Cumhurbaşkanımızın atmasıyla Boğaziçi Üniversitesi’ne Rektör olarak atanan Prof. Melih Bulu’nun adı millet olarak hepimizin hafızalarına kazınmış bulunuyor. Sayın Bulu için müthiş bir tanıtım kampanyası oldu bu görev. Milyarlar harcasaydı, adını bu kadar geniş kitleye duyuramazdı. Üniversitede olup bitenleri herkes bildiği için burada yeniden hatırlatmak gereksiz. Yalnız şu son haber dikkat çekici: Bütün bu olup bitenlere rağmen sayın Bulu asla istifa etmeyeceğini söylemiş. İstifa kişisel bir tercihtir, buna da kimsenin söz söyleme hakkı yok. “istifa etmelisiniz” diyenler, istifanın gerektiğinde bir erdem müessesesi olduğuna inanıp bu çağrıyı yapıyorlar ama boşuna. Bulu, kendini oraya getiren makam “istifa et” demedikçe, asla istifa etmez. Peki, orada hem öğrenciler, hem öğretim üyeleri tarafından “kâzip şöhret” muamelesi görmesine ne kadar katlanabilir. İşte, bunu bilmek zor. Belli ki, tahammül gücü yüksek bir insan. Olup bitenler onu yıldırmıyor, geri adım atmasını düşündürtmüyor. Böyle bir duruşa ancak “bravo” denilebilir. Bravo Melih bey, hiç istifinizi bozmuyorsunuz. Bu kadar cesaret kimlerde olabilir? Bu güne kadar hep “cehlin cesareti” diye bir deyim duyduk. Cahilin cesareti demektir. Bu memlekette okumuşların da cesareti olduğunu Melih bey kanıtlamış bulunuyor. Sadece “bravo” yetmez, aynı zamanda tebrik etmek de gerekir. Bu arada öğrencilere yapılan polis uygulamalarının anne-babaların içlerini acıttığı da bir gerçek. Halk, bu tür uygulamaları hoş görmez. Bir an önce normale dönülmenin yolları aranmalı. Makul seslere kulak tıkanmadan bu iş kolaylıkla halledilebilir. Galiba, niyet bu değil. Gazeteci Barış Yarkadaş, Bulu’nun şu sözlerini paylaşmış: “Bana dokunmak, devlete dokunmaktır.” Rahmetli Şeyh Edebali yaşasaydı “Bulu’yu yaşat ki devlet yaşasın” demezdi herhalde. Sakin güç diye bilip taktir ettiğimiz Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın şu çağrısını nakletmeden geçmeyeceğim: "Sn. Melih Bulu, eğer bir kurban verilecekse; akademik başarıyı, gençliği ve geleceğimizi değil, makamınızı kurban verin. Çünkü makamlar gidici, milletçe birlik ve beraberliğimiz kalıcıdır." Doğru ama, dinleyen kim?