Mehmet Necati GÜNGÖR  İktidardan beslenmeyen muhtarların hali başkaydı. Karşılarında ister milletvekili, ister bakan, ister başbakan olsun; söyleyeceklerini çat diye söylerlerdi. Nezaket vardı ama yalakalık yoktu. Devletin yine katı kuralları vardı ama korku yoktu. Anlatacağım olay Erzurum’un Horasan ilçesinde geçiyor. Dönemin başbakanı Demirel, Horasan’ın bir köyünün içme suyunu çözeceğine dair söz vermiş, Ara dönemlerin de yaşandığı bir süreç; verilen söz yerine getirilememiş. Sanıyorum, 12 Mart muhtırası sonrası. Başbakan Demirel Erzurum üzerinden Kars’a gidecek. Yolu Horasan’ın o köyünden geçiyor. Muhtar, sözünü yerine getirememiş olan Başbakana öyle bir mizansen hazırlıyor ki, sormayın. Yıllardır dere suyu içen köylünün derdini kurnaz muhtar Başbakana o kirli sudan ikram ederek sözünü hatırlatacak. Bunu, o yıllar Adalet Partisi Gençlik Kolları Başkanı olan, sonraları Horasan Belediye Başkanlığı da yapacak olan Dursun Şen haber alıyor. Parti otobüsünde Demirel ve partililer var. Dursun Şen, köye yaklaşıldığında Demirel’e yanaşır ve şöyle der: “Efendim ileride bir köyde sizi durdurup kirli su ikram edecekler. Verdiğiniz sözü tutamamışsınız, muhtar size böyle hatırlatacak.” “Öyle mi?” “Muhtarın adı ne Dursun?” “Hüseyin, efendim.” “O zaman sen arkalarda bir yere geç.” Köyün önen gelindiğinde muhtar mizansenini çoktan hazırlamış. Köylüler, sürahi ve bardak…. Muhtar, Başbakana o kirli sudan ikram ederek tutulmayan sözünü hatırlatacak. Demirel muhtara: “Hüseyin sen halâ o suyu mu içiyorsun?” deyince muhtar gevşer. “Hüseyin, Sözümüzü tutamadık ama, en kısa zamanda senin bu problemini halledeceğiz.” Muhtar, hem ismiyle hitap edilmesinden, hem Başbakanın söz verişinden son derece mutlu bir şekilde, sürahiyi ve bardağı yanındakine verip: “Sağ olun sayın Başbakanım, Allah sizden razı olsun” diyerek saygılarını sunar. O yıllarda demokrasi bu kadar güzel işliyordu. Şimdi ne o muhtar, ne o güzel Başbakan var. Partinin amblemi kırattı. O güzel Başbakan beyaz atına binip rahmete kavuştu. Millet O’na “Baba” lâkabını yakıştırmıştı. Muhtar Hüseyin de rahmete kavuşanlardandı. Kendi gitti, bakın, yıllar sonra O’nun hikâyesini anlatıyoruz.