2013 yılındaki kuruluşundan bugüne gerçekleştirdiği 400’den fazla etkinlikle Türkiye’nin önemli klasik müzik mekânları arasında yerini alan Mozarthaus Sanat ve Konser Evi, 2019-2020 Konser Sezonu’nu Ekim ayında açıyor. Mozarthaus, klasik müzik tarihinde köklü bir geçmişi olan “salon konseri” konseptini, 4 yıldır profesyonel çizgisinden ödün vermeden Ankara’lı klasik müzikseverler ile buluşturarak, Türkiye’de alanında öncülük etmeye devam ediyor. İlhamını sanattan alan ve sanatla yaşatılan seçkin ve samimi bir mekânda, sahne ile aranızdaki mesafenin kaybolduğu, müziği en yalın haliyle deneyimleyebileceğiniz alışılmışın dışında bir konser deneyimi için Mozarthaus konserlerine davetlisiniz. Çellist Serdar Mamaç ve piyanist Esra Kalkanoğlu Mamaç, Brahms’tan Piazzolla’ya uzanan, 2011 yılında kaybettiğimiz çellist Benyamin Sönmez için bestelenmiş bir esere de yer verecekleri özel bir program ile Mozarthaus’ta 31 Ekim akşamı müzikseverler ile buluşacaklar. 31 Ekim 2020 Cumatesi, saat: 20.00, yer: Mozarthaus Sanat ve Konser Evi, Ankara (Nilgün Sokak, 14/2 ÇANKAYA / Ankara) PROGRAM J. BRAHMS | Viyolonsel & Piyano Sonatı’’ No.1 Op.38, mi minör I. Allegro non troppo II. Allegretto quasi Menuetto III. Allegro N.PAGANINI | Variations on One String M. C. ÖZER | In Memoriam (Benyamin Sönmez’in anısına) A. PIAZZOLLA | Le Grand Tango SERDAR MAMAÇ 1990 yılında D.E.Ü Devlet Konservatuarı’nda viyolonsel çalışmalarına başlayan sanatçı, eğitimi süresince Nejat Tekebaş ve Ümit İşgörür ile çalıştı. 1999 yılında mezun oldu ve çalışmalarına Darmstadt Müzik Akademisi’nde C. Erfa ile devam etti. 2001 yılında kabul edildiği Detmold Müzik Yüksekokulu’nda Prof. Karine Georgian ile yüksek lisans çalışmalarına başladı ve 2003 yılında mezun oldu. Yurtiçi ve yurtdışında gerçekleştirilen çeşitli ustalık kurslarında A. Rudin, M. Komitzer ve J. Barthe ile çalışma fırsatı buldu. Çeşitli oda müziği grupları ile sık sık konserler veren sanatçı, 2007 yılında İlhan Usmanbaş’ın ‘keman ve viyolonsel için iki parça’ adlı eserinin ilk seslendirilişini gerçekleştirdi. 2004-2007 yılları arasında Orkestra Akademik Başkent viyolonsel sanatçısı olarak görev yaptı. Yurtiçi ve yurtdışında gerçekleştirmiş olduğu resital ve konserlerle basından olumlu eleştiriler aldı. İzmir Devlet Senfoni Orkestrası, Orkestra Akademik Başkent, Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası, İstanbul Oda Orkestrası ve Yaşar Üniversitesi Oda Orkestrası ile solist olarak konserler verdi. Halen Yaşar Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Müzik Bölümü’nde öğretim görevlisi olan sanatçı, aynı zamanda Yaşar Üniversitesi Oda Orkestrası viyolonsel grup şefidir. 2008 yılından bu yana eşi Esra Kalkanoğlu Mamaç ile ‘Duomanya’ çello piyano ikilisi olarak konserler veriyor. ESRA KALKANOĞLU MAMAÇ Türkiye ve Avrupa’nın birçok kentinde solo ve oda müziği konserleri veren sanatçı, Bilkent Senfoni Orkestrası, Rotterdam Genç Filarmoni, Bilkent Gençlik Senfoni Orkestrası ve Yaşar Üniversitesi Oda Orkestrası eşliğinde solist olarak konserler verdi. Hollanda’da Dordrecht, Stravinski ve Liszt festivallerine katıldı. 2004 yılında kurulan “Passion for Tango” adlı grubun piyanisti olan sanatçı, bu grupla Hollanda ve Türkiye’de konserler verdi, canlı radyo ve televizyon programlarına katıldı ve Astor Piazzolla’nın eserlerinden oluşan bir cd kaydı gerçekleştirdi. 2006’da Hollandalı besteci Willem Tanke’nin eserlerinden oluşan bir DVD kaydında yer aldı. Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi’nde Prof. Ayşe Savaşır ile başladığı eğitimini 1996 yılında “yüksek şeref” derecesiyle tamamladı. Bir süre Mehmet Okonşar ile çalışmalarını sürdüren sanatçı, 1997de yüksek lisans çalışmaları için Hollanda’da Rotterdam Konservatuvarına kabul edildi ve 2001 yılında Aquiles Delle-Vigne’nin sınıfından “Performing Musician” diploması alarak mezun oldu. Daha sonra aynı konservatuvarda Delle-Vigne’nin asistanlığını yaptı ve 2007 yılında Rotterdam Codarts’tan ‘solist’ diploması alarak mezun oldu. Mozarteum Akademie (Avusturya), Rachmaninov Society (İsveç) ve Rotterdam’da katıldığı çeşitli ustalık kurslarında Jean Bernard Pommier ve Kristina Stegmann’la çalıştı. Bir süre Bilkent Üniversitesi’nde piyano ana sanat dalında öğretim görevlisi olarak çalışan Kalkanoğlu, şu anda Yaşar Üniversitesi’nde öğretim görevlisi. 2008 yılından bu yana eşi Serdar Mamaç ile çeşitli konserler veriyor.

Kimler geldi, kimler geçti: Necdet Tokatlıoğlu

NECDET Tokatlıoğlu 30 Ocak 1933 günü İzmir'e bağlı Yelki'de doğdu. Müziğe ilk adımını 1948 yılında 15 yaşındayken İzmir Türk Musıkisi Cemiyeti'ne girerek attı. Ahmet Aksoy ve İlyas Tonguç'tan özel müzik dersleri aldı. 1951 yılında Mehmet Kasabalı'dan ud ve nota dersleri alan Tokatlıoğlu, 1952 yılında TRT İzmir Radyosu'na giren ilk ses sanatçılarından oldu. İlk bestesini yaptığı 1954'te, yetişmiş sanatçı sınavını kazanarak TRT Ankara Radyosu'na girdi ve burada ud ve ses sanatçısı olarak çalışmaya başladı. Necdet Tokatlıoğlu, TRT Ankara Radyosu'nda çalıştığı dönemde bir yandan da Mesude Çağlayan ve Saadet İkesus'tan şan dersleri aldı. 1960'ta TRT Ankara Radyosu Müzik Yayınları Şefliği'ne atanan Tokatlıoğlu, bu görevin sonrasında 1970'ten, emekli olduğu 1981 yılına dek radyoda solistlik görevinin yanı sıra koristlik ve program şefliği yaptı. Kendi isteğiyle emekli olduktan sonra, İstanbul'a yerleşti ve çalışmalarını burada sürdürdü. Pek çok ödül ve plaket sahibi olan Tokatlıoğlu, aynı zamanda birçok uluslararası organizasyonda görev aldı ve çeşitli ülkelerde konserler verdi. Ud ve piyano çalan Necdet Tokatlıoğlu, yaşamının son yıllarında İstanbul Koç Allianz Korosu'nu ve adı verilen Necdet Tokatlıoğlu Kabataş Musıki Derneği korosunu çalıştırdı. Kendi bestelerinden oluşan 5 plak ve çok sayıda 45'lik plak dolduran Tokatlıoğlu'nun, 95'e yakın Türk Sanat Müziği bestesinin 68'i TRT repertuvarında bulunmaktadır. En tanınmış yapıtlarından bazıları Bir Sevgi İstiyorum, Gelme İstemem Artık ve Al Aşkını Çal Başına'dır.

Mozarthaus Sanat ve Konser Evi

TÜRKİYE’NİN ilk butik konser evi Mozarthaus Sanat ve Konser Evi, piyanist Ilgın Salman ve piyanist Koray Okyay tarafından Aralık 2013'te kuruldu. Haftalık olarak butik konserlerin düzenlendiği özel bir konser salonu bulunan Mozarthaus’ta, sahne ile seyirci arasındaki mesafe ortadan kaldırılarak dinleyicilerin sanatçılarla iç içe olabilecekleri bir konser deneyimi sunuluyor. Haftalık olarak düzenlenen klasik müzik konserlerinin yanısıra, açıklamalı klasik müzik dinletileri, müzikal ve film müziği akşamları, caz ve etnik müzik konserleri, atölyeler gibi farklı projeler de Mozarthaus’un etkinlik programında yer alıyor. Klasik müzik konserleri kapsamında ise resitaller, oda müziği konserleri ve şan dinletileri bulunuyor. Kuruluşundan bugüne kadar 400’den fazla etkinliğe ev sahipliği yapan Mozarthaus’un en büyük hedefi, klasik müzik tarihinde önemli bir yere sahip olan “salon konseri” konseptini ülkemize taşıyarak, sanatseverlere zevkli ve seçkin bir konser mekânı sunabilmek. Mozarthaus, 2015 yılında 23. Mavi Nota Müzik Ödülleri kapsamında “Seçiciler Kurulu Özel Ödülü”ne layık görülmüş ve 2017 yılında düzenlenen 7. Donizetti Ödülleri’nde “Yılın Müzik Etkinliği Ödülü’ne aday gösterildi.

Onlar 60 ve 70’lerde pop müziğinin önderleri oldu

SİNGLE hazırlığı içindeki ünlü yönetmen Aslı Ceyda, çekimler için geldiği Çeşme’nin Ildırı Köyü’nde hayranı gençlerle bir araya geldi. Afife Jale’nin hayatını anlatan Kilit adlı filmin çok konuşulan yönetmeni Ceyda, çok yakında yeni bir single’la müzik dünyasında yerini almaya hazırlanıyor SABAHLARA KADAR ÇALIŞIYOR Sözü müziği kendisine ait şarkı için hummalı bir çalışma içinde olan ünlü yönetmen kendisini hapsettiği stüdyosunda sabahlara kadar çalışıyor Çekimler için geldiği Ildırı’da hayranı gençlerle sohbet eden Aslı Ceyda, kendisine pop müziğinin dününü ve bugününü soran gençlere ilginç bir cevap verdi. ONLAR POP MÜZİĞİNİ YURTTA SEVDİRENLERDİR Sevilen yönetmen Türkiye’de pop müziğin 60 ve 70’lerle başladığını, o yılların sanatçılarının popun yerleşmesinde ve sevilmesinde büyük emeklerinin olduğunu belirterek, “Dj’lik mesleğinin ülkemizdeki tartışmasız en büyük iki ismi Sezen Cumhur Önal ve Fecri Ebcioğlu’nun söz (güfte) makinesi haline geldikleri o yıllarda popun hizmetinde ki birbirinden değerli sanatçıları unutmak mümkün mü?” dedi HEPSİNE TEŞEKKÜR EDİYORUM Aşağıda ki isimlerin 60’lı ve 70’li yıllarda Türkiye’nin müzik zevk ve kültürünü değiştiren isimler olduğunu kaydeden Ceyda, “Ali Kocatepe ile başlayıp Zümra Aycan’la son bulan kronolojik sıralamada adı geçen, geçmeyen her sanatçımıza bir müziksever olarak teşekkür ediyorum. Onlar ülkemize pop müziği sevdiren değerlerimizdir” dedi HAKLARI NASIL ÖDENİR Kİ? İşte 60'lı ve 70'li yıllardan akıllarda kalan şarkıcılarımızın bazıları: Ajda Pekkan, Ali Kocatepe, Ali Rıza Binboğa, Alpay, Asu Maralman, Atilla Atasoy, Atilla Yelken, Aydın Tansel, Ayla Algan, Ayla Dikmen, Aylin Urgal, Ayten Alpman, Banu, Barış Manço, Bilgen Bengü, Beyaz Kelebekler, Bora Ayanoğlu, Bülent Ortaçgil, Cantekin, Cem Karaca, Ceylan Ece, Çetin Alp, Edip Akbayram, Erdem Alkın, Erkin Koray, Erol Büyükburç, Erol Evgin, Ersan Erdura, Ersen, Ertan Anapa, Esin Afşar, Esin Engin, Esmeray, Fatoş Balkır, Fikret Kızılok, Funda Anapa, Füsun Önal, Gökben, Gülistan Okan, Hümeyra, Işıl German, İlhan İrem, İskender Doğan, Kamuran Akkor, Kerem Yılmazer, Kuddusi, Lale Akat, Lale Belkıs, Mavi Işıklar, Mehmet Pekün, Melike Demirağ, Metin Ersoy, Modern Folk Üçlüsü, Neco, Neşe Karaböcek, Nil Burak, Nurhan Damcıoğlu, Nükhet Duru, Ömür Göksel, Özdemir Erdoğan, Parla Şenol, Rana Alagöz, Romalı Perihan, Rüçhan Çamay, Salim Dündar, Selçuk Alagöz, Selçuk Ural, Selda Bağcan, Semiha Yankı, Semiramis Pekkan, Sevda Karaca, Seyyal Taner, Sezen Aksu, Sibel Egemen, Şenay, Tanju Okan, Timur Selçuk, Turgay Merih, Tülay Özer, Uğur Akdora, Yasemin Kumral, Yeliz, Yeşim, Zaliha, Zerrin Özer, Zümra Aycan ONLAR TÜRK POP MÜZİĞİNİN ÖNDER İSİMLERİDİR Yukarıda isimleri geçen sanatçıların o yıllarda müzikte devrim yapan isimler olduğunun altını çizen Ceyda, “60’lara kadar Türkiye’de pop demek yabancı müzik demekti. Daha sonra bu hakimiyet Sezen Cumhur ve Fecri Ebcioğlu’nun özel gayretleriyle yerini Türk Pop müziğine bıraktı. Ülkede yaşayan o günün gençleri başta olmak üzere halkımızın müzikte ki bu devrimi kabul etmesi zor olmadı” dedi. MÜZİKSİZ HAYAT SESSİZ SİNEMA GİBİDİR Türk Pop Müziği’nin ülkeye yerleşmesinde, tanınmasında ve sevilmesinde emeği geçen yaşayan yaşamayan herkese teşekkür ettiğini söyleyen Aslı Ceyda, sözlerine şu anlamlı cümleyle son verdi “Müziksiz hayat, sessiz sinema gibidir, hayat yaşanır ama renkli değildir”

Farklı bir yaklaşım: Assolist ve ‘Efruze’

ÇOCUKLUĞUNDAN beri dinlediği Türk Sanat Müziği, kendisine hediye edilen Nesrin Sipahi kayıtları ile tutkuya dönüşen Opera sanatçısı Efruze, Konservatuvardan Devlet Operası’na, oynadığı tüm müzikal ve operaların renk, ses ve teknik zenginliklerini, Türk Sanat Müziği alanındaki en iyi üstatlarla çalışarak bir araya getirdiği, “Assolist” adlı albümde dinleyici ile buluşturuyor. Türk Sanat Müziğini yeni nesile sevdirmek amacıyla, şarkı seçimleri ve stüdyo kayıt süreci ile birlikte titiz hazırlık çalışmaları bir yıl süren “Assolist” albümünde, Yeşilçam Sineması’na esin kaynağı olan hepimizin ezbere bildiği şarkılar, Türk Sanat Müziği seven herkesi, geçmişin güzel günlerine götürüyor. Stüdyo çalışması beş günde, eski bir yöntem olan “hücum kayıt” sistemiyle canlı olarak kaydedilen 11 şarkılık albümde, “Gözleri Aşka Gülen”, “Gizli Aşk Bu”, “İçin İçin Yanıyor”, “Şu Güzeller Güzeli”, “Kalbe Dolan O İlk Bakış”, “İnleyen Nağmeler”, “Ankara Rüzgârı”, “Fikrimin İnce Gülü”, “Ay Beyaz Deniz Mavi”, “Üsküdar’a Gider iken” ve “Beyoğlu’nda Gezersin” olmak üzere Türk Sanat Müziği’nin en seçkin eserleri yer alıyor. “Büyüklerimizin dinlediği tertemiz, sade, estetik dolu yorumlar şimdi yerini ağdalı, notaların birbirine karıştığı yorumlara bıraktı. Ben Assolist albümünde sade ve tertemiz bir yorum sunmaya çalıştım” diyen Efruze, “Gözleri Aşka Gülen” ve “Kalbe Dolan O İlk Bakış” şarkılarının ruhunu çektiği dönem klipleriyle yaşatırken, albümün fotoğraf çekimlerinde de 1950 ve 60’lı yılların sahne kadınını yansıtıyor.