Oğlum o yıl 12 yaşma basmıştı. Bebekliğinden beri çok özel bir çocuktu. Yaşını hiçbir zaman yaşamadı. Hep yaşından olgun ve efendi bir yapıya sahipti. Ölümünden iki ay önce çok dalgın ve düşünceli bir şekilde yanıma gelerek, "Anne, ben ölürsem sakın üzülme! Öldükten sonra gideceğim yer öylesine güzel ki!" deyince başımdan kaynar sular döküldü. Çok sinirlendim. Sen ölümün nasıl olduğunu nereden biliyorsun, kapa çeneni dediğimde, gülümseyerek, "Beni her gece rüyamda o tarafa götürüyorlar," dedi ve rüyalarını anlatmaya başladı. "Rüyamda gördüğüm herkes ışıktan bir bedene. Sahip onlarla konuşmam ise beynimle oluyor. Aralarında ölen dedemle teyzem de var. Onlar da ışıktan bedene sahipler. Aslında bulundukları her yer ışıkla kaplıydı. Dünyada olmayan renkler ve çok parlak bir ışık sanki her yerden akıyor gibiydi. Bu ışığı hissettikçe mutlu oluyor ve huzur buluyorsun. Din dersinde okuduğumuz Yaradanın nuru bu mu acaba?" Oğluma, böyle rüyaları herkesin görebileceğini ama bunun yaşadığımız dünyayla bir ilgisi olmadığını anlatmaya çalıştım ama başarılı olamadım. O adeta iki boyutta birden yaşıyor ve bunun olabileceğine de inanıyordu. Rüyaları çok sık görmeye başlamıştı. Aradan bir ay geçmişti. Oğlumun defterlerini yerleştirirken garip çizimler gördüm. Mezar ve ağaçlı bir köşe resmi defalarca çizilmişti. Oğlumla konuşmaya çalıştıysam da bu konuyu konuşmak istemediğini söyledi. Unutması amacıyla bu konuları bir daha açmadım. O sabah her şey normal başlamıştı. Akşam üzeri Avcılar'daki akrabalarımızı ziyarete gidiyorduk. Dolmuştan indiğimizde bir düğün konvoyuyla karşılaştık. Kenara çekilip konvoyun geçmesini beklerken birkaç el silah sıkıldı konvoydan ve oğlum göğsünden vurularak yere yığıldı. Oğlumu kucağıma aldığımda ise dudaklarından sürekli şu cümleler dökülüyordu: "Gerçekmiş, hepsi gerçekmiş gördüklerimin!" Hastaneye gittiğimizde oğlumuzu kaybetmiştik. Aradan geçen aylar acımızı ve özlemimizi gittikçe dayanılmaz hale getiriyordu. Oğlumuzun eşyalarını düzenlerken eşimin dikkatini bir resim çekti. Oğlumuzun ölümünden aylarca önce çizdiği resim mezar taşı ve mezarın arkasında duran ağaç oğlumuzun mezarı ve arkasında duran ağacın aynısıydı. Kaza sonucu gerçekleşen bir ölümün daha önce rüyalarla görülmesinin mantığını çözemesek de oğlumuzun bir başka boyutta ölmeden önce söylediği gibi mutlu olacağına inanıyor ve oğlumuza yeni yolunda dualarımızla yardımcı olma görevimizi hiç aksatmadan yerine getirmeye çalışıyoruz. Selvi SONER İstanbul