Bir kanalda Başbakan Yıldırım’ı izliyorum. Gazetecilerin sorularını cevaplandırıyor. Yer: Afyon. En iyi soruyu Hande Fırat soruyor: “Bu işin siyasi ayağı yok mu?” Başbakan, bu soruya espri ile karşılık veriyor: “Tabi, sizin göreviniz soru sormak.” “Ne ayak?” Konu, 2004 yılında MGK’da alınan 481 sayılı tavsiye kararı. Hilmi Özkök’ün “yaptırıma bağlanmadı” sözlerine atıfla sadece o satırı okuyor: “Nurculuk ve Fetullah Gülen faaliyetlerine karşı bir eylem planı oluşturulması” Bu, kararın birinci sayfası. Oysa, iki sayfalık eki daha varmış. Ama O’ndan söz etmiyor Başbakan. Orada ağır yaptırımlar uygulanması hususu da yer alıyor. Gülen okullarının desteklenmesine ilişkin dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün elçiliklere yazdığı yazının geri çekilmesi de isteniyor. “Siyasi ayağı yok” diyor Başbakan. “12 Eylül’ün siyasi ayağı mı vardı? Adamlar geldiler, yönetime el koydular, sonra da kadrolarını yerleştirdiler.” Devam ediyor: “Varsa da, içimizdekilerini atıyoruz.” diyor. Bazı belediye meclisi üyelerini, il ilçe yönetim kurulu üyelerini, partilileri attıklarını söylüyor. “Başka partilerin içindekileri de biz mi temizleyelim yani?” diyerek de topu taca atıyor. Siyasi ayağı yoksa, o kararda sözü edilen yaptırımlar arasında Gül’ün genelgesinin geri çekilmesi hususu neden yer alıyor? Dönemin Adalet Bakanı’nın uygulamaları ve bazı Büyükşehir Belediye başkanlarının “parsel parsel” verişleri neden görülmüyor. “Ne istediniz de vermedik?” sitemi ne içindi? “Yollarına hasret kaldık” türkülerini kimler söyledi? Şu, dokunanın yandığı bankayı kimler törenle açmıştı? Aklıma gelen bazı eski bakanlar, belediye başkanları var. İsimlerini sosyal medyada her gün okuyoruz. Onlar için neden hiçbir işlem yapılmadı? 481 Sayılı MGK Kararı, Hilmi beyin dediği gibi hiç bir yaptırıma, Bakanlar Kurulu Kararına bağlanmadı ise biz neyi tartışıyoruz? CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray’ın geçen gün Halk Tv’de sorduğu soruları kim cevaplayacak? (Söz konusu Halk Arenası Programının videosu Google’de var. Merak edenler bakabilirler.) Anlaşılan o ki, bu komisyon havanda su dövüyor. Bu komisyon “Soruşturma Komisyonu”na dönüşmedikçe hiçbir somut sonuç elde edilemez. Dolayısıyla, işin siyasi ayağı da, gerçek boyutları da ortaya çıkarılamaz. Bunu Komisyon üyesi Aytun Çıray da teklif ediyor. Ayrıca sayın Çıray’ın şu sözleri ne anlama geliyorsa, ülkeyi yönetenler tarafından cevaplanmalıdır. Çıray şunu söylüyor: “Kontrollü bir darbeye izin verildi.” Eğer bu iddiada doğruluk payı varsa; kim, nasıl izin verdi?