Milletlerin milli antlarının olması ayıplanacak bir husus değildir. Bizim milli andımız da “Misak-ı Milli”dir. Şimdi yoksa, yarın var olmayacağını kim iddia edebilir? Bu bakımdan, Türkiye’nin “Misak-ı Milli” söylemi yerindedir, Buna paralel olarak masada yer alma talebi de yerindedir. Musul harekâtında neden yokuz? Belki üslup sorunundan. Diplomasinin dilini iyi konuşturmuş olmayabiliriz. Ama bu, Türkiye’nin bu meselede taraf olmadığını anlatmaz. Musul’da Türkmenler var. Onlar bizim ırkdaşlarımız. Onlara kayıtsız kalamayız elbette. En büyük tehlike, oraya mezhepçilik anlayışı ile gidilmesi. Bunun önüne geçilecektir elbet. Tarihe şöyle bir bakalım: Musul Bölgesi, I. Dünya Savaşı sonlarına kadar Batılı kaynaklarda genellikle, Irak’tan ayrı olarak, yukarı "El-Cezire" bölgesi içinde gösterildi. I. Dünya Savaşı’ndan sonra ise bölge daha çok siyasî sebepler yüzünden Irak’ın parçası olarak kabul edildi Musul, ilk olarak 1055-1056 yıllarında Selçuklu Devleti›ne bağlandı. Bu tarihten itibaren Türkleşen Musul, I. Dünya Savaşı sonuna kadar değişik Türk devlet ve beyliklerinin hâkimiyet sahaları içerisinde yer aldı, Türkler tarafından bir vatan toprağı olarak kabul gördü. Osmanlı Devleti öncesinde bölgede hüküm süren Türk devlet ve beylikleri sırayla şunlar: Zengiler, Timurlular, Akkoyunlular ve Safeviler. Musul, Osmanlı hâkimiyetine ilk olarak Yavuz Sultan Selim›in 1514 tarihli Çaldıran Seferi›yle girdi, Kanuni Sultan Süleyman›ın 1534-1535 tarihinde gerçekleştirdiği Bağdat Seferiyle de bu hâkimiyet perçinlendi. Osmanlı hâkimiyeti ile Musul, Süleymaniye, Kerkük ve Musul sancaklarından meydana gelen bir vilâyetin merkezi oldu. İtilaf Devletleri gerek Paris Barış Konferansında gerekse San Remo görüşmelerinde Musul’u aralarında pazarlık konusu yaptılar. 25 Nisan 1920 tarihinde San Remo›da imza edilen Musul petrolleri konusundaki anlaşma galip devletlerin petrol paylarını tespit etmekteydi. Buna göre, petrol şirketi devamlı olarak İngiliz yönetiminde kalacak, ayrıca İngiltere hisselerin %75'ine sahip olacak ve eski Alman hissesi olan % 25'lik pay ise Fransa›ya devredilecekti. Musul üzerindeki Osmanlı hâkimiyeti, I. Dünya Savaşı sonuna kadar sürdü. I. Dünya Savaşı ile İtilaf Devletleri›nin Musul üzerindeki siyasî emelleri Irak Cephesi›nin açılmasına sebep oldu. Osmanlı Devleti Irak Cephesi’nde önemli başarılar elde etmesine rağmen, savaşın sonuna doğru diğer cephelerde olduğu gibi, Irak Cephesi’nde de geri çekilmek zorunda kaldı. Musul meselesi, Mondros Mütarekesi›nin imzalanması ile başlayıp, 1926 yılı Haziran ayına kadar geçen süre içinde çeşitli safhalardan geçti ve yeni Türk Devleti›nin İngiltere›yle olan ilişkilerinin temel meselesini oluşturdu. Bu mesele zaman zaman Türk-İngiliz ilişkilerini savaş noktasına dahi getirdi. Yeni kurulan Devletin savaşacak takati yoktu. Hatay alındı ama Musul yerinde kaldı. Ama, “Misak-ı Milli” orada duruyor.