Evet, Türkiye derin bir kuşatma altında. Devletin en üst katından “milli seferberlik” çağrısı yapılıyor. “İkinci Kurtuluş Savaşı”ndan söz ediliyor. “Milli Hükümet” kurulsun isteniyor. Başkanlık Sistemi tartışmalarının yersiz ve zamansız olduğu konuşuluyor. Ekonomi, ayrı ve çok önemli başlıklardan birisi. Ülkenin can damarı sayılan semtlerinde kapanan işyerlerinin sayısı giderek artıyor. Vitrinlerde çokça “devren kiralık” levhalarına rastlıyoruz. Esnaf, iş yapamaz halde. Tarım, can çekişiyor. Bir zamanların kendi kendine yeten yedi ülkesinden biri olan Türkiye saman ithal eder duruma düşmüş. Hayvancılık yok olmuş. Etin yanına yaklaşılmıyor. Terör can almaya devam ediyor. 39 canımızı kaybettiğimiz son katliamla bir kere daha acı ile sarsıldık. Her işi hallettik; sıra yılbaşı kutlamalarına gelmiş gibi her kafadan bir ses. Haram, helâl tartışmaları Diyanet’in hutbesine yansıyor. Diyanet İşleri Başkanı, hutbesi tahrik unsurları taşıdığı iddiasıyla istifaya davet ediliyor. İstifaya davet edilen sadece Diyanet İşleri Başkanı değil. Son saldırıyla birlikte başta İçişleri Bakanı olmak üzere, güvenlik ve istihbarattan sorumlu birimlerin başında olan yetkililer de istifaya çağrılıyor. Yedi gün öncesinden dünyanın sayılı istihbarat birimleri kendi vatandaşlarını uyarmışlar. Ama bizim istihbarattan tık yok. İstihbarat birimlerimizin ne iş yaptığı sorgulanıyor. Gerçekten de son olayda da bir istihbarat zafiyeti olduğu açık. Adam, elini kolunu sallıyarak geliyor, önce dışarıdaki polisimizi şehit ediyor, sonra içeri girip 7 dakikada dört şarjörü insanların üzerine boşaltıyor. Ve üstünü başını değiştirdikten sonra elini kollunu sallıyarak çekip gidiyor. Bu satırların yazıldığı saatte eli kanlı caninin resimleri medyaya servis edilmişti ama, henüz yakalanamamıştı. 2017’de bizleri daha nelerin beklediğini kestiremiyoruz. Evet, milli bir seferberliğe ihtiyaç var. Ana aksını AKP’nin teşkil edeceği, diğer partilerin de güç verdiği milli bir hükümet. Bu, uzun zamandan beri dillendiriliyor. Bu yüzden “yeri ve zamanı değil” denilen Başkanlık teklifinin derhal geri çekilmesi isteniyor. Teklifin, Meclis’ten geçip geçmeyeceği soru işaretleri taşıyor. Geçse bile halkın buna evet demeyeceği yönünde ağırlıklı görüşler ileri sürülüyor. Felaha çıkmamız için, öncelikle kendi içimizde barışı, hukuku ve adaleti tesis etmemiz gerekmiyor mu?