Mehmet Necati GÜNGÖR Her şeye rağmen, ülkemde güzel işler de oluyor. Birçok güzel işi birçok özel insan meydana getiriyor. Tüzellerden pek ümidimiz yok zaten. Şimdi o özel insandan söz edeceğim. Bayburt’un Baksı köyünde yükseltilen güzel bir eser. Baskı Müzesi. Yeni adı Bayraktar olan bu köyün içinden çıkan sanatçı akademisyen Hüsamettin Koçan’ın eserinden söz ediyorum. Doğu Karadeniz halkının yaşadığı yoğun göçün  yarattığı sıkıntılara, sanat ve kültür cephesinden çareler arayan bir güzel adamın  hikâyesinden doğan eserdir Baskı Müzesi. Yöresel bir iyileştirme hamlesi olarak görülen bir atılım. Baskı Müzesi. Bayburt’ta. Doğanın tam ortasında yeşertilen bir umut. Olağanüstü manzaralar, ışığın ve gölgenin etkileyici görüntüleri; toprağın, dağların, binbir çeşit çiçeğin kokusu ile konuklarını ağırlıyor. Hüsamettin Koçan, Müze projesini kendi parasıyla gerçekleştirdi. Bununla da kalmadı, Baskı Müzesi için bir de proje geliştirdi. Baskı kokusunu tasarladı. Müzeyi ziyaret edenler, doğanın bu eşsiz koku harmonisini bir şişe içinde yanlarına alıp götürüyorlar. Ülkemizin en geri kalmış üç ilinden birisi olan Bayburt, sanatsever bu iş adamımızın meydana getirdiği proje ile, kokunun kanatları üstünde artık uzak coğrafyalara ulaşabileceği bir yolculuğa çıkıyor. Bu güzel ve olağanüstü projenin tasarım ve tanıtımında değerli rol üstlenenlerden biri de Bahçeşehir Üniversitesi akademisyenlerinden Ahmet Yiğider. Projenin mimarı O. Tanıtım kitapçığında şöyle diyor: “Pek muhtemeldir ki, insandan beri var olan, koklamayla gelen hissiyatı anlamlandırma çabası, kadim Mısır, Roma ve Yunan medeniyetlerinde alışılageldik insansı ve duyusal tanımlamaların ötesinde, gizemlive dinsel kodlamalarla birleşir. Çeşitli şekillerde evrimleşmiş olsa da, her üç medeniyette de kokunun dünya ile cennet arasında, hatta insanla tanrı arasında soyut bir temas hali olduğuna dair inançlar karşımıza çıkar. O nedenledir ki, sözü geçen kadim kültürlerin birçoğunda, tütsülenen reçine, odun ve çiçek yağları dini bir ayin ve adak ritüeli olarak değerlendirildi.” Ne mutlu, etrafına güzel koku saçanlara. Ne mutlu, güzel eserlerle yöresine ve insanlığa armağan bırakanlara. Kötü kokulara burnumuzu tuttuğumuz bir dönemde bu koku hepimize iyi gelecek.