Mehmet Necati GÜNGÖR  Siyaset meslek olsaydı adına “Feraset Mesleği” derdim. Siyasetçi, nelerin olup, nelerin olmayacağını önceden görüp ve sezgileyen. ona göre yöntem geliştiren insandır. En azından, benim zihnimdeki tarifi budur. Dün, bir televizyon programında, kovdurulan son gazeteci Yazgülü Aldoğan’ı dinlerken bunları düşündüm. Biliyoruz ki gazeteciler artık bulundukları köşelerden kovulmuyor, kovduruluyorlar. İflah olmazları ise hapislerde eğitiliyorlar. Kovdurulan gazetecilerin sonuncusu Yazgülü Aldoğan, muhalif yazılarıyla tanınan bir gazeteci. Müzmin muhalif denilen cinsten. Bu güne kadar oyunu hep CHP’ye kullanmış. Hatta, Ekmelettin beye bile oy vermiş. “Şimdi asla vermem” diyor. Ve kendisi gibi partisi CHP’ye oy vermeyecek insanların bir hayli fazla olduğundan söz ediyor. CHP, iç kavgalarını bitirip kendine gelmezse başına neler geleceğini Yazgülü hanım haber veriyor: Hezimet! Umarız, olmaz. Umarız CHP’nin aklı başına gelir. Umarız, feraset isteyen siyaset, ferasetli bir kararla seçmenlerini yeniden konsolide etmeyi başarır. Dışarıdan bakan birisi olarak, CHP’nin içinde bulunduğu durumu biz de “karmaşık ve ümit kırıcı” bulanlardanız. En iyisi, herkes üzerine düşen fedakârlığı yaparak partiyi düzlüğe çıkarmalıdır. Zira, elimizde, CHP’den başka etkili muhalefet yapabilecek bir güç yok. Kılıçdaroğlu, çok değerli bir insan. Dürüst, ilkeli, beyefendi. Ama siyasette bunlar yetmiyor. Partisindeki duruma vaziyet edemiyor ne yazık ki. Seçmeni, ondan bir karar bekliyor. Partiyi seçimli kurultaya götürmek. Seçmenin gazı ancak böyle alınabilir. Bakarsınız, delege partinin başına başka birini getirir. Ona da saygı duyulmalı. Yerel seçimler, sadece muhalefet açısından değil, Türkiye açısından da bir kader seçimi olacaktır. CHP, bir an önce kendine gelmelidir. İYİ Parti’den söz etmiyorum. O artık ılımlı muhalefet.