İpler, KukulaKukla’da  

HABER VE FOTOĞRAFLAR / SULTAN YAVUZ ÖZİNANIR (ANKARA) - Beş yıldır kukla yapan Çağdaş Çakmak, heykel bölümünden mezun olmuş. Henüz öğrencilik yıllarındayken abisinin Prag’dan getirdiği bir kukla onu hayli etkilemiş ama günün birinde kendisinin de kukla yapacağını o zamanlar aklına getirmemiş. Eğitiminin ardından bir grup arkadaşı ile beraber belediyelere heykel yapmışlar ama işin sürekli olmaması onu yeni arayışlara itmiş. Bir gün kendisine hediye edilen kukla ile göz göze gelince, kukla yapmaya karar vermiş ve o günden beri de ipli kuklalar yaparak, sanatını “MiskinHane” adını verdiği atölyesinde sürdürüyor. Çakmak, bir ironi de barındıran “MiskinHane” ismini, ünlü Fransız düşünürü Michel Foucault’un “Deliliğin Tarihi” isimli çalışmasından esinlenerek koymuş. Çakmak’ı diğer kuklacılardan ayıran özelliklerden birisi de, kukla yapmasına rağmen bir kukla oynatıcısı olmaması. Kendi sözleriyle, “Kuklayı oynatayım diye değil de, hediyelik bir eşya olarak düşündüm. İnsanlar alsın, kendileri oynatsınlar diye… Kukla oynatıcıları için de kukla hazırladım ama toplumun çok değişik kesimlerinden insanlar kukla alabiliyor ve öğrencilerine, çocuklarına, eşlerine küçük gösteriler yapabiliyorlar. Zaten kukla öyle bir şeydir, iplere elleriniz değdiğinde konuşturmak istersiniz. Beni cezbeden özelliklerinden birisi de kuklanın interaktif olması” diyor. Kuklaların kıyafetlerini annesi hazırlıyor Kukla yapmaya başladıktan sonra, kuklaların kıyafetlerini bir tanıdığına diktiren Çakmak’a daha sonra annesi “ben dikeyim” diye bir teklifte bulunmuş. Annesinin dikiş bildiğinden haberdar olmayan Çakmak’a, annesi “Ben genç kızken kendi elbiselerimi hep kendim dikiyordum” demiş. Bunun üzerine kuklaların kıyafetlerini annesi hazırlamaya başlamış. Zaman içinde kukla yapımı ile ilgili fikirlerinin derinleştiğini belirten Çakmak, amacının heykel sanatı ile kuklayı birleştirmek olduğunu ifade ediyor. Bir kukla oynatıcısı olmayı düşünmese de, yaptığı kuklaları bazen denediğini söylüyor. Çakmak, “Mekanizmayı kavramam lazım ki, yaptığımda onu oynatacak kişi zorlanmasın. Ben modern Geppetto’yum aslında, sadece yapıyorum. Genelde kuklacılar kendi kuklalarını yaparlar, yansıtacakları oyunu kendileri bilirler. Mesela mimikler mi önemli, hareket mi önemli ona göre yaparlar” diyor. Akla gelen her şey kuklaya dönüştürülebilir Kuklaların incelikli düşünülerek tasarlanması, ayrıntıları, boyası gibi özellikleri o kuklayı özel kılıyor. Çakmak’a göre pek çok şey kuklaya dönüştürülebilir, örneğin elimizde tuttuğumuz bir objeye yüz çizersek, bu bir kukla olabilir. Çakmak, “ Hani çocukken parmağımıza göz, ağız çizerek oynatıyorduk ya, kukla aslında böyle bir şeydir. Çevrendeki objelerle iletişim kurmakla alakalıdır. Dolayısıyla hayâl gücüne göre insan aklına gelen her şeyi kuklaya dönüştürebilir” diyor. Kukla çeşitleri Çakmak, kuklanın anavatanı için bir kesimin Çin, bir kesimin de Hindistan olduğunu savunduğunu söylüyor. Doğu kültüründe hayli yerleşik olan bu kültürün, günümüzde Avrupa ile birlikte anılmasını da popülerlik meselesine bağlıyor. Çakmak, “Her kültürün kendince bir kukla kültürü vardır. Aslında Doğu’dan çıkmadır kukla ve bir hat boyunca Batı’ya ilerlemiştir ama nedense Prag bu anlamda ünlü olan şehirdir, Avrupa’nın kültürüne yerleşip kalmıştır. El kuklası, çubuklu kukla ve en yaygın olarak ipli kukla vardır ama onlar da kendi içlerinde farklılaşabilir. Mesela Japonya’da, bir ana oynatıcı ve dört yardımcıdan oluşan kukla gösterileri yapılır. Biri başı; ikisi elleri; ikisi bacakları oynatırlar ve ön planda olmamak için de siyah giyinirler. Kukla, yetişkinlere hitap ediyor mu? Çakmak, izlediği pek çok kukla gösterisinin çocuklar için ağır olduğunu ve Hacivat ile Karagöz’ün de muhalif bir tarafı olduğunu vurgulayarak, kuklanın çocuklar için olduğu varsayımını doğru bulmadığını söylüyor. “Sanıyorum, bu kanının oluşmasında çocuklara gösteri yapan animatörlerin etkisi var. Yetişkinler için de kukla gösterileri yapılıyor ama şöyle bir farktan söz edilebilir; yetişkinler çocuklardan daha gerçekçi oldukları için, kuklayı daha çok sevenler, çocuklar oluyor. Yetişkinler, kuklanın ne ifade ettiğinden ziyade, onun gerçekliğine bakmaya başlıyor. ‘Burnu şöyle olmuş, kolu şöyle hareket ediyor’ gibi… Belki de sinemada sürekli insan izlediğimiz için böyle bir gerçekliği arıyoruz. “İpler” isimli film büyüleyicidir mesela, sadece kuklalarla çekilmiştir” diye anlatıyor. İpli kuklalar Türkiye’de kukla yapan kişi sayısının az olduğunu dile getiren Çakmak, yaptığı kuklalara ilişkin geri dönüşlerde, kuklalarının ifadelerinin kendisine benzetildiğini söylüyor. Alınan bir kuklanın dönüştürülebileceğini de belirten Çakmak, “Kuklaya müdahale edilebilir, kıyafeti değiştirilebilir, yüzü boyanabilir. Bu sizin becerinize ve hayâl gücünüze bağlıdır” diyor. İp sayısının, kuklaya göre değiştiğini söyleyen Çakmak, “Harekete göre, kuklanın ip sayısı değişiyor. Mesela ben keman çalan bir kukla yapmıştım, çeneyi oynatmak için ip ekledim. Standart ip sayısı dokuzdur kuklada. İpi artırabilirsiniz ama ip sayısı fazlalaştıkça tek kişinin oynatabileceği bir hâlden çıkar. Mesela koluna altı tane ip bağlasak, oynatıcı nasıl kontrol edecek, edemez. Japonlarda ip ya da sopa yok. Dolayısıyla beş kişi oynatıyorlar. Bunun yanı sıra ipler gözükmesin istiyorlarsa da misina ile yapılır. Ben iplerin özellikle görünmesini ve sağlam olmasını tercih ediyorum” diyor.                  Kukla yapım süreci Çakmak, kukla yaparken önce yüzünü modellediğini, sonra ahşaptan gövdeyi, kolları ve bacakları yaptığını söylüyor. Daha sonra monte ederek eklemlerini bağladıktan ve kumandasını da hazırladıktan sonra en son ipleri taktığını belirtiyor. Kuklada dengenin kilit nokta olduğunu vurgulayan Çakmak, “Kuklada bir denge olmak zorundadır, önemli olan ağırlık merkezidir” diye vurguluyor. Yaptığı kuklaya göre yapım süresinin değişkenlik gösterdiğini kaydeden Çakmak, yapım aşamasının en az bir hafta sürdüğünü söylüyor. 45 santimlik bir standardı olan kuklanın ebadı küçüldükçe, yapmak da zorlaşıyor. Malzemeler küçüldükçe işlenmesinin de zor olduğunu belirten Çakmak, kukla yapımı için şunları söylüyor, “ Çoğunlukla elle yapıyorum, çok fazla elektronik alet kullanmıyorum. Elektronik olarak bir tek matkap var. Elle yapmayı tercih ediyorum ama zaten makineye sokabileceğim çok da bölüm yok. Yüzü heykelde olduğu gibi modelliyorum.” Kukla siparişi verenlerin, genellikle sevdiklerine hediye etmek için, onların yüzlerinin kuklasını istediklerini söyleyen Çakmak, “Babasının, annesinin, eşinin kuklalarını isteyenler çoğunlukta” diyor. Kuklanın hazzı başka! Kukla oynatmadıkları halde kukla alan insanların kendisini mutlu ettiğini söyleyen Çakmak, herkese heykel sevdirmenin kolay olmadığını, heykel sanatının bir altyapı gerektirdiğini ama kuklanın bu anlamda çok daha geniş bir kesim tarafından sevildiğini belirtiyor. Çağdaş Çakmak, “Herkes sanat tarihinden ya da sanat yorumundan anlamaz, öyle olunca herkesin heykelden anlaması zor ama kukla olduğu zaman iş değişiyor. Alıyor, onunla konuşuyor mesela… İnsanlar bilgisayar gibi elektronik eşyaların dışında da bir objeyle iletişime geçebiliyor demek ki… Bir yetişkin, bir çocuğun yaptığı gibi bir patatesi eline alıp, ona göz çizip onunla konuşmaz ama kukla olduğu zaman bunu yapabilir. O yönden kuklanın hazzı başkadır benim için. Mesela bir öğretmen alıyor, okulda çocuklara onu gösteriyor, konuşturuyor. Bunu düşünmek iyi hissettiriyor.” Bir gün kendi Pinokyo’sunu yapmayı isteyen bu modern zaman Geppetto’sunun, daha uzun yıllar kukla yapması ve bu sanatı yaşatması dileğiyle… CERSHOP ve Kumbara Yaşam’ın yanı sıra, Tunalı Hilmi’deki Miskinhane atölyeden de temin edilebilecek el yapımı kuklaların instagram hesabı: kukulakukla, Facebook hesabı ise: KukulaKukla-Miskinhane