Toprağa biçim verdiler, toprak duygulara, duygular sanata aktı

MEDYA Sanat Galerisi (Üsküp Caddesi "Çevre Sokak" No: 35 Zemin Kat Çankaya / Ankara) 20 Ekim’den bu yana çok özel bir sergiye ev sahipliği yapıyor. Sibel & Cemalettin Sevim’in “Seramik ve Takı Sergisi” 14 Kasım’a kadar sanatseverlerin beğenisine sunuluyor. BU SERÜVENDE RUH HİSSETTİ, AKIL TASARLADI VE BEDENLERDE BULUŞTU… Sanatı ile ilgili olarak Sibel Sevim şu düşünceleri bizlerle paylaşıyor: Sanat insanla var olmuştur ve insanla yaşar. Onun var oluşu da insan için değil midir? Sanat bazen heykel olur, bazen resim, bazen de şiir… Olur da olur… Güzel olan, olması gerektiği gibi gereken yerde olmasıdır. Bazen duvarda… Bazen meydanda… Kimi zaman da insanın hem gönlünde hem de bedeninde olmasıdır. Zaten sanatçının amacı da yaşamın içinde bulunması değil midir? Trilye’de başlar Sibel Sevim’in sanat ile olan öyküsü… Zeytin ağaçlarının altında kıvırcık saçlı, minik bir kız çocuğu topladığı seramik kırıklarıyla oyunlar oynar, onlarla kendine tertemiz, yeni bir dünya kurarmış… O kadar sevmişler ki birbirlerini, sanki belliymiş bu birlikteliğin Sibel’in nefes aldığı sürece devam edeceği. Denizin tuzu gibi kalmış üzerinde, iliklerine işlemiş seramik sevgisi. Öyle ki bu sevgiyi hep daha ileriye taşımaya, gelecek kuşaklara aktarmaya, onunla var olmaya ant içmiş… 35 yıl geçmiş aradan, bir sürü çocuğu olmuş… Kimi duvar panosu, kimi üç boyutlu form, kimi altın yaldızlı, kimi ise mühürlü... Gözü gibi bakar, pamuklara sarar saklarmış hepsini. Onca yıl aradan sonra bir şey çıkmış karşısına, metal kili diyorlarmış adına. Metalmiş ama seramik gibi şekil alıyormuş. Çocukluğuna dönmüş onunla… Küçük parçalar yaparak bir araya getirmiş, insanların gerdanlarına kondurmuş onları; parmaklarında zamanın tanıklığına sunmuş. Seramiğin bin bir renginin insanları sarmasını, tenle temas ederek özlere ve ruhlara işlemelerini istemiş. Asıl aradığı buymuş… Gerdanında bir onur gibi taşıdığı seramik takılarını insanlara sunmuş... Sofrasını açmış, buyur etmiş seramiğin renkli ve göz alıcı dünyasına… Hadi buyurun dostlar... Buyur edilen bu sofrada tarihin kokusu alır götürür sizi uzaklara... İdoller eşlik eder dans edercesine, rengârenk çini desenlerinin arasında... Parlak metal dokularda can bulur muazzam kıvrımlar… Dantel dantel akar durur boyunlarda... Kendinden geçmiş bir dans ediştir bu takılası sanatlarda... Dün bugün ve yarın buluşur bu takılarda... Bu serüvende ruh hissetti, akıl tasarladı ve bedenlerde buluştu… ÇAMUR TEZGÂHTA DÖNERKEN, DUYGULAR ANLATILAMAYANLARIN BİÇİMLENMESİ ŞEKLİNDE UZAYIP GİDİYOR Cemalettin SEVİM ise şöyle ifade ediyor duygularını: “Duygular da insanlar gibidir; özgün ve ifade ediliş biçimleri farklı. Kimi sözle, kimi yazı ile ifade eder kendini. Bazıları ise renkler ve hareketlerle… Neyse ne; önemli olan anlatılan ve anlaşılandır gerisi hikâye. İşte ben de öyle yaptım; toprağa biçim verdim. Toprak duygulara, duygular sanata aktı... Böylece duygu ve düşüncelerimin yorumlanmış görsel halleri ortaya çıktı. Bazıları buna “sanat” diyorlar. Sanat da sanatçı da harmanlanmış bu âlemde… Toprağın özü gibi eğri büğrü ama yine de doğru. Toprağın sesini çamura, çamurun sesini duygulara fısıldayarak şekillendirdiğim formları pişirdim seramik oldu. Seramik oldu da ne oldu? Bazen kap, bazen form ve heykel… Sonuç; yansıtımlarımın dışa vurumu… Daima sade ve net. Zaten duygular da sade olmalı… Kafa çatlatan anlatımlara, görüntüden mana çıkarmaya gerek yok. Çamur tezgâhta dönerken, duygular anlatılamayanların biçimlenmesi şeklinde uzayıp gitmekte ve heykellere dönüşmektedir. Ortaya çıkan biçimler nettir… Sadece seramik ve seramiğin dokusu görülür… Renge ve sıra fazla söz hakkı vermez. Duygu ve aşkla Yoğrulan, insan emeğinin eseri olan sanat, imgeleme yansır; hayat gibi… Yaşam gibi… Neysen o. Hani diyor ya Mevlana ; “Ya göründüğün gibi ol, ya da olduğun gibi görün.” Benim duygularımın ifadesi de öyle… Dosdoğru eğmek bükmek yok. Zaten bükeceksin de ne olacak? Bırak kafayı karıştırma; neyse o!” SERAMİK SANATI… SERAMİK (ya da keramik) yüksek ısıda pişirilmiş, topraktan yapılan vazo, çanak, çömlek gibi günlük işlerde kullanılan kapların genel ismi. Bu kaplar, Türk tarihi içerisinde pek çok kullanım eşyası gibi şekil ve süslemeleriyle sanat değeri taşır hale geldi. Yapılan kazı ve araştırmalar da hem Türk İslam devletlerinde, hem de Anadolu dışındaki Türk devletlerinde, sanat değerine sahip seramik örneklerinin çok yaygın olduğunu ortaya koydu. 9. yüzyıldan 13. yüzyıla ciddi bir gelişim sergileyen bu sanat, asıl teknik çeşitliliğe Büyük Selçuklular döneminde ulaştı. Anadolu Türk Seramik Sanatında, kazıma, çizikleme, kalıpla kabartma, oyma gibi süsleme teknikleri kullanıldı. Seramikte dönüm noktası olan sırlama tekniğinin kullanılmaya başlanması ise, yapılan kaplara, renkli ve çekici bir özellik kattı. 15. yüzyıl sonuyla 16. yüzyıl başında, porseleni anımsatan üst düzey kalitede seramikler yapıldı. Bunlar beyaz, sert ve pürüzsüz hamurları, kaliteli sırlarının altındaki çok çeşitli desenleriyle dönemin ileri sanat düzeyini yansıtıyordu. Ayrıca Türk sanatına özgü çiçek ve kıvrık dallar, kuş, geyik, balık gibi hayvan motifleri, çeşitli hat teknikleriyle yazılmış yazılar kültürel zenginliğimizin çok değerli örnekleri olarak nitelendirildi. Bu dönemde İznik’ten sonra ikinci önemli seramik merkezi Kütahya oldu. Bu merkezlerde üretilen seramikler, Avrupa ülkelerine de sipariş üzerine hazırlanır hale geldi. 18, yüzyıl ortalarından 20. Yüzyıl başına kadar etkinlik gösteren üçüncü bir seramik merkezi de Çanakkale faaliyet gösterdi. Özellikle Çanakkale tabakları, yelkenli, cami, köşk, hayvan ve insan figürlerinin resmedildiği eserler bugün de sanatsal değerini koruyor. Kimdir? Sibel Sevim PROF. Sibel SEVİM 1964 yılında doğdu. Lisans eğitimini Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü’nde 1989 yılında bitirdi. 1991 yılında yüksek lisans eğitimini,1994 yılında sanatta yeterliğini Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde tamamladı. 2005 yılında Profesör oldu. Hollanda, İngiltere, Letonya, Tunus, Almanya, İtalya, Küba, İspanya, Lituanya, Avusturya, Kore, Moldova, Estonya, A.B.D. Japonya, Çin, Meksika, Avustralya, Hindistan, Taiwan gibi ülkelerde çalışmaları ve projeleri ile ilgili sunumlar, workshop’lar yaparak çeşitli organizasyonlara katıldı. Eserleri bu ülkelerin resmi ve özel koleksiyonlarında yer almakta olup, bulunduğu ülkelerin seramik merkezlerinde incelemelerde bulundu ve eserlerini sergiledi. Seramik atıklarla gerçekleştirmiş olduğu “Çağdaş Seramik Parkı”, BEBKA Projesi (Bursa, Eskişehir, Bilecik Kalkınma Ajansı) ile sanat adına Eskişehir’e kamusal alan kazandırdı. Bu projesi ve yapmış olduğu çalışmalarla ilgili olarak “International Keramiktage, Oldenburg” onur sanatçısı olarak davet edildi. Almanya’nın yanı sıra ABD, Japonya, Kore, Çin ve Avustralya gibi ülkelere projelerini sunmak üzere davet edildi. 12 Kişisel sergi açtı; 110’a yakın karma sergiye katıldı ve hakkında birçok röportaj bulunmaktadır. Alanı ile ilgili iki kitabı bulunan Prof. Sibel Sevim’in “Seramik: Dekorlar ve Uygulama Teknikleri” isimli kitabı, TÜBA (Türkiye bilimler Akademisi) tarafından Üniversite Ders Kitapları Telif ve Çeviri eser Ödülüne layık görüldü. Ayrıca çok sayıda makale ve bildirileri ulusal ve uluslararası dergilerde ve bildiriler kitabında yer almıştır. Yurtdışı ve yurtiçinde çeşitli resmi ve özel koleksiyonlarda eserleri bulunan sanatçının seramik alanında beş ödülü bulunuyor. 2007-2013 yılları arası Anadolu Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Seramik Bölüm Başkanlığı, 2011-2017 yılları arası Anadolu Üniversitesi Güzel sanatlar Enstitü Müdürlüğü görevini yürüten Prof. Sibel Sevim, Uluslararası Seramik Akademisi IAC ve NCECA-USA üyesi. Cemalettin Sevim 1958 yılında doğdu. Lisans eğitimini Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü’nde 1989 yılında bitirdi. 1991 yılında yüksek lisans eğitimini,1994 yılında sanatta yeterliğini Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde tamamladı. Çin, Hollanda, İngiltere, Letonya, Tunus, Almanya, İspanya, Küba, Lituanya, Avusturya, Kore, Moldova, Estonya, A.B.D, Japonya, Kore, Çin, Avustralya ve Hindistan gibi ülkelerde alanındaki organizasyonlara katılarak sunumlar veworkshoplarla ülkesini temsil etti. Eserleri bu ülkelerin resmi ve özel koleksiyonlarında yer almakta olup, bulunduğu ülkelerin seramik merkezlerinde incelemelerde bulundu ve eserlerini sergiledi. 14 Kişisel sergi açtı; 110’a yakın ulusal ve uluslararası karma sergiye katıldı. Seramik sanatı ve sanat yaşamı hakkında birçok röportajı bulunmaktadır. Seramik alanında dört ödülü bulunan Cemalettin Sevim’in makale ve bildirileri ulusal ve uluslararası dergilerde ve bildiriler kitabında yer almış olup, bilimsel araştırma projelerinde çalışmalarına devam etmektedir. Yurtdışı ve yurtiçinde çeşitli resmi ve özel koleksiyonlarda eserleri bulunan Sevim, halen Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü’nde Doktor Öğretim Üyesi olarak görevini sürdürmekte ve sanat çalışmalarına devam etmektedir.
Editör: TE Bilisim