Artun TALAY 30 yıl önce katalog basılırdı, dergilere reklam verilirdi. Artık pazarlama dijitale kaydı. Profesyonel boks dijitale kayıp her gün milyonlarca sporseveri ekran başına toplarken, olimpik spor dalları otuz yıl öncesine takılı kaldı. Eskiden moda olan giyilirdi. Şimdi zamansız olan giyiliyor. Profesyonel tenis zamansız olana kaydı, olimpik dallar hala moda olanda kaldı. Moda olanı bile tereddütle giyiyor. Modacılar her kuşağa kalmak isteyen ürünün peşinde. "Satış ürünlerimizi buna göre üretmeye çalışıyoruz" diyorlar. Otomobil sporları her kuşağa hitap etmenin yolunu bulmuşken olimpik spor dallarının taraftarları ise ağırlıklı olarak orta yaşın üstünde. Giyimde tasarım markası olmayanlar gardırobu oluşturan omurga oldular. Profesyonel voleybol, gardırobu oluşturan omurga olmakla övünürken, olimpik spor dalları 1928 Amsterdam Olimpiyat Oyunlarının yapıldığı stadyum, korunuyor ve hala faal diye kendini avutuyor. Bunun yetmeyeceğinin farkında bile değil. Ünlü ve pahalı giyim firmaları "Tüm kaliteli ürünler bizde, müşteriler yıllarca giyeceklerini biliyor ve bizi bırakmıyor." diyorlar. Profesyonel basketbolda kalite bizde, kadro, tesis ve organizasyon üstünlüğü bunun kanıtı derken, olimpik spor dalları yaşı ilerlemiş yıldız sporcularına sporu bırakmayın önerisini götürüyor. Sporu bırakmış olan yıldızlarını da spora döndürmeye çalışıyor. Giyim sektörü genç kuşağın çevre bilincinin yüksek olduğunu biliyor, yüksek malzemeyi iyi tanıyor, küresel ısınmanın ciddi olduğundan şüpheleri yok diyor. Profesyonel futbol genç kuşağı kendisine bağlamanın yolunu bulmuşken, olimpik spor dalları ise ne yapacağını şaşırmış durumda. Takım elbisenin modası geçmez. İçine tişörtte giyilse, altına spor ayakkabı da giyilse takım takımdır. Atletizm ve olimpik spor dalları da takım elbise gibidir, ama bunun farkında olan kim?