Meddahlığı yeniden yorumlayan tiyatro sanatçısı Sinan Bayraktar’ın yeni oyunu “Eskici Veli ile Vasfiye”, 1960’lı yılların Zorlu (Çorlu) ilçesinde geçen bir aşk hikâyesi etrafında, dönemin sosyal, ekonomik ve politik bir tablosunu sunuyor. Bir Çingene olan Eskici Veli, psikolojik rahatsızlığı olan Vasfiye’yi sevmiş ve onu her şeyiyle kabul etmiştir. “Sevgi hâlâ var, en önemli değer” mesajı veren tek kişilik oyun, Sinan Bayraktar’ın hem yazarlığını hem de oyunculuğunu yaptığı etkileyici bir anlatı. Oyunu izleyenler arasında yer alan Gazeteciler Cemiyeti Başkan YardımcısıYusuf Kanlı’nın, oyun sonundaki selfie çekimi ise seyircileri gülümsetti
SULTAN YAVUZ (ANKARA) - Yazarlığını ve oyunculuğunu Meddah Sinan Bayraktar’ın yaptığı “Eskici Veli ile Vasfiye” oyunu, toplumsal açıdan dezavantajlı grupta yer alan iki kişinin hüzünlü ve umutlu hikayesi... Seyirci, bir Çingene olan ve eskicilik yapan Veli ile kendisi gibi Çingene ve psikolojik rahatsızlığı olan güzeller güzeli Vasfiye’nin hayatına davet ediliyor. 1960’lı yılların Türkiye’sini “Zorlu” isimli hayali kasaba üzerinden anlatan Sinan Bayraktar, anlatısını yer yer gerçek olaylarla da beziyor. Oyunda artık kullanılmayan pek çok kelimeye yer verilirken, dilin yanı sıra, eskiciler, at arabaları ya da dönemin kıyafetleriyle, ülkenin toplumsal haritası çiziliyor. Bir sonraki durağı İstanbul olan oyun, Aralık ayında yeniden Ankaralı seyirciyle buluşacak. Ankara’daki ilk gösterimi izleyenler arasında yer alan Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı Yusuf Kanlı, oyun sonunda çektiği selfie ile izleyicileri gülümsetti. Çorlu’da, tek kişilik gezici bir tiyatro olan Bayraktar Tiyatrosu’nun bir ayağı da Ankara’da. Ankara Üniversitesi Tiyatro Bölümü’nden mezun olan Bayraktar, kendisi için en büyük kolaylığı, “Tek başına olmak” diyerek özetliyor. Geleneksel meddahlar âdet olduğu üzere oyunlarında tahta bir sandalye, bir sopa ve mendil kullanırlarken, Bayraktar bu oyunda bir piyano sehpası kullanıyor. “Bu sehpayı kullanıyorum çünkü meddahlığın senfonisini çıkarmak istiyorum” diyen Bayraktar, amacının günümüzde unutulan meddahlık sanatını yeniden sevdirmek olduğunu belirtiyor. Tek kişilik Türk tiyatrosu yazmanın ve oynamanın, özellikle seyircinin ilgisini çekmek açısından zor olduğunu kaydeden Bayraktar, günümüzde dizi, film ve internetin yoğun olarak tüketildiği bir toplumda, meddahlık sanatının ilgi çekebilmesi için arayış içinde olduğunu ifade ediyor. Bayraktar, bu arayışa ve meddahlık sanatına dair şunları söylüyor, “Bundan önceki oyunum “Fenerbahçe Destanı” isimli bir oyundu ve Fenerbahçe’nin nasıl kurulduğu, ilk Fenerbahçeliler, Gazi Fenerbahçeliler’i anlattım. Bu oyunu sadece Fenerbahçelilerin izleyeceğini söyledi herkes ama herkes gelip seyretti ve beğendi. Seyircinin ilgisini çekmek için sahneye yeni buluşlar getirmek ve arayışta olmak zorundasınız. O nispette seyirciyi çekebilirsiniz yoksa olmuyor. Ne yazık ki, tiyatro sanatı seyirciden çok uzaklaştı ve tiyatroyla seyirci arasındaki o sevda kalmadı. Ben bu sevdayı tazelemek için arayıştayım.” “Vazgeçmeyin sevmekten çünkü dünyanın eksenini tutan şey sevgidir” Usta meddah, oyunun kelime dağarcığında özellikle seçtiği kelimeler olduğunu ve bunların öldüğünü söylüyor. Bayraktar, “Mesela ‘mutaf’ kelimesi... Hiç kimse bu kelimenin ne anlama geldiğini bilmiyor. At yemi torbasına ‘mutaf’ deniyor. Oyunda unutulmuş, çok orijinal sözcükleri kullanıyorum. Eski yok oldu, ben onu yeniden diriltmek istiyorum” diyor. Bayraktar, oyunu aracılığıyla seyirciye bazı doneler verdiğini ve seyircinin sözlük karıştırmasını amaçladığını belirtiyor. Bayraktar şunları söylüyor, “Meddah nasıl bir adam? Nedir? Buna da baksın istiyorum. Buradaki meddah, biraz Brechtyen... İzleyicinin eleştirel bir uzaklık duyarak fakat iki kat ilgi ve yakınlıkla hem izleneni hem de izlenen yoluyla gerçeği daha derin ve çok yönlü boyutlarıyla kavramasını sağlıyor. Brecht’in ‘yabancılaşma’ unsurlarını kullanarak aktörlük yapıyor. Seyirciyi çok fazla işin içine sokmadani uzakta tutarak, onu fazla romantikliğe kapılmadan frenliyor. Hem ağlatmayı hem de güldürmeyi amaçlıyor. [caption id="attachment_141443" align="aligncenter" width="600"] Gazeteciler Cemiyeti Başkan YardımcısıYusuf Kanlı’nın, oyun sonundaki selfie çekimi ise seyircileri gülümsetti[/caption] Bir pinpon topunu düşünün, vurduğunuzda geri dönmesi gerek ama günümüz seyircisinin böyle bir problemi var; o topu size yollamıyor. Tiyatro ve seyirci arasında bir sorun var ve bu sorunu tedavi etmek lazım. Bunlara kafa yorunca da, böyle oyunlar ortaya çıkıyor.” Bir tarihçi değil, tiyatro sanatçısı olduğunu kaydeden Sinan Bayraktar, oyunda bazı olayların da gerçeğe dayandığını dile getiriyor. Oyuna dair şöyle anlatıyor, “Eskici Veli’nin hayatını aralayarak bakıyoruz; sevginin kanunu yürürlükte mi? Nasıl davranıyor Vasfiye’ye? ‘Başka bir hayatımız var bizim, işimiz sevgiyle’ diyor. Dışarıdaki burjuva dünyası, bu anlattıklarımızı reddeder ama etnoloji içinde romanlar bunu içselleştirebiliyor. Oyundaki kızcağızın bazı psikolojik rahatsızlıkları var, bunu fark etmiş ve Vasfiye’yi öyle bir kollamış ki, ‘İşte dünyada sevgi hâlâ var’ demek istiyor oyun. ‘Vazgeçmeyin sevmekten çünkü dünyanın eksenini tutan şey sevgidir, o devrilirse her şey gider. Aslında genel olarak tiyatro bunu yapmak istiyor, tüm amacı sevgi bilgisini seyirciye vermek...”