Mehmet Necati GÜNGÖR O’nu 22 Haziran’da kaybettik. 70’li yıllarda görev yapmış Türkiye’nin efsane valilerinden birisiydi. Kahramanmaraş’tan Erzurum’a geldiğinde Maraşlılar ağlamış, Erzurumlular mutlu olmuştu. Dönemin İçişleri Bakanı Faruk Sükan, kendisini ziyaret eden Erzurum heyetine müjdeyi verirken şöyle demişti: “Size harika bir vali gönderiyorum.” “Kahramanmaraş valisi Necmettin Karaduman.” “Çok memnun olacaksınız, bana da dua edeceksiniz.” Gerçekten öyle oldu. İktidara mensup uyanık bir ilçe başkanı Bakandan bu müjdeyi işitince hemen postaneye koşmuş ve Kahramanmaraş valisi Necmettin Karaduman’a şöyle bir telgraf çekmiş: “Tayininizi Erzurum’a yaptırdım, hayırlı olsun.” Karaduman Erzurum’daki makam koltuğuna oturur oturmaz sekreteri rahmetli Melahat hanıma şu talimatı verir: “Şu hadsizi çağırın gelsin” “Hadsiz” dediği o ilçe başkanı. Başkan kendisine teşekkür edileceğini zannederek beşüş bir çehre ile içeri girer. Girmesiyle çıkması bir olur. Yeni vali onu bir güzel paylamış ve kovmuştur. Makam odası, eski vilayet konağının ikinci katındaydı. O binada asansör yoktur.  Makamına merdivenleri yürüyerek çıkardı. Vilayetin tikli bir çaycısı var. Adam fena halde gıdıklanıyor, aynı zamanda parmağınızı ıslatıp eline dokunduğunuzda “ananı” diyerek küfrediyor. Tam vali merdivenleri çıkarken, arkasında çaycı, elinde çay tepsisi her günkü servisini yapmaya hazırlanıyor. Muzip bir vatandaş çaycıya bildik hareketlerden birisini yapıyor. Çaycı, bildik küfürüyle mukabele ediyor. Vali, bu küfrün kendisine yapıldığını sanıyor, Dönüyor arkasına “ben de senin!” diyerek karşılık veriyor. Erzurum’a çok değerli hizmetleri vardı. Bütün ilçeleri, grup köylerine varıncaya kadar dolaştı, yapılması lâzım gelen ne varsa yaptırdı. Kış kıyamet, İspir’e gidiyoruz. Önde valinin makam aracı, içinde dönemin il genel meclisi üyesi gazeteci ağabeyimiz Ahmet Polat, arkasında basına tahsis edilmiş aracın içinde bizler: Ben, Tünay Şenocak, Demir Bilirdönmez, Mehmet Şerif Aytekin. Gölyurt dağına geldiğimizde önümüzdeki makam aracı kaydı, etrafında bir-iki döndükten sonra mucizevi bir şekilde uçuruma yuvarlanmaktan kurduldu. Biz, arka araçta olayı korku ve şaşkınlıkla izliyoruz. Kınık tüneli, işte o dağın altına yapılıyor ve Erzurum-Rize yolunu 50 km. Kısaltıyor. ANAP döneminin il genel Meclisi üyesi Tahsin Bayramoğlu’nun gayretleriyle... İndik, geçmiş olsun dedik, vali bey hiç bir şey olmamış gibi Polat ağabeyimizle birlikte aracına binip yola devam etti. Yürekli, cesur, kimseye müdanası olmayan bir yönetici idi. İktidar yağdanlığı olmadı. Eminim, birisi ona kamyona bin kömür dağıt deseydi, kim olursa olsun terslerdi. Hangi partili olduğunu bilmiyorduk. Merak edenler vardı tabii. Bir gün Trabzon’daki dayısı Erzurum’a gelmiş tüccarlar kulübünde otururken CHP’ye yakın durduğunu anlamışlar. Bundan da çıkarım yapmışlar, vali de CHP’li olmalı. Hangi partili olursa olsun, dönemin iktidar yetkilileri O’nun partisine değil, hizmetlerine ve halka yakın duruşuna baktılar. Rahmetli Özal, seçimde onu Trabzon’un ilk sırasına koydu ve milletvekili oldu. Sonra da Meclis Başkanı... Dirayetli bir Meclis Başkanıydı. Mecliste Cumhurbaşkanlığı Ofisini yönetirken bir törende karşılaştık. Aradan yirmi yıla yakın bir zaman geçmiş. “Nasılsın Necati, nerelerdesin, Cihat bey nasıl?” diye sormaz mı? Şaşırıp kaldım. Cihat bey dediği rahmetli babamdı. İnsanoğlu ölümlüdür. Bazıları öldükten sonra da yaşarler. İsimleri ve hizmetleriyle. Mekânın cennet olsun güzel insan, efsane vali!