Gidişat iyi değil.

Türkiye dar alana sıkışmış vaziyette.

Dış ilişkilerimiz fecaat. Etrafımızda "dost" diyebileceğimiz  bir devlet kalmadı.

Rusya krizi ekonomimizi iyice vurdu. Güneyde kapanan otel sayısı yüzlerle ifade ediliyor.

Sebze elimizde kaldı. Domates, üretildiği bölgede 1 liraya kadar düştü. Üretici ürününü yollara dökerek durumu protesto ediyor.

Terör, almış başını gidiyor. Güneydoğu’da Suriye görüntüleri iç karartıyor.

İçeride ise tek adama dayalı başkanlık rejimi tartışılıyor.

"İlle de başkanlık" diretmesi hem rejimi, hem hukukumuzu tartışmalı hale getirdi.

Anayasa Mahkemesi’nin kararları, bizzat ülkenin Cumhurbaşkanı tarafından tanınmıyor, saygı duyulmuyor.

Adalet Bakanı ise peşinden geliyor.

  Ülkede hukuk ve adalet tartışılıyor. Daha doğrusu, her ikisinin yokluğu.

Cumhuriyetin değerleri lime lime.

Meclisin yanı başındaki bir salonda halifelik konuşuluyor.

Rejimi demokratik yapan muhalefet, kendi derdinde.

CHP, ilkelerindeki sapmayı tartışıyor.

MHP’de kongre krizi yaşanıyor.

Bu durumda halkın muhalefetten de beklentisi yok.

Ülke,  adım adım karanlığa doğru sürükleniyor.

ABD mahreçli planlardan söz ediliyor.

Obama’ya yakın gazeteci ağzındaki baklayı çıkardı bile.

‘Esad gitmeli’ politikasının başarısızlığa uğradığını ve Batı’nın olabildiğince sessiz bir şekilde geri çekilmeye çalıştığını ifade eden ABD’li yazar Michael Collins Obama’ya karşı tavır alan Erdoğan’ın ise büyük bir risk aldığının altını çizdi.

Anlaşılıyor ki, müttefikimiz de gidişatımızdan rahatsız.

Belli çevrelerde  durup dururken "Mutabakat Hükümeti", "Meclis Hükümeti" ya da "Milli Hükümet" modellerinden söz edilmeye başlandı.

Sarayla Başbakanlık arasındaki gerginlik güneydoğudaki hendeklerden daha derin.

Davutoğlu’na  "ha gitti ha gidecek" gözüyle bakılıyor artık.

Yerine Binali bey ikame edilmeye çalışılıyor.

İki aya kalmaz, iktidar partisindeki çatlak da su yüzüne çıkar.

MHP’de kongre toplanmazsa, muhaliflerin AKP içindeki muhaliflerle birlikte yeni bir siyasi oluşum meydana getirebilecekleri de konuşuluyor.

Bu durum, siyasi dengeleri değiştirebilir, hatta iktidar partisinin oy oranını daha da aşağılara çekebilir.

ANAP’taki "21.75"’i unutmayalım.

"Milli hükümet"i, çıkmazdan çıkışın tek çaresi olarak düşünenler, toparlayıcı isim arayışında.

Öne çıkan isimler var. Biri, eski Meclis Başkanı Cemil Çiçek, diğeri  ise eski DTP Müsteşarı ve CHP İstanbul Milletvekili İlhan Kesici.

Milletçe içinde bulunduğumuz bu badirelerin ancak muhalefeti de içine alan geniş tabanlı bir "milli mutabakat hükümeti"yle aşılabileceği yönündeki kanaatler yaygınlaşıyor.

Bütçe görüşmeleri sırasında iki konuşmaya dikkatinizi çekmek istiyorum:

Birincisi, CHP Grubu adına TBMM Genel Kurulu’nda bir konuşma yapan Trabzon Milletvekili Halûk Pekşen Rusya krizinin ekonomiye etkileri bağlamında, Kesici’nin yeni Hükümet Programı hakkında TBMM Genel Kurulu’nda CHP Grubu adına yaptığı olağanüstü güzel konaşmaya da atıfta bulunarak; dedi ki;

"Yalnızca Rusya’yla 62 milyar dolarlık kontrat kaybettik.O dönemdeki Yüksek Planlama Kurulu üyesi ve Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarı İlhan Kesici’nin de altında imzası bulunan bir YPK kararında, Irak krizi nedeniyle bu şirketlerin SSK, banka kredi borçlarının yapılandırılmaları, yurt dışındaki alacaklarının  Eximbank tarafından iskonto edilmesi ve faizsiz krediyle, ucuz kredilerle desteklenmeleri karara bağlanmış ve sektör büyük bir krizden kurtulmuştu. Şimdi de Sayın Kesici aramızdadır. Size de her türlü katkı ve yardımı vermekten de imtina etmez.»

İkinci konuşmada, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye en yakın isimlerden birisi ve Osmaniye Milletvekili Doç. Dr. Ruhi Ersoy. Bakın, nasıl bir çağrı yaptı:

"Bu kapsamda, Parlamentomuzda bulanan değerli ve köklü milletvekillerimizin, değişik siyasal partilerde görev almış devlet adamı hüviyetindeki olan büyüklerimizin yer yer gelip partilerinin dar kalıpları içerisinde değil, büyük Türk milletinin ve Türk devlet geleneğinin gerektirdiği tarzda konuşmalar yapmalarını bekliyorum.

Sayın Cemil Çiçek›ten, Sayın İlhan Kesici›den, özellikle ve özellikle bu kürsüde Türk milletinin beklediği konuşmaları yaparak toplumsal huzur adına reçetelerin bu Meclisten yazılabileceğini ifade etmelerini bekliyorum."

 Kesici’nin, Hükümet Programı üzerinde yaptığı konuşma, kalıcı etkisini sürdürüyor.

Meclis Başkanı İsmail Kahraman, AKP İstanbul Milletvekili, bile «İlhan Bey uzun zamandır çok hasret kaldığımız yüksek bir siyasi üslubun çok güzel bir örneğini gösterdi» diyerek övgüsünü ifade etmişti.

  Milli Hükümet ihtiyacı iyice belirgin hale gelirse, siyasetin üzerinde ittifak edeceği isim olarak konuşuluyor.

"Durup dururken bu alternatif de nereden çıktı?" diye sormayın.

Ve, "olmaz olamaz" demeyin.

  Bir şeyin "şuyuu" olmuşsa, "vukuu" da arkasından gelir.