık, ertesi günü haberi yazıp, Orhan abiye verdim. Orhan abi sanatçının ilgilenip, ilgilenmediğini sordu. Durumu anlattım. O her zaman ki centilmenliğini muhafaza eden Orhan abi köpürdü ve “Sen benim muhabirimi nasıl arka sırada oturtursun” narasıyla, sanatçıya telefon açtı. Ertesi günkü gazete haberimin başlığını Orhan abi şöyle atmıştı. “Karga sesli” Gazeteyi okuyan güzel sesli sanatçı gazeteye geldi, özür üstüne özür dilemelerle gönlümü almaya çalıştı. Neyse ki Orhan abi yine de nezaketle sanatçıyı uğurladı. Şimdi böyle şefler kaldı mı? Bilemiyorum… Bu arada, sanat piyasasında zirveye çıkmış çok sanatçının ilk haberlerini yapanda Orhan abi olmuştur. “Magazin muhabiriyim” diye ortalıkta dolaşanların, birazcık da olsa, geçmiş gazete arşivlerinin taramalarından alacakları dersler vardır. Gazetecilik ayağa düşürülecek meslek değildir.